MADDE VE ENDÜSTRİ
1. PERİYODİK SİSTEM

Yandaki görselde bor elementini görmektesiniz. 7. sınıf fen bilimleri dersinde bilimsel iletişimi artırmak için elementlerin sembollerle gösterildiğini ve periyodik sistemdeki ilk 18 element ile yaygın olarak kullanılan elementleri öğrenmiştiniz.
Peki elementlerin hepsinin özelliği aynı mıdır? Elementlerin sınıflandırılmasına niçin ihtiyaç duyulmuştur?
Elementlerin sınıflandırılmasıyla ilgili çalışmalar çok eskilere dayanır. Element keşiflerinin artmasıyla birlikte elementlerin sınıflandırılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Tıpkı elbise dolabımızda gömlekleri bir yerde, pantolonları bir yerde toplayıp hatta bunları bir de renklerine göre ayırmamızın bize sağladığı kolaylık gibi elementleri de sınıflandırmak hem bilimsel çalışmalara kolaylık hem de zamandan tasarruf sağlamaktadır.
SORU : Elementlerin tümü tamamen aynı özellikte midir ?
CEVAP : Hayır benzer ve farklı özellikleri de vardır.
olmayıp benzer ve farklı özellikleri de vardır.
SORU : Örneğin bazı elementler elektriği çok iyi iletirken, bazıları az iletir veya hiç iletmez. Bu nedenle bir araç veya gerecin üretiminde hangi elementlerin kullanılabileceğine karar verebilmek için elementlerin özelliklerini çok iyi biliyor olmak gerekir. Ancak elementlerin her birinin özelliklerini ayrı ayrı incelemek zor ve zahmetli bir iştir. Bu yüzden elementler hangi özelliklerine göre sınıflandırılmıştır.
CEVAP : fiziksel hâl, sertlik, yumuşaklık, iletkenlik vb.
Elementlerin sınıflandırılması ile ilgili çalışmaların ilki 1829 yılında Johann Dobereiner (Cohen Dabrinır) tarafından yapılmıştır. Dobereiner çalışmasında, elementleri benzer kimyasal ve fiziksel özelliklerine göre üçlü gruplara ayırmıştır. Ancak sonraki yıllarda yeni elementlerin keşfiyle grupların üçlü olamayacağı fark edilmiş ve Dobereiner’ın önerdiği sınıflandırmadan vazgeçilmiştir. Daha sonraki yıllarda Dimitri İvanovic Mendeleyev (Dimitri İvanoviç Mendelyef) elementleri artan atom kütlelerine göre sıralamıştır.

CEVAP : farklı
SORU : 1913 yılında ise Henry Moseley (Henri Mozeli), elementlerin doğru atom numaralarını tespit etmiş ve elementleri neye göre sınıflandırarak günümüzde kullandığımız periyodik tablonun oluşmasını sağlamıştır.
CEVAP : artan atom numaralarına
Henry Moseley’nin çalışmaları sonucu periyodik sistem tekrar düzenlenmiştir. Periyodik sistemin altında yer alan iki sıra hâlindeki elementleri, Glenn Seaborg (Gilen Siborg) düzenlemiş ve günümüzde kullandığımız periyodik sisteme son şeklini vermiştir.
Periyodik tablo, artan atom numaralarına göre sıralandığında benzer fiziksel ve kimyasal özellikler olarak tekrarlanmıştır.
SORU : Periyodik tablodaki yatay sıralara ne denir ?
CEVAP : periyot,
SORU : düşey sütunlara ne denir ?
CEVAP : grup

SORU : Periyodik tablo, nasıl oluşmaktadır.
CEVAP : 7 periyot ve 8 tane A, 10 tane B olmak üzere 18 gruptan
SORU : Bugün birçok bilim insanı tarafından kabul edilen ve günümüzde kullanılan periyodik sistem incelenecek olursa alt alta gelen elementlerin genellikle kimyasal özellikleri nasıldır ?
CEVAP : birbirine benzediği görülür.
Örneğin aynı grupta yer alan berilyum, magnezyum ve kalsiyum elementlerinin üçü de benzer kimyasal özellik göstermektedir.
SORU : Periyodik sistemde, elementlerin artan atom numaralarına göre düzenlendiğini ifade etmiştik. A grubundaki element atomların periyodik sistemdeki yeri nasıl belirlenebilir.
CEVAP : Nötr hâldeki atomların son yörüngesindeki (katman) elektron dizilimine bakılarak
SORU : Buna göre nötr hâldeki bir element atomunun elektron dağılımındaki katman sayısı, neyi verir
CEVAP : o elementin periyot numarasını,
SORU : Buna göre nötr hâldeki bir element atomunun son katmanındaki elektron sayısı (değerlik elektron sayısı) ise neyi verir ?
CEVAP : (helyum elementi hariç) o elementin grup numarasını verir.
Yediğimiz besinler, soluduğumuz hava, üzerine bastığımız toprak, kullandığımız eşyalar elementlerden oluşmaktadır. Sahip oldukları özelliklere göre elementlerin kullanım alanları da farklıdır.
SORU : Bu elementler özelliklerine göre kaç farklı grup altında incelenebilir.
CEVAP : 3
SORU : Nelerdir
CEVAP : Bu gruplar metal, yarımetal ve ametallerdir.
Aşağıda metal, yarımetal ve ametallerin periyodik tablo üzerindeki yerleri inceleyiniz.

SORU : Periyodik tablonun incelenmesinden de görülebileceği gibi bu tablonun sol tarafında daha çok neler görülür
CEVAP : metaller
SORU : sağında ise neler bulunmaktadır.
CEVAP : ametaller
SORU : metaller ile ametaller arasındaki bölümde ise neler yer almaktadır.
CEVAP : Yarımetaller
SORU : Periyodik tablonun en sağında ise neler yer almaktadır.
CEVAP : soygazlar
SORU : Soygazlar karakteristik olarak ametallere benzer mi
CEVAP : çok benzer olsalar da aslında farklıdırlar.
SORU : Periyodik tablodan çıkartılabilecek başka bir sonuç, metal olarak sınıflandırılan elementlerin sayısının diğerlerine göre nasıldır
CEVAP : çok daha fazla

görülür.
CEVAP : ametallerin
SORU : Yani ametaller periyodik tabloda sayıca az olmakla beraber nerede daha fazla bulunmaktadır.
CEVAP : doğada
Eski çağlardan günümüze metal, yarımetal, ametal ve soygazların günlük yaşamdaki kullanım alanları incelenecek olursa tarihsel süreçte metallerin önemli bir rol oynadığı görülür. Toplumlar, birtakım gelişmeler sayesinde doğal kaynaklardan etkin bir şekilde yararlanmaya başlamışlardır.
SORU : Örneğin bakırın keşfi ve insanlar tarafından kullanılması, Yontma Taş Devri’nin sona ermesine ve hangi devrin başlamasına yol açmıştır
CEVAP : Maden
SORU : Bununla birlikte bakır,birçok eşyanın ve aletin yapımında kullanılır. Günümüzde bakır, neden elektrikli aletlerde de kullanılır.
CEVAP : elektriği iyi ilettiği için
SORU : Demir, alüminyum gibi metaller, neden mutfak eşyalarında ve soba, kalorifer peteği gibi araçların yapımında kullanılır.
CEVAP : ısıyı iyi ilettikleri için
Her metalin farklı özelliği vardır. Bu nedenle günlük yaşamda farklı kullanım alanlarına uygun metaller seçilmektedir.
SORU : Yarımetaller özellik olarak neye benzer
CEVAP : bazı özellikleri bakımından metallere, bazı özellikleri bakımından ametallere benzer.
SORU : Yarımetaller oda sıcaklığında (25 °C) hangi hâldedir.
CEVAP : katı
SORU : Isı ve elektriği iletme özelliğinasıldır
CEVAP : metallerden kötü, ametallerden iyi bir şekilde
SORU : Yarımetaller, metaller gibi işlenebilir mi
CEVAP : evet
Örneğin yarımetallerden atom numarası beş olan bor, işlenerek ısıya dayanıklı cam imalatında kullanılabilir.
SORU : Metaller ile etkileşim içindeyken nasıl davranır.
CEVAP : ametal gibi,
SORU : ametaller ile etkileşim hâlindeyken nasıl davranır.
CEVAP : metal gibi
Yarımetaller gibi ametallerin de günlük yaşantımızdaki rolü büyüktür. Özellikle plastik, naylon gibi petrol kaynaklı karbon elementinden elde edilen ürünler hemen hemen hepimizin evinde bulunmaktadır. Karbon elementinden üretilen ürünler gibi diğer ametal elementlerinden elde edilen ürünler de günlük yaşantımızda çok kullanılır. Örneğin azot ve hidrojen atomundan üretilen amonyaktan, gerek gübre gerekse temizlik malzemelerinin yapımında yararlanılır. Klor, sulardaki mikropların öldürülmesinde, iyot tıpta tedavi amaçlı, kükürt meyveleri saklamada ve havai fişek, kibrit gibi malzemelerin yapımında kullanılır.
SORU : Periyodik tablonun 8A grubunda yer alan soygazlar, oda koşullarında hangi hâlde bulunur.
CEVAP : tek atomlu gaz
SORU : elektron alış verişi yapar mı
CEVAP : Hayır
SORU : Neden
CEVAP : Katmanları elektronla tam dolu olduğundan
SORU : Bu yüzden ne olarak adlandırılır
Soygazlar periyodik tabloda çok az sayıda olmasına rağmen kullanım alanları hiç de az değildir. Helyum (He); yanıcı olmadığı için uçan balonlarda ve zeplinlerde, derin dalış tüplerinde, kaynakçılıkta ve nükleer santrallerde soğutucu olarak kullanılan elementlerden biridir. Neon (Ne), ışıklı reklam panolarında ve paratonerlerde kullanılmaktadır
Metal, yarımetal ve ametallerin bazı özellikleri ve periyodik tablodaki yerleri aşağıda verilmiştir.
Bunları Biliyor musunuz?
Metallerin bazı kullanım alanları çok belirgindir. Örneğin arabalarımızdaki cıvatalarda ve elektrik kablolarında metal kullanıldığını
Örneğin rujda, saç boyasında ve resim boyalarında metaller kullanılır. Bu ürünlerin çoğu, renklerini metallerden alır. Birçok boyanın
rengi, içinde metal atomları bulunan maddelerden kaynaklanır.
Kaynak: Kimyayı Tanıyalım Metaller, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları
Soygazlar keşiflerinden itibaren tepkimeye girmeye isteksiz
olmaları ile tanındı. Bugün bile soygazları bu özellikleriyle hatırlarız. Ancak soygaz bileşiklerinin oluşabileceği ilk defa 1933’te Linus Pauling (Luis Pauli) tarafından kuramsal olarak tahmin edildi
ve ilk soygaz bileşikleri 1960’lı yılların başında Neil Bartlett (Niyıl
Bartlıt) tarafından sentezlendi. Soygaz atomlarının bu kararlı hâllerini bırakıp neden bileşik oluşturdukları sorusunun cevabı aslında soygaz bileşiklerinin hangi koşullarda oluştuğuyla ilişkilidir. Soygaz bileşikleri, genellikle yüksek
basınçta oluşur. Henüz laboratuvar ortamında yapılan bu çalışmalar kimyasal yapıların sınırlarını
zorlayarak yeni kimyasal bileşiklerin oluşturulmasına imkân verebileceği anlaşılıyor. Yani yakın zamanda okulda öğrendiğiniz madde ile ilgili temel kuralların yeniden yazılması gerekebilir
Kendimizi Değerlendirelim 4-1
1) Aşağıda verilen soruları sayfa 101'deki periyodik tablodan yararlanarak cevaplayınız.
a) Metal, yarımetal, ametal ve soygazların bulunduğu bölümleri renkli kalemler ile boyayınız.
b) Periyodik tablo üzerinde eksik bırakılan grupları ve periyot numaralarını yazınız
2) Metal, yarımetal, ametal ve soygazların özelliklerinden üçer tanesini aşağıdaki noktalı yerlere yazınız.
Metal: Periyodik tablonun sol tarafında yer alırlar. Oda sıcaklığında cıva hariç katı hâlde bulunur.Yüzeyleri parlak görünümlüdür. İşlenebilir olduğundan tel veya levha hâline getirilebilir. Elektriği ve ısıyı iyi iletir. Kendi aralarında bileşik oluşturamazlar. “Alaşım” adı verilen homojen karışımları oluştururlar. Ametaller ile bileşik oluşturabilir.
Yarımetal: Oda sıcaklığında katı hâldedir. Parlak veya mat görünümlü olabilir. Kırılgan değildir bu yüzden işlenebilir. Isı ve elektriği metallerden kötü, ametallerden iyi bir şekilde iletir. Ametallerle ve kendi aralarında bileşik oluşturabilirler.
Ametal: Oda sıcaklığında katı, sıvı ve gaz hâlde olabilir. Yüzeyleri mat görünümlüdür. Kırılgan oldukları için işlenemez. Bu yüzden tel ve levha hâline getirilemez. Isı ve elektriği iyi iletmez. Kendi aralarında bileşik oluşturabilirler.
Soygaz: Periyodik tablonun en sağında yer alırlar. Oda sıcaklığında tek atomlu gaz hâlde bulunurlar. Değerlik elektron sayıları 2 veya 8’dir. Kararlı yapıdadırlar. Bileşik yapmaya istekli değildirler. Genellikle bileşik oluşturamazlar
2. FİZİKSEL VE KİMYASAL DEĞİŞİMLER
a. Fiziksel Değişimler
Ekmeğin soframıza gelene kadar hangi aşamalardan geçtiğini biliyor musunuz? Ekmeğin ana maddesi olan buğdayı yetiştiren bir çiftçi ile unu ekmek hâline getiren bir fırıncının emeğini hiç düşündünüz mü?
Her insanın beslenmesinde önemli bir yeri olan ekmeğin hikâyesi, tarlaya ekilen buğday tohumlarının filizlenip büyümesi ile başlar. Buğdaylar yeterince geliştikten sonra sararır ve toplanmaya hazır hâle gelir. Toplanan başaklardaki buğday taneleri savrularak ayırılır. Ayırılan buğday taneleri değirmenlerde
öğütülür ve buğday, un hâline gelir. Elde edilen un mayalanır, yoğrulur ve soframızın bereketi olan ekmek elde edilmiş olur.
Maddelerde meydana gelen değişimlerde ne gibi farklılıklar vardır? Aşağıdaki etkinliği yaparak maddelerde meydana gelen değişimlerin farklılıklarını keşfedelim.
SORU : Buğdaydan unun elde edilmesi gibi maddenin sadece şekil, görünüm, renk gibi dış yapısını değiştiren olaylara neadı verilir.
CEVAP : fiziksel değişim
SORU : fiziksel değişimler sonucu maddelerin renk, şekil, büyüklük gibi özellikleri değişirken kimliği değişirmi
CEVAP : hayır
SORU : Kesme, koparma, yırtma, ezme, kırma, çözünme ve hâl değişimi gibi olaylar maddelerde fiziksel değişimlere neden olabilir mi
CEVAP : evet
Yukarıda verilen örnekler maddelerin sadece fiziki yapısını değiştiren olaylardır. Peki, maddenin iç yapısını değiştiren olaylar nelerdir?
b. Kimyasal Değişimler
SORU : Maddelerin fiziksel yapısının yanı sıra iç yapısını da değiştiren olaylara ne adı verilir.
CEVAP : kimyasal değişim
SORU : Kimyasal değişimler sonucu ne oluşur.
CEVAP : maddelerin kimliği değişir ve yeni maddeler oluşur
SORU : Maddelerin kimliğinin değişmesinin sebeplerinden biri de nedir
CEVAP : atomlar arası bağların kırılması ve yerine yeni bağların oluşması sonucu yeni maddelerin meydana gelmesidir.
SORU : Yanma, çürüme, pişme, küflenme, fotosentez, solunum,
sindirim, mayalanma ve paslanma gibi olaylar maddelerde neye neden olmaktadır
CEVAP : kimyasal değişimlere
Bunları Biliyor musunuz?
Bahçe demirlerinin boyanmasının sebebi, metalin havayla olan temasını kesmektir. Bu sayede metalin paslanması önlenebilir.
Kendimizi Değerlendirelim 4-2
Aşağıda verilen olayları fiziksel ve kimyasal değişim olmasına göre değerlendirerek karşılarındaki kutulara ‟ü” işareti koyunuz.
CEVAPLAR
3. KİMYASAL TEPKİMELER
Kaynak: Canlıların yaşam kaynağı olan suyun nasıl oluştuğunu biliyor musunuz?
Aynı cins atomlardan oluşan ve kimyasal yollarla ayrıştırılamayan maddelere element denir. Elementler bir araya gelerek molekül ya da bileşikleri oluşturabilir. Bileşikler, farklı cins atomlardan oluşan ve ancak kimyasal yollarla ayrıştırılabilen saf maddeler olarak bilinmektedir. Su da bir bileşik madde olarak saf yapıda bulunmaktadır.Suyu oluşturan elementler, hidrojen ve oksijen olarak bilinmektedir. İki hidrojen ve bir oksijen bir araya gelerek yakıcı ve yanıcı özelliklerini kaybeder ve söndürücü özellik kazanarak su oluşur. Su söndürücü özelliklere sahiptir. Bu da bileşikleri oluşturan element ve moleküllerin özelliklerini kaybederek yeni özellikler kazandığını göstermektedir. Su doğada saf olarak nadir bulunmaktadır
Kimyasal olaylarda maddenin tanecikleri arasındaki bağların kırılarak genellikle yerine yeni bağların oluştuğunu, dolayısı ile maddelerin kimliklerinin değiştiğinden kimyasal değişimler konusunda bahsetmiştik.
Aşağıda atom ve molekül yapıları verilen maddelerin nasıl değişime uğradıklarını noktalı yerlere yazarak arkadaşlarınız ile tartışınız.
CEVAPLAR
KİMYASAL DEĞİŞİM
KİMYASAL DEĞİŞİM
FİZİKSEL DEĞİŞİM
KİMYASAL DEĞİŞİM
SORU : Kimyasal etkiler veya maddelerin birbirleri ile etkileşime girmeleri sonucu yeni maddeler oluşabilir mi
CEVAP : evet
SORU : Maddelerin molekül yapılarının değişmesi yeni maddelerin oluşmasına ne adı verilir.
CEVAP : kimyasal tepkime
SORU : Kimyasal tepkimelerde atom ya da moleküller arası bağlar değişirken atom yapıları değişir mi
CEVAP : hayır
SORU : Kimyasal değişimler, kimyasal tepkimeler ile ifade edilir. Bu değişimleri ifade eden denkleme de ne adı verilir.
CEVAP : kimyasal tepkime denklemi
SORU : Kimyasal tepkimeler, ne ile gösterilir.
CEVAP : kimyasal tepkime oku “➜ ”
SORU : Tepkime okunun sol tarafında ne yazılır.
CEVAP : tepkimeye giren maddeler,
SORU : sağ tarafında ne yazılır.
CEVAP : tepkime sonucu oluşan ürünler (çıkanlar)
SORU : Yukarıda suyun oluşum tepkimesi modellenmiştir. Hidrojen ve oksijen molekülleri kimyasal tepkimeye girenleri oluştururken ürün olarak da bir bileşik olan ne oluşmuştur.
CEVAP : su molekülleri
SORU : Bu kimyasal tepkime sırasında, hidrojen ve oksijen moleküllerinin kendi aralarında yapmış oldukları bağlar ne olmuştur ?
CEVAP : kırılmış
SORU : hidrojen atomları oksijen atomlarına bağlanarak ne oluşturmuştur.
CEVAP : yeni bir madde
SORU : Kimyasal tepkimelerde neden tepkimeye giren ürünlerdeki atom sayıları ve atom cinsleri aynı kalır.
CEVAP : atom yapıları değil, atomlar arası bağlar değiştiği için
Yukarıda verilen modelde tepkimeye girenlerde 4 hidrojen atomu ve 2 oksijen atomu vardır. Ürünlerde ise yine 4 hidrojen atomu ve 2 oksijen atomu vardır.Dikkat ettiğiniz gibi sadece atomların bağlanma şekillerinde değişiklik olmuştur.
Bunları Biliyor musunuz?
Çeşitli kimyasal tepkime türleri vardır. Bunlardan biri de yanma tepkimeleridir. Bu tür tepkimelerde madde kaybı oluyormuş gibi gelebilir. Kaybolduğu düşünülen madde, gaz hâline geçmiş ve ortamdan uzaklaşmıştır.
Tepkimeye girenlerin atom sayıları ve atom cinsleri, ürünlerin atom sayılarına ve atom cinslerine her zaman eşit olduğu için kimyasal tepkimelerde kütle her zaman korunur.
Bunları Biliyor musunuz?
Yangın söndürme tüpünün içinde meydana gelen bir kimyasal tepkime, sulu bir çözeltinin yangın söndürme tüpünün hortumundan fışkırmasını sağlar.
Kendimizi Değerlendirelim 4-3
a) 3 numaralı değişim grafiği C maddesine ait olabilir mi? Nedenini açıklayınız.
Cevap: Olamaz. Kimyasal tepkimelerde, tepkimeye gidenlerin kütleleri azalırken ürünlerin kütleleri artar.
b) Tepkime sonucunda oluşan maddelerin toplam kütleleri ile tepkime sonucunda artan maddenin kütlesini yazınız.
Cevap: Tepkimenin sonucunda oluşan maddelerin kütleleri toplamı 30 g, tepkime sonucunda artan maddenin kütlesi 10 g’dır.
4. ASİT VE BAZLAR
a. Asit ve Bazların Genel Özellikleri
Günlük yaşamdaki deneyimlerinizden de fark edebileceğiniz gibi gıda maddelerinin her birinin lezzeti diğerinden farklıdır. Örneğin limon, yeşil erik ve yeşil elma gibi bazı gıda maddelerinin tatları ekşi; sivri
biber, pul biber gibi bazı gıda maddelerinin tatları ise acıdır.
Peki limon, yeşil erik gibi gıda maddelerinin ekşi; sivri biber, pul biber gibi bazı gıda maddelerinin ise acı olmasının sebebi nedir?
Sulu çözeltilerinde ortama H+ iyonu veren maddelere asit denir. Asitler suda iyonlaşarak çözünür. Bu nedenle asitlerin sulu çözeltileri elektrik akımını iletir. Hidroklorik asit (HCl), sülfürik asit (H2SO4), nitrik asit (HNO3) ve asetik asit (CH3COOH) yaygın olarak kullanılan asitlere örnek olarak verilebilir.
SORU : Asitler, sulu çözeltilerinde tamamen iyonlarına ayrılıyorsa ne denir
SORU : Asitler sulu çözeltilerinde tamamen iyonlaşmıyorsa ne adını alır.
CEVAP : zayıf asit
SORU : kuvvetli asitlere örnek nelerdir
CEVAP : Hidroklorik asit, sülfürik asit ve nitrik asit,
SORU : zayıf asitlere örnek nelerdir
CEVAP : yiyeceklerde bulunan asitler
SORU : Sulu çözeltilerinde ortama OH- iyonu veren maddelere ise ne denir.
CEVAP : baz
SORU : Bazlar nasıl çözünür.
CEVAP : asitler gibi suda iyonlaşarak
SORU : bazların sulu çözeltileri elektrik akımını iletmelerinin sebebi nedir
CEVAP : asitler gibi suda iyonlaşarak çözülmeleri
SORU : bazlara örnek olarak neler verilebilir.
CEVAP : Potasyum hidroksit (KOH), sodyum hidroksit (NaOH), kalsiyum hidroksit (Ca(OH)2),amonyak (NH3)
SORU : Bazlar da asitler gibi sudaki iyonlaşma derecelerine göre nasıl ayrılabilir.
CEVAP : kuvvetli ve zayıf olarak
SORU : Sulu çözeltilerinde tamamen iyonlaşan bazlara ne denir
CEVAP : kuvvetli baz
SORU : sulu çözeltilerinde tamamen iyonlaşmayan bazlara ne denir
CEVAP : zayıf baz
SORU : kuvvetli bazlara örnek nelerdir
CEVAP : Potasyum hidroksit (KOH) ve sodyum
hidroksit (NaOH)
SORU : Yiyeceklerin tatlarına bakarak asit ya da baz olduğuna karar verebiliriz. Ancak asit ya da baz özelliği fazla olan maddelerin yakıcı ve parçalayıcı özelliği olduğundan, bir maddenin asit ya da baz olduğuna karar vermek için ne kullanılır.
SORU : Örneğin asitler mavi turnusol kâğıdının rengini neye,çevirir.
CEVAP : kırmızıya
SORU : bazlar ise kırmızı turnusol kâğıdının rengini neye çevirir.
CEVAP : maviye
Turnusol kâğıdının dışında fenolftalein, metil oranj gibi maddeler ayraç olarak kullanılır. Fenolftalein, bazların içerisine eklendiğinde çözeltide pembe renk oluştuğu gözlenir. Asitlerin içerisine fenolftalein
eklendiğinde ise çözeltide renk değişimi gözlenmez. Asitler üzerine metil oranj damlatıldığında çözelti kırmızı renk alırken, bazlar üzerine metil oranj damlatıldığında ise çözeltide sarı renk oluştuğu gözlenir.
Doğada birçok belirteç vardır. Örneğin ortanca bitkisi, bünyesinde bu belirteçleri içerir. Bu nedenle eğer ortanca bitkisi baz özelliği gösteren topraklarda yetişirse pembe renkli, asit özelliği gösteren topraklarda yetişirse mavi renkli çiçek açar.
Kırmızı lahanadan elde edilen çözeltinin rengi, asit ve baz değerine bağlı olarak değişir. Normal lahana çözeltisinin rengi mordur. Asitliğinin fazla olması durumunda çözeltinin rengi kırmızıya dönüşür.
Bazikliğin olması durumunda çözeltinin rengi mordan maviye, bazikliğin artması durumunda ise çözeltinin rengi yeşile dönüşür. Elde ettiğiniz kırmızı lahana suyu çözeltisi, doğal bir belirteçtir. Kırmızı lahana suyunun yanında şalgam suyu, böğürtlen suyu vb. maddelerden de belirteç üretilebilir. Siz de bunların dışında belirteç üretebileceğiniz maddeleri araştırıp o maddelerden belirteç yapabilirsiniz.
Belirteçleri kullanarak maddelerin asidik mi yoksa bazik mi olduğunu keşfetmiştiniz. Örneğin kırmızı lahana suyu ile yaptığınız etkinlikte, asit kullanıldığında kırmızı lahana suyu çözeltisinin rengi kırmızıya;
baz kullanıldığında ise çözeltinin rengi mavi veya yeşile dönüşmüştü. pH kâğıdı da etkinlikte kullandığımız kırmızı lahana suyu gibi bir belirteçtir
SORU : çözeltinin asitlik veya bazlık derecesini açıklayan bir ölçü birimi nedir.
CEVAP : pH (power of Hydrogen-hidrojenin gücü),
SORU : İlk kez Danimarkalı Kimyager Soren Peder Lauritez Sorensen (Sorın Pedır Lorite Sorinsın) tarafından tanımlanmıştır. pH değeri, belirli bir sıcaklıkta değer alabilen bir ölçektir.Bu oran nedir
CEVAP : 0 ila 14 arasında
SORU : Asidik çözeltiler pH ölçeğinde kaç arasında değer alır
CEVAP : 0 ile 7
SORU : bazik çözeltiler kaç arasında değerler alır.
CEVAP : 7 ila 14
SORU : pH değerinin 7 olması ise asitlik ve bazlık açısından ne olarak tanımlanır.
CEVAP : nötr
SORU : Nötr maddelerde H+ miktarı, neye eşittir.
CEVAP : OH- miktarına
SORU : Yani bu maddeler nedir
CEVAP : ne asit ne de bazdır.
Bazı maddelerin yaklaşık pH değerleri aşağıdaki çizelgede verilmiştir. pH değerlerini inceleyerek maddeleri asidik ve bazik olarak sınıflandırınız.
Asitlerin ph değeri 7den küçüktür en küçüğe gittikçe asitlik özelliği çoğalır ph değeri 7 nin üstünde olan nı ise bazdır yukarıya gittikçe bazlık özelliği artar ph değeri 7 olan ise saf sudur.
Günlük yaşamda kullandığımız pek çok madde, asit veya baz içerir. Aşağıda, asit içeren maddeler verilmiştir.
Sabun, diş macunu, bulaşık deterjanı, çamaşır sodası, kabartma tozu ve acı biber, bazik özellik gösteren maddelerdir.
Tablo 4-1: Asit ve Bazların Özellikleri
Günlük yaşamda kullandığımız pek çok madde, çeşitli sebeplerle asitler ve bazlarla etkileşmektedir. Örneğin bulaşıklar; bazik bulaşık deterjanları ile yıkanmakta, mutfak tezgâhı üzerine sirke, limon ve elma suyu gibi asidik çözeltiler dökülmektedir. Acaba bu etkileşimler, maddeler için yararlı mı yoksa zararlı mıdır?
b. Asit ve Bazların Madde Üzerindeki Etkileri
Bu nedenle asitler ve bazlarla çalışırken çok dikkatli olmalıyız. Özellikle kuvvetli asitler ve bazlar daha tehlikeli olduğu için bunların canlı dokulara temasından kaçınmalıyız.
Asit ve baz çözeltilerini temizlik malzemesi olarak kullanırken mutlaka önlük ve plastik eldiven giymeli, gözlük takmalı, bunları üzerimize ve yüzümüze sıçratmamalıyız. Asit buharlarının gözlerimize veya solunum sistemimize zarar vermesini engellemeliyiz. Temizlik malzemelerini çocukların ulaşamayacağı yerlere koymalıyız. Bu kimyasalları su, süt, meşrubat şişelerine koymamalıyız.
Asit zehirlenmelerinde kişiler kusturulmamalı, onlara ağızdan bir şey verilmemelidir. Her türlü kazada, ilk müdahale sonrası sağlık kuruluşuna ulaşılmalıdır. Asetik asit, hidroklorik asit ve sülfürik asit
gibi asitlerin deri ile temasında, temas eden yer hemen bol su ile yıkanmalı ve asit bulaşan giyecekler çıkarılmalıdır. Bazların deri ile temasında da bol miktarda suyla deri yıkanmalıdır. Bu maddelerin göze sıçraması hâlinde, göz derhâl bol akarsu ile gerekirse zorla açarak yıkanmalı ve hemen bir sağlık kuruluşuna gidilmelidir.
Yukarıda vurguladığımız uyarılar bütün laboratuvar çalışmaları için geçerlidir. Çünkü laboratuvarlarda kullandığımız pek çok kimyasal maddenin zararlı etkileri vardır
Bunları Biliyor musunuz?
Tuzlar, asit ve bazların tepkimesi sonucu oluşan bileşiklerdir. Saf maddeler olan tuzların erime ve kaynama sıcaklıkları yüksektir. Bu sebepten oda sıcaklığında katı hâldedir. Çözeltilerinde iyon içerdiklerinden elektrik akımını iletir. Tuzlara örnek olarak yemek tuzu (NaCl) akla gelir ancak tuzların kullanım alanları çok geniş bir yelpazededir. Örneğin çimento yapımında kullanılan kalsiyum karbonat (CaCO3), diş macunu yapımında kullanılan amonyum nitrat (NH4NO3), gübre yapımındakullanılan potasyum nitrat (KNO3) birer tuzdur
Uluslararası anlaşmalara göre her bir kimyasal maddenin zararlı etkilerinin belirtilmesi için bilim insanları, tehlike işaretleri geliştirmişlerdir. Bu tehlike işaretleri ve işaretlerin anlamları aşağıda verilmiştir. İşaretleri dikkatlice inceleyerek bunların anlamlarını öğreniniz. İşaretlerin anlamlarını öğrenmek laboratuvarlarda, hastanelerde ve trafikte pek çok tehlikeden korunmamızı sağlar. Trafikte tankerlerle taşınan sodyum hidroksit, sülfürik asit gibi kimyasal maddeler tehlikeli olabilir. Laboratuvarınızdaki kimyasal maddelerin kutularını inceleyerek tehlike işaretlerinin olduğu maddeleri belirlemeye çalışınız. Bu işaretleri gördüğünüzde daha dikkatli olmalısınız.
yüzden asit çözeltilerini metal, baz çözeltilerini ise cam kaplarda asla saklamamalıyız.
Pek çok evdeki mutfak tezgâhı mermerden yapılmıştır. Dolayısıyla mermer üzerine asidik bir çözelti dökülecek olursa mermerin yüzeyi ve şekli bozulabilir. Örneğin mermerin üzerinde limon kesilecek olursa mermerin yüzeyi limon suyundan etkilenir. Bu sebeple evlerimizdeki mutfak tezgâhını asitlerden etkilenmeyen maddelerden yaptırmalıyız ya da asit içeren maddeler kullanırken dikkatli olmalıyız.
c. Asit Yağmurları
Yapılan araştırmalara göre Sanayi Devrimi’nden önce yağmur sularının pH değeri yaklaşık 6 civarındayken günümüzde bu değer yaklaşık 4’e kadar düşmüştür. Peki, yağmur sularının pH değeri neden bu kadar çok düşmüştür? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Bilindiği üzere Sanayi Devrimi’nden sonra bazı ülkeler fabrikalar kurmaya başlamıştır. Kurulan her fabrikanın enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerji ihtiyacının büyük bir çoğunluğu kömür, petrol gibi fosil yakıtlarının yakılmasıyla elde edilmektedir
Fosil yakıtlar büyük oranda karbon ve hidrojen elementlerinden oluşmuştur. Ancak düşük oranda da olsa fosil yakıtlarında kükürt ve azot elementleri vardır. Dolayısıyla fosil yakıtlar yandığında CO2, NO2 , SO2 gibi gazlar havaya karışır. Bu gazlar havadaki su buharı ile tepkimeye girerek karbonik asit (H2 CO3 ), nitrik asit (HNO3) ve sülfürik asit (H2 SO4) gibi asitleri oluşturur. Dolayısıyla fosil yakıtlarınınçok fazla yakıldığı sanayi bölgelerindeki yağmurlar, asidiközellik gösterir. Bu yağmurlara asit yağmurları adı verilir.
Ülkemizde çok fazla görülmemekle birlikte asit yağmurlarının çevreye verdiği zarar çok büyüktür. Örneğin asit yağmurlarının yağdığı bölgelerdeki ormanlar yok olmaktadır.Acaba, asit yağmurları ormanlardaki bitki örtüsüne nedenzarar vermektedir? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Asit yağmurları sadece doğal çevreye değil, aynı zamanda tarihî binalara ve kullanılan taşıtlara da büyük zarar vermektedir. Çünkü bildiğiniz gibi asitlerin metaller üzerine de pek çok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Peki, bu olumsuz etkiler nelerdir? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Pek çok bilim insanına göre asit yağmurları en büyük felaketlerden biridir. Bu felaketten kurtulmanın yolu rüzgâr ve güneş enerjisi gibi çevreyi kirletmeyen yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaktır
Araştırınız
Asit yağmurlarının oluşum sebeplerini ve sonuçlarını araştırarak sorunun çözümü için öneriler üretiniz. Ürettiğiniz önerileri arkadaşlarınıza sununuz.
Elektrik santalleri, fabrikalar ve otomobillerin hepsi çeşitli yakıtlar yakar ve bu nedenle hepsi kirletici gazlar üretir. Bu gazların bazıları (özellikle azot oksit ve kükürt dioksit) sülfürik ve nitrik asitleri oluşturmak için bulutlardaki ufak su damlaları ile reaksiyona girer. Bu bolutlardan gelen yağmur o zaman çok zayıf asit olarak dünyaya düşer işte bu olaya asit yağmuru denir.Atmosferde asit yağmurları sadece ülkeler arasında değil kıtadan kıtaya dahi dolaşabilir. Asit ayrıca kar, sis ve kuru toz şeklini de alabilir. Yağmur bazen kirlilik kaynağından birkaç kilomettre kadar düşer, ancak asitli yağmur yağdığı her yerde toprak, ağaç, bina ve su üzerine ciddi bir etki bırakabilir.
Kendimizi Değerlendirelim 4-4
1) Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
Konutlarda ısınma amaçlı olarak kullanılan fosil yakıtlar, egzoz gazları ile fosil yakıt kullanarak enerji üreten termik santraller havayı kirletir. Bu kirleticiler çevreye, havada 2-7 gün asılı kalabilen kükürtdioksit (SO2), karbondioksit (CO2) ve azotdioksit (NO2) yayar. Bu gazlar havadaki su buharıyla tepkimeye girer. Tepkime sonucunda sülfürik asit (H2 SO4), karbonik asit (H2 CO3) ve nitrik asit (HNO3) oluşur. Bu asitler yağmurla birleşerek yeryüzüne asit yağmurları olarak iner.
a) Sizce asit yağmurları çevreye ne gibi zararlar verebilir? Aşağıdaki noktalı yerlere yazınız.
Cevap: Asit yağmurları göller ve nehirlere yağdığında suların asitliği artar. Bu durum o sularda yaşayan canlarla zarar verir. Kent içi veya kent dışındaki tarihi ve doğal yapıtlarımız zarar görür. Toprağın mineral oranının düşmesine neden olur, bu durum bitkilerin topraktan beslenmesine engel olur. İnsanlarda çeşitli solunum yoları, akciğer kanseri, nefes darlığı gibi hastalıklara neden olur.
b) Asit yağmurlarına neden olan gazlar nelerdir? Bu gazların oluşum sebeplerini açıklayınız.
Cevap: Asit yağmurlarına neden olan gazlar; karbondioksit, azotdioksit ve kükürtdioksittir. Bu gazların oluşum sebeplerinin başında fosil yakıt kullanımı gelmektedir.
2) Aşağıda verilen maddeleri inceleyiniz. Bu maddeleri asit ve baz olarak sınıflandırıp örnekte olduğu gibi eşleştiriniz
Cevap: Asit: HCI, erik, sirke, HN03 — Baz: NaOH, sabun, çamaşır sodası, NH3
5. MADDENİN ISI İLE ETKİLEŞİMİ
Maddeyi oluşturan taneciklerin kinetik ve potansiyel enerjileri vardır.
SORU : Bu enerjilerin toplamı o maddenin nesi olarak adlandırılır
CEVAP : iç enerjisi
SORU : Sıcaklıkları farklı iki madde birbirine temas ettiğinde sıcaklığı fazla maddeden sıcaklığı az olan maddeye iç enerjinin bir kısmı aktarılır. İç enerjinin sıcaklıkları farklı olan maddeler arasında aktarılan bu kısmına ne denir.
CEVAP : ısı enerjisi
SORU : Isı bir enerji türü olup direkt ölçülebilir mi.
CEVAP : Hayır
SORU : Neden
CEVAP : Isı bir enerji türüdür
SORU : alınan ya da verilen ısı ne ile hesaplanabilir.
CEVAP : kalorimetre kabı
SORU : Birimi nedir
CEVAP : kalori (cal) ya da joule’dür (J).
Bazen ısı ile sıcaklık kavramları karıştırılarak birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Günlük hayatta ‟Yarın ısı 17 °C olacak.”, ‟İnsanların vücut ısısı 36,5 °C’tur.”, ‟Kar yağdı, ısı düştü.” şeklinde cümlelere denk gelmiş olabilirsiniz. Isı ve sıcaklık aynı kavramlar gibi düşünülerek birbirlerinin yerine kullanılsa da aslında farklı kavramlardır.
SORU : , maddelerin molekül başına düşen ortalama hareket enerjilerinin bir göstergesine denir
CEVAP : Sıcaklık
SORU : Sıcaklık bir enerji türü müdür
CEVAP : hayır
SORU : sıcaklık ne ile ölçülür.
CEVAP : termometre
SORU : Birimi nedir
CEVAP : Celcius’tur (Selsiyus). ‟°C” şeklinde gösterilir.
Yukarıdaki ifadelerin doğru kullanımı ise şu şekilde olmalıdır: ‟Yarın
sıcaklık 17 °C olacak.”, ‟İnsanların vücut sıcaklığı 36,5 °C’tur.”, ‟Kar yağdı, sıcaklık düştü.”
Yaptığınız etkinlikte fark ettiğiniz gibi eşit kütledeki, farklı maddelere eşit miktarda ısı verilmesi sonucunda bu maddelerdeki sıcaklık artışları eşit olmadı. Etkinlikte özdeş kaplara 50 g su ve 50 g zeytinyağı koydunuz. Kaptaki sıvıları özdeş ısıtıcılarla eşit sürelerde ısıttınız. Kaplarda bulunan suyun ve zeytinyağının sıcaklığını ölçtüğünüzde zeytinyağının son sıcaklığının, suyun son sıcaklığından fazla olduğunu gördünüz. İlk sıcaklıkları aynı olduğuna göre zeytinyağının sıcaklığının, suyun sıcaklığından daha fazla yükselmesinin sebebi, maddelerin öz ısılarının farklı olmasıdır.
SORU : bir maddenin 1 gramının sıcaklığını 1 °C değiştirmek için gerekli olan ısı miktarına ne denir
CEVAP : Öz ısı,
SORU : Öz ısı, maddeler için ayırt edici bir özellik midir
CEVAP : Evet
SORU : . Öz ısı, madde miktarına bağlı olmayıp maddenin neyine bağlıdır
CEVAP : cinsine
SORU : Birimi nedir
CEVAP : cal/g °C ya da J/g °C’tur.
SORU : Uluslararası birim sisteminde (SI) öz ısı birimi ne olarak kabul edilmektedir.
CEVAP : J/g °C
Zeytinyağının öz ısısı (1,964 J/g °C), suyun öz ısısından (4,18 J/g °C) küçük olduğu için bu sıvılara özdeş ısıtıcılar ile eşit ısı verildiğinde zeytinyağının sıcaklığı suyun sıcaklığına göre daha fazla yükselmiştir. Yani suyun 1 gramının sıcaklığını 1 °C artırmak için suya verilmesi gereken ısı 4,18 J iken zeytinyağın 1 gramının sıcaklığını 1 °C artırmak için zeytinyağına verilmesi gereken ısı 1,964 J’dür.
Farklı maddelerin öz ısılarının farklı olduğunu gösteren aşağıdaki tabloyu inceleyiniz
Tablo 4-2: Bazı Maddelerin Öz Isı Değerleri
SORU : Hatırlayacağınız gibi değiştirildiğinde deney sonucunu etkileyen faktör nasıl değişken,
CEVAP : bağımsız
SORU : bağımsız değişkene bağlı olarak değişen değişken ise nasıl değişkendir.
CEVAP : bağımlı
SORU : Deneyde sabit tutulan fakat değiştirebilme ihtimalimiz olan değişken ise nasıl değişkendir.
CEVAP : kontrol edilen değişkendir.
SORU : Örneğin ‟Eşit Kütleli Farklı Maddelerin Sıcaklık Değişimleri” etkinliğinde maddelerin cinsi nasıl değişken,
CEVAP : bağımsız
SORU : maddelerin cinsine bağlı olarak değişen sıcaklık değişimleri ise nasıl değişkendir.
CEVAP : bağımlı
SORU : Deneyde kütle ve ispirto ocakları ile verilen ısı miktarları nedir
CEVAP : kontrol değişkeni
SORU : Bir maddenin sıcaklığını değiştirmek için gerekli olan ısı; neye bağlıdır.
CEVAP : o maddenin kütlesine, öz ısısına (cins) ve sıcaklık değişimine
SORU : Farklı miktarlardaki özdeş sıvıların sıcaklık değişimlerinin eşit olabilmesi için miktarı fazla olan sıvıya ne yapmak gerekmektedir.
CEVAP : daha uzun süre ısı vermek
SORU : Bunun nedeni nedir
CEVAP : miktarı daha fazla olan maddenin ısıyı daha fazla taneciğe paylaştırmasıdır.
SORU : İlk sıcaklıkları farklı, eşit kütleli ve aynı cins sıvılara özdeş ısıtıcılar ile eşit sürelerde verdiğinizde sıvılarda hâl değişimi gözlemlenmiyor ise ilk sıcaklığı fazla olan sıvının son sıcaklığı da nasıl olacaktır.
CEVAP : fazla
SORU : Buna rağmen bu sıvıların sıcaklık değişimleri nasıl olur.
CEVAP : eşit
1.Deney : Doğru
2. Deney :
Bağımlı değişken :Son sıcaklık
Bağımsız değişken : Verilen ısı , madde miktarı
Kontrollü değişken :İlk sıcaklık , maddenini cinsi
3. Deney
Bağımlı değişken : sonsıcaklık , değişen ısı
Bağımsız değişken : sıvının cinsi
Kontrollü değişken : İlk sıcaklık , maddenin miktarı
SORU : Maddelerin; katı, sıvı ya da gaz hâlde bulunması, neye bağlıdır.
CEVAP : taneciklerinin birbirine yakın ya da uzak olmasına
SORU : Katı maddelerin taneciklerinin mesafesi nasıldır
CEVAP : birbirine çok yakındır.
SORU : neden
CEVAP : çekim kuvvetinin etkisinden
SORU : Sıvı maddelerin tanecikleri arasındaki çekim kuvvetleri katılara göre ve gazlara göre nasıldır
CEVAP : katılara göre zayıf, gazlara göre daha güçlüdür.
SORU : Katı maddelerin tanecikleri birbirine çok sıkı bir şekilde bağlı olduğundan katı maddeler sadece titreşim hareketi yapar. Sıvı ve gaz tanecikleri gibi hareket edebilmeleri için bu bağların ne olması gerekmektedir.
CEVAP : kırılması
SORU : Bağların kırılması için ise neye ihtiyaç vardır.
CEVAP : ısı enerjisine
SORU : Benzer şekilde sıvılardaki tanecikler de gaz taneciklerine göre daha sıkı bağlıdır. Maddelerin sıvı hâlden gaz hâle geçebilmesi için neye ihtiyaç vardır.
CEVAP : yine ısı enerjisine
Yukarıda, saf katı taneciklerine ait modeller verilmiştir. Bu modeldeki atomlar, birbirlerine bağlı hâlde iken serbest hâle geçirilebilir mi? Bunun için maddeye enerji vermek mi yoksa maddeden enerji almak mı gerekir? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Temel haldeki atomları
1. Hızlandırılan elektronlarla
2. Isı enerjisi ile
3. Fotonlarla uyarabiliriz.
Temel hal en düşük enerji seviyesidir. Atomlar normalde temel halde bulunurlar. Atomun üst enerji seviyesine geçmesi için enerji alması gereklidir. Üst enerji seviyesine çıkan atoma uyarılmış atom denir. Uyarılmış bir atom temel hale dönerken ışıma yapar.
Saf bir maddenin katı, sıvı ve gaz hâllerini oluşturan taneciklerin yakınlık derecelerini, aralarındaki mesafeyi ve çekim kuvvetinin büyüklüğünü aşağıdaki şekilleri inceleyerek tartışınız.
Cevap: Maddeler eriyerek, donarak, buharlaşarak, yoğunlaşarak ya da süblimleşerek hâl değiştirir. Katı hâlde bulunan bir maddenin ısı alarak sıvı hâle dönüşmesine “erime” denir. Sıvı hâldeki bir maddenin ısı kaybederek katı hâle dönüşmesineyse “donma” denir. Katı maddenin eriyerek sıvılaşmaya başladığı sıcaklığa “erime noktası”, sıvı maddenin ısı kaybederek katılaşmaya yani donmaya başladığı sıcaklığaysa “donma noktası” denir. Maddenin erime ve donma noktaları, maddelerin ayırt edici özelliklerinden biridir. Sıvı hâldeki bir maddenin ısı etkisiyle gaz hâline dönüşmesine “buharlaşma” denir. Gaz hâlindeki bir maddenin soğuyarak sıvı hâle dönüşmesine de “yoğunlaşma” adı verilir. Gaz hâlindeki bir maddenin sıvı hâli atlayarak, doğrudan katılaşmasına ya da bu olayın tam tersine “süblimleşme” denir. Sıvılar her sıcaklıkta buharlaşabilir. Sıcaklık artıkça buharlaşma artar. Ayrıca her sıvının buharlaşması farklıdır. Örneğin, alkol, suya göre daha çabuk buharlaşır. Sıvıların kaynama sıcaklığı sabittir. Kaynama süresince kaynayan sıvının sıcaklığı değişmez. Ancak her sıvının kaynama sıcaklığı farklıdır. Örneğin, suyun kaynama sıcaklığı deniz kenarında 100 ºC, cıvanın kaynama sıcaklığıysa 357 ºC`dur. Kaynama sıcaklığı da maddelerin ayırt edici özelliklerinden biridir.
CEVAP : evet
SORU : Geçmiş yıllarda fen bilimleri dersinde öğrendiğiniz gibi maddenin en düzenli hâli, nedir
CEVAP : katı hâlidir.
SORU : Katı maddeyi eritmek ve buharlaştırmak için ne yapmak gerekir.
CEVAP : maddeyi oluşturan moleküller arasındaki bağların koparılması yani çekim kuvvetlerinin azaltılması
SORU : Bunun için de ne yapmak gerekir
CEVAP : maddeye ısı verilmelidir.
SORU : Isınan madde içerisindeki tanecikler hız kazanacak ve bunlar arasındaki mesafe artacaktır. Bunun sonucunda, ne olur
CEVAP : ısı almaya devam eden maddenin molekülleri arasındaki bağlar koparak önce sıvı, daha sonra da gaz hâline geçecektir.
SORU : Erime ve buharlaşmada tanecikler arasındaki bağların koparılması için ne yapmak gerekir.
CEVAP : maddeye dışarıdan ısı vermek
SORU : Donma ve yoğunlaşmada ise tanecikler arasında yakınlaşmanın ve bağların oluşması için ne olması gerekir.
CEVAP : maddenin dışarıya ısı vermesi
SORU : Bu nedenle donma ve yoğunlaşma olaylarında ne olur
CEVAP : ısı açığa çıkar.
SORU : Hâl değişimi sırasında maddeler arasında ya da madde ile ortam arasında ne gerçekleşir
CEVAP : ısı alışverişi
Maddelerin doğada katı, sıvı ve gaz hâlinde bulunduğunu biliyorsunuz. Acaba, hâl değişimi için gerekli olan ısı miktarı madde miktarına bağlı mıdır?
Cevap: Sıcaklık, maddeyi oluşturan taneciklerin kinetik enerjilerinin ortalamasıdır. Madde miktarı yani maddenin kütlesi arttığında maddeyi oluşturan taneciklerin sayısı artacağı için taneciklerin toplam kinetik enerjileri artar. Maddenin sahip olduğu ısı enerjisi, maddeyi oluşturan taneciklerin kinetik enerjilerinin toplamı olduğu için tanecik sayısının artması maddenin sahip olduğu ısı enerjisini arttırır. Tanecik sayısı yani kütlesi fazla olan maddenin ısı enerjisi fazla olacağı için başka bir maddeye daha fazla ısı enerjisi aktarabilir. Aynı sıcaklıktaki aynı cins maddelerin kütleleri farklı ise kütlesi yani tanecik sayısı fazla olanın ısı enerjisi miktarı daha fazladır ve etrafına daha fazla ısı yayar.
SORU : Bir maddenin, yeterli ısı alarak katı hâlden sıvı hâle geçmesi sırasında gerçekleşen olaya ne denir.
CEVAP : erime
SORU : Katı bir maddenin ısı alarak sıvı hâle geçtiği sıcaklığa ise ne denir.
CEVAP : erime sıcaklığı (erime noktası)
Yaptığınız etkinlikte gözlemlediğiniz gibi buz 0 °C’ta erimeye başlamıştır. Bu sıcaklıkta buz tamamen eriyene kadar sıcaklık değişmemiştir. Kaynar su, buza ısı vermiş ve buz da kaynar sudan ısı almıştır
SORU : Erime sıcaklığında bulunan 1 g katı maddenin, aynı sıcaklıkta 1 g sıvı madde hâline dönüşmesi için katı maddeye verilen ısı miktarına ne denir.
CEVAP : erime ısısı
SORU : Erime ısısı ne ile gösterilir ve birimi nedir
CEVAP :Erime ısısı Le ile gösterilir ve birimi cal/g ya da j/g’dır.
SORU : Erime sıcaklığı ve erime ısısı saf maddelerin ayırt edici bir özelliği midir
CEVAP : evet
Tablo 4-3: Farklı Maddelerin Erime Isıları ve Öz Isı Değerler
Günlük yaşamda gördüğümüz birçok olay, ısı alışverişiyle gerçekleşir. Suyun donması veya bir buz parçasının erimesi, ısı alışverişiyle gerçekleşir.
Su buharı sıvı hâle geçerken ortama bir miktar ısı verir. Bu nedenle kapalı mekânların aşırı soğumasını önlemek için ortama açık kaplarda su konulur. Bu bilgiden hareketle siz de meyvelerin donmaya karşı korunabilmesi için başka neler yapılabileceğini sınıfta arkadaşlarınızla tartışınız.
Kışın yollardaki buzlanmayı engellemek için ne gibi önlemler alınmaktadır? Arkadaşlarınızla tartışınız.
SORU : Sıvı bir maddenin ısı kaybederek katı hâle geçmesi sırasında gerçekleşen olaya ne denir.
CEVAP : donma (katılaşma)
SORU : Sıvı maddelerin çevreye ısı vererek katı hâle geçtiği sıcaklık değerine ne denir.
CEVAP : donma sıcaklığı (donma noktası)
SORU : Donma sıcaklığında bulunan 1 gram sıvının yine aynı sıcaklıkta tamamen katı hâle geçmesi için çevreye verdiği ısı
miktarına ne denir.
CEVAP : donma ısısı
SORU : Donma ısısı neile gösterilir.
CEVAP : Ld
SORU : Birimi nedir
CEVAP : cal/g ya da j/g’dır.
SORU : Donma sıcaklığı ve donma ısısı, maddelerin ayırt edici bir özelliği midir.
CEVAP : evet
SORU : Aynı saf madde için erime noktası donma noktasına, erime ısısı da donma ısısına eşit midir
CEVAP : evet
SORU : Farklı maddelerin erime-donma sıcaklıkları ve erime-donma ısıları nasıldır
CEVAP : farklıdır.
Aşağıda, bazı maddelerin erime-donma ısılarına ve erime-donma sıcaklıklarına ait tablo verilmiştir. Tabloyu inceleyerek bu değerleri karşılaştırınız
Tablo 4-4: Bazı Maddelerin Erime-Donma Isıları ve Erime-Donma Sıcaklıklarının Karşılaştırılması
Kışın kar yağdığında kara yolları görevlilerinin buzlanmayı önlemek için tuz kullandıklarını biliyor musunuz? Peki tuz, buzlanmayı nasıl önlemektedir?
SORU : Saf bir maddenin içine başka bir madde karıştırılırsa maddenin saflığı ne olur
SORU : Saf olmayan bu karışımın erime ve donma sıcaklıkları saf maddeyle aynı mıdır
CEVAP : farklıdır.
SORU : Buz, suyun donarak katılaşmış en düzenli hâlidir. Buzun tanecikleri arasındaki çekim kuvveti, su tanecikleri arasındaki çekim kuvvetine göre nasıldır
CEVAP : çok güçlüdür.
SORU : Tuz, alkol gibi maddeler, tanecikler arasındaki çekim kuvvetini azaltarak maddenin donma ısısını ne yapar
CEVAP : azaltır.
Böylece içinde tuz olan suyun donması için sıcaklığın (atılan tuz oranına göre) 0° C altında bir değere inmesine neden olur. Yollara tuz atıldığında suyun donma noktası düşürülerek buzlanma geciktirilmiş olunur. Bu olay bize, saf olmayan maddelerin belirli bir donma sıcaklığının olmadığını gösterir.
SORU : Denizlerin ve okyanusların çok soğuk havalarda bile donmamasının nedeni, nedir
CEVAP : su kütlesinin çok büyük ve suyun tuzlu olmasıdır.
SORU : Derelerde ve göllerde ise hava sıcaklığı 0 °C’un altına düştüğünde dere ve göllerdeki su donabilmektedir neden
CEVAP : tatlı su olduğu için
SORU : Maddelerin katı hâlden sıvı hâle, sıvı hâlden de gaz hâline geçmesi için ısı enerjisine ihtiyacı olduğunu öğrenmiştiniz. Katı hâldeki madde, ısı aldığında maddenin taneciklerinin hareket enerjileri ne olur
CEVAP : artar.
SORU : Enerjisi artan tanecikler bir süre sonra birbirlerinden uzaklaşır yani madde ne olur
CEVAP : sıvı hâle geçer.
SORU : Madde ısı almaya devam ederse taneciklerin enerjileri giderek artar ve madde ne olur
CEVAP : sıvı hâlden gaz hâline geçer.
Buharlaşma, sıvı bir maddenin ısı etkisi ile gaz hâle geçmesi sırasında gerçekleşen bir olaydır. Elinize bir miktar kolonya döküldüğünde elinizde bir serinlik hissediyor musunuz? Toprak testideki su neden uzun süre serin kalır? Yeni kesilmiş karpuzun kesim sonrasında, güneşin altında bile bir miktar soğuduğunu biliyor musunuz?
Sıvı hâldeki maddeler ısı alarak buharlaşabilir. Kolonya dökülen el, toprak testideki su ve yeni kesilen karpuz buharlaşma etkisi ile bir miktar soğur. Bu olay, elimize döktüğümüz kolonyanın elimizden, toprak testi yüzeyindeki damlacıklarının toprak testi içerisindeki sudan, yeni kesilen karpuzun, yüzeyindeki su damlacıkların karpuzun iç kısmından ısı alması nedeni ile sıcaklığın düşmesi sonucu gerçekleşir.
SORU : Kaynama sıcaklığındaki 1 g sıvının, aynı sıcaklıkta 1 g buhar hâline geçebilmesi için sıvıya verilmesi gereken ısı miktarı ne olarak tanımlanır.
CEVAP : buharlaşma ısısı
SORU : Buharlaşma ısısı ne ile gösterilir.
CEVAP : Lb
SORU : Birimi nedir
CEVAP : cal/g ya da j/g’dır.
Bazı maddelerin buharlaşma ısıları Tablo 4-5’te verilmiştir.
Araştırınız
Günlük hayatta buharlaşmanın soğutma amaçlı kullanılmasına ilişkin örnekleri araştırarak sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.
Buharlaşma, bir hal değişimi olarak bilinmektedir. Suyun buharlaşması ve gaz haline gelmesi bir buharlaşma örneği olarak bilinmektedir. Buharlaşma fiziksel halini kullanarak birçok teknolojik sistemler de geliştirilmiştir. Bu sistemler günlük hayatımızın da bir parçası haline gelmiştir.Günlük hayatta buharlaşmanın soğutma amaçlı kullanılmasına ilişkin örnekler, buz dolabı, klima, soğutucu gibi teknik cihazlar olarak bilinmektedir. Bu araçlar sayesinde besinlerin korunması, havanın ısı dengesinin oluşturulması ve uzun süreli besin saklama özellikleri oluşturulmaktadır. Derin dondurucu, uzun süreli saklama imkanı veren ve en çok kullanılan soğutma sistemleri arasında yer almaktadır.
Buharlaşma süreci, bir soğutma sistemi olarak kullanılabilir. Buharlaşma esnasında bir sıvı, ısı soğurur (yutar). Sıvıdaki parçacıkların ortalama kinetik enerjisi artar. Sıvı yüzeyinde, bazı parçacıklar kaçmak için yeterli kinetik enerjiye sahiptirler. Sıvıdan ayrılırken, parçacıklar etrafından ısı alarak giderler. Böylece etraf soğutulmuş olur. Soğutucular, dondurucular ve klimalar buharlaşma esasına göre çalışırlar. Çoğu soğutucular, soğutma sistemlerinde freon kullanırlar
CEVAP : gaz hâlindeki su moleküllerinin yoğunlaşmasıdır.
Soğuk ortamdan sıcak ortama geçen şişenin ya da kavanozun soğuk yüzeyine çarpan havadaki su buharı yoğunlaşır ve su damlacıkları meydana gelir.
Erime sıcaklığında olan veya erime sıcaklığına kadar ısıtılan bir saf madde, ısıtılmaya devam edilmesi hâlinde eriyerek sıvı hâle geçer. Erime sürecinde maddeye ısı verilmesine rağmen maddenin sıcaklığı belli bir süre sabit kalır. Erime olayı tamamlandığında (madde tamamen eridiğinde) maddeye ısı verilmeye devam edilirse hâl değişiminde sabit kalan sıcaklık tekrar yükselmeye başlar. Bu durum, madde gaz hâline geçmeye başlayana kadar devam eder. Madde, gaz hâline geçerken ise sıcaklık yine sabit kalır
İçinde bir miktar buz bulunan bir kap, buz eriyip su buharlaşıncaya kadar ısıtılır ise buz katı hâlden sıvı hâle, sıvı hâlden de gaz hâline geçer.
C-D aralığında suyun sıcaklığı yükselir. 100 °C’a ulaşıldığında sıcaklık yine sabit kalır. Su moleküllerinin aldığı ısı, tanecikler arasındaki bağları daha da zayıflatarak suyun kaynamasını sağlar. D-E aralığında madde hem sıvı hem de gaz hâlinde bulunur. D noktasında kaynamaya başlayan su, E noktasında tamamen buharlaşmış olur. Su kaynarken alınan ısının tamamı, buharlaşmaya harcandığı için sıcaklık sabit kalmıştır. ‟Isıtalım, Soğutalım” etkinliğinde çizdiğiniz grafik ile yukarıdaki grafiği karşılaştırınız.
Kendimizi Değerlendirelim 4-5
1) 0 °C’taki 20 g buzun, 100 °C’ta 20 g gaz hâle geçene kadar oluşan sıcaklık-zaman grafiğinin nasıl olabileceğini aşağıda verilen kareli alana çiziniz.
2) Aşağıda verilen hâl değişim olaylarını ısı alan ve ısı veren olma durumlarına göre değerlendirerek karşılarındaki boşluğa ‟tik” işareti koyunuz
1) 0 °C’taki 20 g buzun, 100 °C’ta 20 g gaz hâle geçene kadar oluşan sıcaklık-zaman grafiğinin nasıl olabileceğini aşağıda verilen kareli alana çiziniz.
2) –5 °C’taki 5 g buzun, 80 °C’ta 5 g su hâline gelene kadar oluşan sıcaklık-zaman grafiğinin nasıl olabileceğini aşağıda verilen kareli alana çiziniz.

3) 100 °C’taki 10 g suyun, 100 °C’ta 10 g gaz hâline gelene kadar oluşan sıcaklık-zaman grafiğinin nasıl olabileceğini aşağıda verilen kareli alana çiziniz.

4) Hâl değişim sıcaklığında bulunan saf maddelerin, hâl değiştirmeleri sırasında sıcaklığın neden sabit kaldığını aşağıdaki noktalı yere açıklayınız.
Cevap : Hâl değişim sıcaklığında bulunan saf maddeler ısı alırlar ise aldıkları bu ısı, tanecikler arası bağları koparmaya harcanır. Bu yüzden sıcaklıklar hâl değişim süreleri boyunca sabit kalır.
5) ‟Öz ısı, erime ısısı, donma ısısı ve buharlaşma ısısı” kavramlarının tanımlarını aşağıdaki noktalı bölüme yazınız.
Cevap :
Öz ısı: Bir gram maddenin sıcaklığını bir derece değiştirmek için gerekli olan ısıdır. Birimi cal/g °C ya da j/g °C’tur.
Erime ısısı: Erime sıcaklığında bulunan bir gram katının yine aynı sıcaklıkta bir gram sıvı hâle geçebilmesi için gerekli olan ısıdır. Birimi cal/g ya da j/g’dır.
Donma ısısı: Donma sıcaklığında bulunan bir gram sıvının yine aynı sıcaklıkta bir gram katı hâle geçebilmesi için çevreye verdiği ısıdır. Birimi cal/g ya da j/g’dır.
Buharlaşma ısısı: Kaynama sıcaklığında bulunan bir sıvının yine aynı sıcaklıkta bir gram gaz hâle geçebilmesi için gerekli olan ısıdır. Birimi cal/g ya da j/g’dır.
6. TÜRKİYE’DE KİMYA ENDÜSTRİSİ
Kimya sektörü oldukça geniş ürün çeşitliliğine sahiptir. Temizlik, boya, kozmetik, ilaçlar gibi tüketim mallarının yanı sıra gübreler ve tarım ilaçları, imalat sanayisinin ihtiyaç duyduğu organik ve inorganik kimyasallar, boyalar ve laboratuvar kimyasalları bu ürünler arasında sayılabilir. Türkiye’de kimya endüstrisi küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşmakla birlikte bu alanda büyük
ölçekli firmalar ile çok uluslu şirketler de faaliyet göstermektedir. Ülkemizde kimya endüstrisi; boya, vernik, sentetik elyaf, petrokimya, sabun, deterjan, gübre, ilaç, soda gibi çeşitli kimyasal ham madde ve tüketim ürünlerinin üretiminin gerçekleştirildiği tesislerden oluşmaktadır. Kullanılan ham maddenin yüzde %30’u yerli üretimle karşılanmakta, %70’i ise ithal edilmekte olduğundan Türkiye’nin kimya sektörü ithalata bağımlıdır. Örneğin plastik üretiminin ana maddesi olan plastik ve kauçuk sektörü, %90’ın üzerinde ithalata bağımlıdır. Türkiye’deki kimya sektörünün fasıllara göre ihracatını gösteren Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinin yer aldığı aşağıdaki tabloyu inceleyiniz.
Tablo 4-6: Kimya Sektörü İhracatımız
Tabloda görüldüğü gibi 2017 yılı kimya sektörü ihracatımızda ilk sırada yer alan ürünler; plastik ve plastikten mamul eşya, mineral yakıtlar/yağlar, kauçuk ve kauçuktan eşya, inorganik kimyasallar (amonyum klorür, kalsiyum klorür vb.) ve eczacılık ürünleridir. Bu ürünleri sabun, parfümeri gibi ürünler takip etmektedir. Rusya, Almanya, İtalya ve Hindistan kimyasal ürünleri ithal ettiğimiz ülkelerdendir. İthalatımızın yanında ihracatımız da bulunmaktadır.
Türkiye’de ihraç edilen kimyasal ürünler yıllara göre incelendiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılır:
2017 yılında ihracatımız bir önceki yıla oranla yaklaşık %17 oranında artarak 18,3 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. 2016 yılında ise mineral yakıtlar ve yağların ihracatında yaşanan olumsuzluklardan dolayı bir önceki yıla oranla yaklaşık %11 oranında bir düşüş yaşanmış ve 15,8 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir.
Aşağıda, Türkiye’deki kimya sektörünün fasıllara göre ithalatını gösteren TÜİK verilerini inceleyiniz
Tablo 4-7: Kimya Sektörü İthalatımız
2017 yılı kimya endüstrisi ithalatımıza bakıldığında ilk sırada yer alan ürünlerin; mineral yakıtlar/yağlar, plastik ve plastikten mamul eşya, organik kimyasallar, eczacılık ürünleri ile kauçuk ve kauçuktan eşya olduğu görülmektedir.
İthalat ve ihracat tabloları karşılaştırıldığında, 2017 yılı toplam ihracatımızın aynı yıl gerçekleşen toplam ithalat rakamlarının çok altında olduğu görülmektedir. Fakat ihracat ve ithalat oranlarının geçmiş yıllardaki oranlarına bakılırsa ihracat ve ithalat rakamları arasındaki farkın giderek azaldığını bu durum ise Türkiye’nin kimya sektöründe gelişen bir grafik çizdiğinin bir göstergesidir. Aşağıda verilen İstanbul Kimyevi Maddeler ve Malülleri İhracatçılar Birliğinin ülkeler bazında ihracat verileri raporundaki ilk 10 sırası da bu durumu doğrulamaktadır.
Tablo 4-7: İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Kümülatif Ülke Raporu
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Malülleri İhracatçılar Birliğinin raporu incelenecek olursa iki ayrıntı göze çarpmaktadır. Bunlardan birincisi, ihracatımızın 2018 yılının ilk yarısında 2017 yılının ilk yarısına oranla ciddi bir artış göstermesidir. İkincisi ise ihracatımızın ilk sırasının büyük çoğunluğunu Avrupa ülkelerinin oluşturmasıdır.
Türkiye’deki kimya sektörü ne zaman ve nasıl oluşmuştur? Kimya sektörü alanında hangi tesisler kurulmuştur?
Türkiye’de temelleri cumhuriyetin ilanından sonra atılan kimya sektörü, sanayiye paralel gelişim göstermiştir. Kimyasal ürünlere olan gereksinim artarken çeşitli sanayi kolları için ara kimyasal ürünler zamanla büyük önem kazanmıştır. Cumhuriyet dönemindeki imkânsızlıklara rağmen ilk kimya sanayisi tesisleri devlet tarafından kurulmuştur.
Aşağıdaki kuruluşlar, ülkemizde kurulan ilk kimya fabrikaları arasında yer almıştır:
✽ Gemlik Suni İpek Fabrikası
✽ Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
✽ Bor Sanayisi Tesisleri
✽ Azot Sanayisi Tesisler
çıkarmıştır. Ancak o tarihlerde üreticiler, tekstil ve deri gibi geleneksel sektörlere yatırım yapmıştır. Daha sonraki yıllarda üreticiler, başka sanayi kollarına yatırım yapmaya yönelmişlerdir. Kimya sektöründe yeterli bilgi olmadığı ve özel sektör pek
bilinmeyen bir alan olduğu için 1950’li yıllarda bu alanda ülkemizde birkaç basit atölye dışında doğrudan yatırım gerçekleşmemiştir. Bu yüzden ülkemizde özellikle tekstil alanında boya ve yardımcı
kimyasal madde üreten yabancı kimya fabrikaları kurulmuştur. İlerleyen yıllarda Türk özel sektörü de kimya sanayisinde yatırıma yönelmiştir. Ülkemizde kurulan yabancı firmalar ise kapasitelerini
büyütmüş ve ürün çeşitlerini artırmışlardır. Bu sırada devlet, 1970 yılında küçük kapasiteli bir petrokimya tesisini Yarımca’da ve 1985’te ise büyük kapasiteli Aliağa Petrokimya Tesislerini kurmuş ve işletmeye açmıştır. 1972 ile 1990 yılları arasında Türkiye’de; küçük, orta ve büyük sayılabilecek çeşitli fabrikalar, kimya sektöründe yerini almaya başlamıştır. Günümüzde TÜİK kayıtlarına göre kimya sektörü girişimcilerinin %38,6’sı İstanbul, %6,6’sı İzmir, %6,5’i Ankara, %5,4’ü Bursa’da yer almaktadır. Bu iller
kimya sektörü ihracatının yaklaşık %57’sini oluşturmaktadır. Kimya sektöründe faaliyet gösteren tesislerin yaklaşık %96’sı küçük ölçekli, %2,5’i orta ölçekli ve %1,5’i büyük ölçekli işletmelerdir.
Tablo 4-8: Kimya Sektörünün İllere Göre Girişimci Dağılım Yüzdesi
Kimya endüstrisi, gıda maddelerinde, temizlik malzemelerinde, giysilerimizde, hastalıkların tedavisinde, toprağın veriminin artırılmasında, taşıtların yakıtlarında, patlayıcılarda ve
birçok alanda karşınıza çıkabilmektedir.
Sağlık, gıda, rafineri, petrokimya, lastik, plastik, çimento, boya, deterjan, kozmetik, tekstil, seramik, cam, otomotiv,
metal, madencilik, enerji, tarım sektörlerinde ve birçok işletmenin kalite kontrol bölümlerinde kimya alanı çok geniş yer
tutmaktadır.
Laboratuvar ölçeğinde üretilen kimyasalların en ekonomik biçimde tüketime sunulabilmesi için gerekli teknolojilerin
oluşturulmasını kapsayan kimya endüstrisi, ülkelerin kalkınmasında çok önemli rol oynamaktadır. Ülkemizde kimya
endüstrisinde, kimya alanını doğrudan kapsayan konularda
ve kimyanın ilişkili olduğu alanlarda sürekli olarak araştırma
ve geliştirme çalışmaları yapılmaktadır. Bunun yanı sıra yeni
ürünler ve bu ürünlerin üretimi için yeni teknolojiler geliştirilmektedir. Bundan dolayı kimya sektörü aynı zamanda bir
öncü sektör rolü oynamaktadır.
Kimya endüstrisi ile ilgili çalışma alanları, sürekli gelişen teknolojiye paralel olarak daha da ilerlemektedir. Kimyagerlik, kimya mühendisliği, tekstil mühendisliği, petrol mühendisliği, metalürji ve malzeme
mühendisliği kimya endüstrisi ile ilgili meslekler arasında sayılabilir. Gelecekte ise ülkemizin zengin bor
kaynaklarına sahip olması nedeniyle bor mühendisliği, kimya endüstrisi alanında çalışmalar yapabilecek meslek dalı olmaya adaydır.
Kimya endüstrisinin gelişmesi, beraberinde birçok sanayi kolunun da gelişmesine olanak sağlamaktadır. Ülkemizde de kimya endüstrisinin gelişimine katkı sağlayan kurum ve sivil toplum kuruluşları vardır. Bu kurum ve kuruluşlar, yapmış oldukları çalışmalar ile yayımladıkları kitap ve dergilerin yanı sıra
çeşitli teşviklerle de ülkemizin bu alanda gelişme hedeflerine katkı sağlamaktadır.
Ülkemizde kimya endüstrisinin gelişmine katkı sağlayan kurum ve sivil toplum kuruluşlarından bazıları şunlardır: TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Kimyasal Teknoloji Enstitüsü, Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (Boren), Kimya Mühendisleri Odası. Ayrıca üniversitelerin kimya bölümleri de yaptıkları bilimsel çalışmalar ile kimya endüstrisinin gelişimine katkı sağlamaktadır.
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Kimyasal Teknoloji
Enstitüsü: Türkiye’deki, başta güvenlik güçlerinin ve savunma sanayisinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere birçok alanda ürün geliştirmektedir. Bu kurum, parmak izinin belirlenmesinde kullanılan tozları üretmekte bunun yanında ilaç, kömür, enerji gibi pek çok alanda çalışmalar yapmaktadır.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE): Türk Silahlı Kuvvetleri
ve güvenlik güçlerinin savunma sanayisine dayalı çeşitli ihtiyaçlarını, azami yerli katkı ile düşük maliyetli ve kaliteli ürünlerle karşılayan kurumdur. 15. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar inebilen tarihî bir geçmişe sahiptir. Savunma sanayi alanının yanı sıra sivil alanda da birçok ürünün ilk üretimini gerçekleştiren MKE, 1950’li yıllarda tek motorlu ilk Türk uçağı olan
“UĞUR 44”ü üretmiştir
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN): Ülkemizde bora dayalı ekonomik katkıyı arttırmak amacıyla, ulusal ve uluslararası alanda katma değeri yüksek bor ürün ve teknolojileri geliştirmeye ve bunların kullanım alanlarını yaygınlaştırmaya çalışan kurumdur. Ayrıca Ar-Ge faaliyetleri yürüterek bu alandaki çalışmaları desteklemektedir.
Araştırınız Kimya endüstrisi alanındaki farklı meslek dallarını araştırınız ve gelecekte kimya endüstrisi alanına girebilecek yeni meslek alanlarının neler olabileceği hakkında tahminlerde bulununuz.
Cevap : Gelecekte dünyadaki küresel ısınma, doğal kaynakların azalması ve çevre kirliliği gibi sorunların artması bu alanlarda yeni meslek dalları oluşturabilecektir. Örneğin karbon oranını azaltıcı yapay fotosentez cihazlarının geliştirilmesi için gerekli kimyasalları geliştirmek gerekecektir.
Çevre kirliliğinin ortaya çıkardığı kimyasal kirlenmeyi azaltacak geri dönüşüm teknikleri, bu kimyasallarla beslenebilen mikroorganizma üretimi gibi çözüm önerileri üzerinde çalışacak insanlara ihtiyaç olacaktır.İlerleyen yıllarda fosil yakıtların artması elektrikli otomobillerin yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Bu otomobillerin bataryalarının daha verimli olmasını sağlamak kimya endüstrisi çalışma alanına girmektedir.Yine, hidrojen, etenol vb. yeni yakıt türlerini geliştirmek gerekecektir.İlerleyen yıllarda günümüzde yaygın kullanılan ama sağlıklı olmayan hazır gıdaların zararlarını ortadan kaldıracak kimyasallar üretilebilecektir.Fosil yakıtların azalması güneş enerjisiyle elektrik üretimini yaygınlaştıracaktır. Günümüzde güneş panellerinde kullanılan yarı metallerin yerine geçebilecek ve daha ucuz fiyatlı panellerin üretilmesi sağlanabilecektir.Çok ilerleyen yıllarda insanlar Dünya dışında farklı gezegenlere yerleşmeyi isteyebileceği çeşitli durumlar ortaya çıkabilir. Bu gezegenlerin yaşanabilir olmayanlarını da insanların yaşayabileceği hale getirmeyi amaçlayan”dünyalaştırma” benzeri teknolojiler çeşitli kimyasalların kullanımını gerekli kılacaktır
Aşağıdaki soruları, 144. sayfadaki “Kimya Sektörü İhracatımız” ve 145. sayfadaki “Kimya Sektörü İthalatımız” tablolarındaki verilerden yararlanarak cevaplayınız
2017 yılında en fazla ihraç ettiğimiz ilk 5 ürün:
1. Plastik ve plastikten mamul eşya
2. Mineral yakıt/yağlar
3. Kauçuk ve kauçuktan eşya
4. İnorganik kimyasallar
5. Eczacılık ürünleri
2017 yılında en fazla ithal ettiğimiz ilk 5 ürün:
1. Mineral yakıt/yağlar
2. Plastik ve plastikten mamul eşya
3. Organik kimyasallar
4. Eczacılık ürünleri
5. Kauçuk ve kauçuktan eşya
ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI
A. Aşağıdaki soruların cevaplarını defterinize yazınız.
1) Periyodik tablonun oluşturulmasına neden ihtiyaç duyulmuştur? Açıklayınız.
2) Periyot ve grup kavramlarını açıklayınız.
3) Metallerin genel özelliklerini açıklayınız.
4) Yarımetallerin genel özelliklerini açıklayınız.
5) Ametallerin genel özelliklerini açıklayınız.
6) Fiziksel değişim nedir? Örnekler ile açıklayınız.
7) Kimyasal değişim nedir? Örnekler ile açıklayınız.
8) Asit ve bazların genel özellikleri nelerdir? Açıklayınız.
9) Kışın yollara tuz atılmasının sebebini açıklayınız.
10) Geçmişten günümüze Türkiye’de kimya endüstrisi nasıl bir gelişim göstermiştir? Açıklayınız.
1) Periyodik tablonun oluşturulmasına neden ihtiyaç duyulmuştur? Açıklayınız.
Cevap: Element keşiflerinin artmasıyla birlikte elementlerin sınıflandırılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
2) Periyot ve grup kavramlarını açıklayınız.
Cevap: Periyodik tablodaki yatay sıralara periyot, düşey sıralara ise grup adı verilmektedir.
3) Metallerin genel özelliklerini açıklayınız.
Cevap: Oda sıcaklığında cıva hariç katı hâlde bulunur. Yüzeyleri parlak görünümlüdür. İşlenebilir olduğundan tel veya levha hâline getirilebilir. Elektriği ve ısıyı iyi iletir. Kendi aralarında bileşik oluşturamazlar. “Alaşım” adı verilen homojen karışımları oluştururlar.
4) Yarımetallerin genel özelliklerini açıklayınız.
Cevap: Oda sıcaklığında katı hâldedir. Parlak veya mat görünümlü olabilir. Kırılgan değildir bu yüzden işlenebilir. Isı ve elektriği metallerden kötü, ametallerden iyi bir şekilde iletir.
5) Ametallerin genel özelliklerini açıklayınız.
Cevap: Oda sıcaklığında katı, sıvı ve gaz hâlde olabilir. Yüzeyleri mat görünümlüdür. Kırılgan oldukları için içlenemez. Bu yüzden tel ve levha hâline getirilemez. Isı ve elektriği iyi iletmez.
6) Fiziksel değişim nedir? Örnekler ile açıklayınız.
Cevap: Maddelerin sadece şekil, görünüm, renk gibi dış yapısını değiştiren olaylara fiziksel değişim adı verilir. Mumun erimesi fiziksel değişimdir.
7) Kimyasal değişim nedir? Örnekler ile açıklayınız.Cevap: Maddelerin fiziksel yapısının yanı sıra iç yapısını da değiştiren olaylara kimyasal değişim adı verilir. Demirin paslanması kimyasal değişimdir.
8) Asit ve bazların genel özellikleri nelerdir? Açıklayınız.
Asitler:Tatları ekşidir.Sulu çözeltileri ortama H+ iyonu verir.Sulu çözeltileri elektrik akımını iletir.pH değerleri 7’den küçüktür.Mavi turnusol kâğıdını, kırmızıya dönüştürür.Metil oranj damlatılınca kırmızı renk verir.Fenolftalein damlatıldığında renk değiştirmez.Kuvvetli asitler, yakıcı ve parçalayıcıdır.Bazlarla tepkime verir.Metal ve mermerlere etki eder.
Bazlar: Tatları acıdır.Sulu çözeltileri ortama OH- iyonu verir.Sulu çözeltileri elektrik akımını iletir. pH değerleri 7’den büyüktür.Kırmızı turnusol kâğıdını, maviye dönüştürür.Metil oranj damlatılınca sarı renk verir.Fenolftalein damlatıldığında renkleri pembeye döner.Sulu çözeltileri, ele kayganlık hissi verir.Asitlerle tepkime verir.Cam ve porselenlere etki eder.
9) Kışın yollara tuz atılmasının sebebini açıklayınız.
Cevap: Suyun donma noktasını düşürerek buzlanmanın gecikmesini sağlamak için kışın yollara tuz atılmaktadır.
10) Geçmişten günümüze Türkiye’de kimya endüstrisi nasıl bir gelişim göstermiştir? Açıklayınız.
Cevap: Cumhuriyetin ilanından sonra temelleri atılan kimya sektörü, tam anlamı ile 1990’h yıllara kadar yapılan yatırımlarla gelişme göstermiştir. Günümüzde ise TÜBİTAK MAM Kimyasal Teknoloji Enstitüsü, MKE ve BOREN’in çalışmaları sonucu kimya sektöründe önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
B. Aşağıda çerçeve içerisinde bazı ifadeler verilmiştir. Bu ifadelerden uygun olanları kullanarak cümlelerde boş bırakılan yerleri doldurunuz.
1) Günümüzde kullanılan periyodik tablo elementleri artan ............................................. göre
düzenlenmiştir.
2) Isı ve elektriği iyi ileten elementler ................................... olarak adlandırılır.
3) Periyodik tabloda toplam ................................... tane periyot vardır.
4) Son katmandaki elektron sayısı bize A grubu elementleri için, o elementin ..............................
........... verir.
5) Periyodik tablonun en sağında ................................... bulunur.
6) Petrolün damıtılarak akaryakıta dönüştürülmesi ................................... değişimdir.
7) Kimyasal tepkimelerde, tepkimeye girenlerin kütlelerinin toplamı, ürünlerin kütleleri toplamına
eşittir ve kimyasal tepkimelerde .................................................... her zaman korunur.
8) Ph cetvelinde 7 ila 14 arasında değer alan maddeler ................................... özellik gösterir.
9) Asit yağmurlarına neden olan gazlardan biri de ................................... dir.
10) Asit yağmurlarının oluşumuna engel olmak için ................................... kullanımı azaltılabilir.
11) Bir gram maddenin sıcaklığını 1 °C değiştirmek için gerekli olan ısıya ............................. denir.
12) Donma noktasını düşürmek için kışın yollara ...................................atılır.
13) Hâl değişimi sırasında sıcaklık ................................... kalır.
14) Ülkemizde kimya endüstrisi alanında kurulan ilk fabrikalardan biri de ............................................................................ fabrikasıdır.
CEVAPLAR
1) Günümüzde kullanılan periyodik tablo elementleri artan atom numaralarına göre düzenlenmiştir.
2) Isı ve elektriği iyi ileten elementler.metalolarak adlandırılır.
3) Periyodik tabloda toplam7 tane periyot vardır.
4) Son katmandaki elektron sayısı bize A grubu elementleri için, o elementin.grup numarasınıverir.
5) Periyodik tablonun en sağında.soygazlarbulunur.
6) Petrolün damıtılarak akaryakıta dönüştürülmesifiziksel değişimdir.
7) Kimyasal tepkimelerde, tepkimeye girenlerin kütlelerinin toplamı, ürünlerin kütleleri toplamına eşittir ve kimyasal tepkimelerdekütle her zaman korunur.
8) Ph cetvelinde 7 ila 14 arasında değer alan maddeler.bazik.özellik gösterir.
9) Asit yağmurlarına neden olan gazlardan biri de NO2 dir.
10) Asit yağmurlarının oluşumuna engel olmak için.fosil yakıtkullanımı azaltılabilir.
11) Bir gram maddenin sıcaklığını 1 °C değiştirmek için gerekli olan ısıya öz ısı denir.
12) Donma noktasını düşürmek için kışın yollaratuz.atılır.
13) Hâl değişimi sırasında sıcaklık.sabit kalır.
14) Ülkemizde kimya endüstrisi alanında kurulan ilk fabrikalardan biri de.Gemlik Suni İpek fabrikasıdır.
C. Aşağıdaki bilgiler doğru ise yay ayraç içine “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
1) (....) Periyodik tablo 7 gruptan oluşur.
2) (....) Ametaller kırılgan değildir.
3) (....) Nötr hâlde elektron dağılımı yapılan elementin katman sayısı, bize o elementin periyot
numarasını verir.
4) (....) Soygazların değerlik elektron sayısı 8 olabilir.
5) (....) Demirin paslanması fiziksel bir değişimdir.
6) (....) Kimyasal tepkime okunun sağ tarafı, tepkimeye girenleri ifade eder.
7) (....) Bileşikler kimyasal tepkimeler sonucu oluşur.
8) (....) Asitlerin tatları acı, bazların tatları ise ekşidir.
9) (....) Kırmızı lahana suyu asit-baz ayracı olarak kullanılabilir.
10) (....) Asitler mermer ve kumaşa etki eder.
11) (....) Asit yağmurları doğal bitki örtüsüne ve tarihî eserlere zarar verir.
12) (....) Maddelerin sahip oldukları ısı miktarları direkt olarak ölçülemez.
13) (....) Erime sıcaklığında bulunan 1 g katı maddenin yine aynı sıcaklıkta 1 g sıvı hâle geçebilmesi için gerekli olan ısıya donma ısısı adı verilir.
14) (....) Kolonya dökülen elin serinlemesinin sebebi, kolonyanın elimize ısı vermesidir.
15) (....) Kimya sektöründeki girişimcilerin büyük bir bölümü İstanbul’dadır.
CEVAPLAR
1) (Y) Periyodik tablo 7 gruptan oluşur.
2) (Y) Ametaller kırılgan değildir.
3) (D) Nötr hâlde elektron dağılımı yapılan elementin katman sayısı, bize o elementin periyot numarasını verir
4) (D) Soygazların değerlik elektron sayısı 8 olabilir.
5) (Y) Demirin paslanması fiziksel bir değişimdir
6) (Y) Kimyasal tepkime okunun sağ tarafı, tepkimeye girenleri ifade eder
7) (D) Bileşikler kimyasal tepkimeler sonucu oluşur.
8) (Y) Asitlerin tatları acı, bazların tatları ise ekşidir.
9) (D) Kırmızı lahana suyu asit-baz ayracı olarak kullanılabilir
10) (D) Asitler mermer ve kumaşa etki eder
11) (D) Asit yağmurları doğal bitki örtüsüne ve tarihî eserlere zarar verir.
12) (D) Maddelerin sahip oldukları ısı miktarları direkt olarak ölçülemez.
13) (Y) Erime sıcaklığında bulunan 1 g katı maddenin yine aynı sıcaklıkta 1 g sıvı hâle geçebilmesi için gerekli olan ısıya donma ısısı adı verilir.
14) (Y) Kolonya dökülen elin serinlemesinin sebebi, kolonyanın elimize ısı vermesidir.
15) (D) Kimya sektöründeki girişimcilerin büyük bir bölümü İstanbul’dadır
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretleyiniz.
Cevap: A
.2)
I. Ametallerin tümü periyodik tablonun sağında yer alır.
II. Bazı metal ve ametaller oda sıcaklığında sıvı hâlde bulunabilir.
III. Yarımetaller kırılgan oldukları için işlenebilir özellikte değildirYukarıda verilenlerden hangisi ya da hangileri doğrudur?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II D) II ve III
Cevap: B
Cevap: D
4) Çeşitli etkenler sonucu maddelerin sadece dış yapısının değişmesini fiziksel değişim, dış yapısının yanı sıra iç yapısında da meydana gelen değişimleri ise kimyasal değişim olarak tanımlayan fen bilimleri öğretmeni Erhan, fiziksel ve kimyasal değişimlerle ilgili olarak sırası ile aşağıdaki örnekleri veriyor:
1) Ekmeğin kesilmesi
2) Yemeğin pişirilmesi
3) Camın kırılması
4) Kâğıdın yanması
5)...........................
Mantık sırası göz önüne alınarak öğretmenin vereceği 5. örnek aşağıdaki seçeneklerden hangisi olamaz?
A) Buğdaydan un elde edilmesi
B) Demirin paslanması
C) Yoğurdun ekşimesi
D) Mum fitilinin yanması
Cevap: C
5) Aşağıda verilen özelliklerden hangisi sadece asitlere ait bir özelliktir?
A) Elektrik akımını iletir.
B) Ayraçlara etki eder.
C) Sulu çözeltileri H+ iyonu verir.
D) Tatları acıdır.
Cevap: C
Cevap: B
Cevap: B
Cevap: C
Cevap: A
Cevap: C
Cevap: C
Cevap: D
Cevap: D
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder