106
a. Cumhuriyetçilik İlkesi
Araştırınız
Cumhuriyet yönetiminin sahip olduğu özellikler hakkında bir araştırma yapınız.
Cevap: Halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şeklidir.Hukukun üstünlüğüne dayanır.Halkın seçme ve seçilme hakkı vardır.Çoğullukçu sistemler ile uyum içindedir.Halk bir meclis ve hükümet kurma yetkisi verebilir.Halk cumhurbaşkanını kendi seçebilir.
Dünyada demokratik cumhuriyet ile yönetildiğini bildiğiniz devletler hangileridir? Bildiklerinizi söyleyiniz.
Cevap: Yunanistan, Bulgaristan, Türkiye, Macaristan, Makedonya, İtalya, Fransa
Cumhuriyetçilik;
devletin siyasi rejimi olarak cumhuriyeti benimsemek ve onu en iyi yönetim biçimi olarak kabul ederek cumhuriyetin ilke ve uygulamalarını geçekleştirmektir.
SORU : Cumhuriyetçilik, aynı zamanda ne demektir.
CEVAP : cumhuriyete sahip çıkmak ve onu korumak
Cumhuriyetin özelliklerinin bütün vatandaşlar tarafından bilinmesi ve ona her zaman koşulsuz olarak sahip çıkılması anlamı taşımaktadır.
SORU : Atatürkçü Düşünce Sistemi’nde cumhuriyet yönetimi, ne diye adlandırılır.
CEVAP : gücünü ulusal egemenlikten alan çağdaş bir yönetim biçimi
SORU : Bu yönetim biçiminde, egemenliğin hiçbir koşul tanınmadan aittir
CEVAP : ulusa
SORU : devlet yönetiminde tek söz sahibi kimdir
CEVAP : ulus
SORU : Cumhuriyet yönetiminde halk, kendisini temsil edecek kişileri nasıl seçer
CEVAP : kendisi seçer ve meclisi oluşturur.
SORU : Seçilerek yönetime gelen bu kişiler, ulus adına yasaları neye sahip olurlar.
CEVAP : yapma ve uygulama yetkisine
SORU : Halk, belirli bir süre yönetimde bulunan bu kişileri yeniden seçme veya seçmeme özgürlüğüne sahip midir
CEVAP : evet
SORU : Bu nedenle seçilmişler bir daha seçilmek istiyorlarsa ne yapmalılar
CEVAP : halk yararına çalışmak zorundadırlar.
SORU : Atatürk, “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir.”(1) diyerek demokrasinin uygulanmasını sağlayan en modern yönetim biçiminin ne olduğunu belirtmiştir.
CEVAP : cumhuriyet
SORU : Cumhuriyet ile bir kişinin veya bir zümrenin egemenliğine dayanan yönetimler arasında önemli farklar vardır. Mutlakiyet ile yönetilen ülkelerde yönetimde ne etkilidir.
CEVAP : tek kişi
SORU : Devlet yönetimi ile ilgili kararları bu kişi nasıl verir.
CEVAP : tek başına
SORU : Yöneten kişinin söylediği her söz, nedir
CEVAP : yasa değerini taşır.
SORU : Meşrutiyet yönetiminde ise halkın seçtiği bir meclis olmasına rağmen, son söz kime aittir.
CEVAP : yine hükümdara
SORU : Her iki yönetim biçiminde de hükümdarlık nasılgeçer.
CEVAP : babadan oğula
SORU : Oysa cumhuriyet yönetiminde devlet yönetimi ile ilgili kararları, kim verir.
CEVAP : ulusun seçtiği meclis
SORU : Meclis üyeleri belirli bir süre sonra nasıl değiştirilebilir.
CEVAP : seçimlerle
SORU : Bu yönetimde hiçbir kişinin ve zümrenin ayrıcalığı yoktur. Herkes yasalar önünde neye sahiptir.
CEVAP : eşit haklara
Cumhuriyet
Ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği temsilcileri aracılığıyla kullandığı devlet yönetme biçimi.
Mutlakiyet
Tek bir kişinin yönetimine dayalı yönetim şekillerine verilen genel ad.
Meşrutiyet
Hükümdarla yönetilen bir ülkede, hükümdarın yanında hükümet ve yasaları yapan seçilmiş bir parlamentonun bulunduğu yönetim biçimi (Anayasal monarşi).
107
Sıra Sizde
Cumhuriyet yönetimi ile mutlakiyet ve meşrutiyet yönetimleri arasındaki farklar nelerdir? Aşağıda yazarak belirtiniz.
Mutlakiyet: Bir kişinin sınırsız yetkilerle donatılmış olarak, tek başına devleti yönetme şeklidir. Her türlü istibdada, baskıya, kişisel suistimallere açık bir yönetim biçimidir.
Meşrutiyet, kelime olarak, anayasalı sistem demektir. Bu sistemde meclis atama ile değil, seçimle belirlenir, yönetim seçimle kurulur ve anayasa yapma ve yasama yetkisini meclis elinde bulundurur. İstişare esasına dayandığından, Kur’ân’ın yukarıda verdiğimiz âyetlerle tasvip ettiği bir sistemdir. Bu nedenle Bediüzzaman Hazretleri Osmanlı döneminde meşrutiyeti, “meşrutiyet-i meşrûa” unvanı ile savunmuştur. Meşrutiyet-i meşrûa, halkın hür iradesi ile oluşan, hile ve dolaplarla kurulmuş olmayan, me
Cumhuriyet’e gelince… Cumhur kelime olarak, halk, ahali, umum topluluk, kalabalık, ekseriyet, millet çoğunluğu demektir. Cumhurî, halka ait, milletin çoğunluğuyla ilgili olan mânâsındadır. Cumhuriyet ise, milletin egemen olduğu yönetim biçimi demektir. Terim olarak ise Cumhuriyet, seçimle kurulan, gücünü milletten alan, adalet ve hukukun üstünlüğünü, temel hak ve hürriyetleri sağlamayı esas alan idare şeklidir. Bu aynı tanımı, demokrasi için de yapmak mümkündür. Tek fark kelime menşelerindedir.
SORU : Gücünü millet egemenliğinden alan cumhuriyet, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.”'2) ile neyi yansıtmaktadır.
CEVAP : Atatürk’ün,düşüncesini
SORU : Türk milleti devlet yönetiminde söz sahibi olmuş, seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanarak yöneticilerini kendisi seçmiştir.bütünbunlar ne sayesinde oldu
CEVAP : Cumhuriyet yönetimi
SORU : Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşların hak ve özgürlüklerini güvence altına alarak, neye önem vermiştir.
CEVAP : insan haklarına
SORU : Cumhuriyet ile vatandaşlara düşünce özgürlüğü tanınmış, bağımsızlığımızı ve cumhuriyetimizi tehlikeye atmayacak her türlü düşünceye ne duyulmuştur.
CEVAP : saygı
SORU : Demokrasilerde ülkenin bağımsızlığı veya güvenliği tehlikeye düştüğünde temel hak ve özgürlükler kısıtlanabilir.mi
CEVAP : evet
SORU : Çünkü devletin ve milletin güvenliği bizim sahip olduğumuz temel hak ve özgürlüklerden nedir
CEVAP : daha üstündür.
SORU : Devletimizin ve milletimizin güvenliği tehlike altında olduğu zaman bizim sahip olduğumuz temel haklar da tehlike altında mıdır
CEVAP : evet
SORU : Onun için vatandaş olarak haklarımıza sahip çıkarken milletimize ve devletimize karşı olan neyi de unutmamamız gerekir.
CEVAP : sorumluluklarımızı
Unutmayınız
Cumhuriyetçilik ilkelerinin olmazsa olmazları:
Meclis
Seçimler
Oy kullanmak
Unutmayınız
Aşağıda yer alan gelişmeler Atatürk’ün cumhuriyetçilik ilkesi doğrultusunda gerçekleşmiştir:
TBMM’nin açılması
Siyasi partilerin kurulması
Saltanatın kaldırılması
Cumhuriyetin ilanı
1921 ve 1924 anayasalarının hazırlanması
Ordunun siyasetten ayrılması
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması
108 SORU : Atatürk, “Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet erdemdir... Cumhuriyet yönetimi, erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir.” diyerek neye işaret etmiştir.
CEVAP : cumhuriyetin en önemli niteliklerinden birine
SORU : Atatürk, cumhuriyetimizin her alanda geliştirilmesinde ve korunmasında Türk gençliğini ne olarak düşünmüştür.
CEVAP : temel bir güç kaynağı
SORU : O “Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak.”'4’ diyerek Türk gençliğine olan neyi vurgulamıştır.
CEVAP : güvenini
SORU : Her Türk vatandaşı için cumhuriyeti korumak nedir
CEVAP : millî bir görevdir.
SORU : varlığımızın nedeni, nedir
CEVAP : cumhuriyetimiz ve onun getirdiği demokrasimizdir.
SORU : Türk milletinin sonsuza kadar rahat ve huzurlu olması, neyin yaşamasına bağlıdır.
CEVAP : cumhuriyetin
SORU : Türk milleti ancak neye bağlanıp onu yaşatırsa nimetlerinden yararlanır ve çağdaş toplumlar içinde yerini alabilir.
CEVAP : cumhuriyete
Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak temel görev ve sorumluluklarımızın bilincinde olmalıyız ve bunları her zaman uygulamaya çalışmalıyız.
Soru/yorum
Cumhuriyeti korumak ve cumhuriyetin devamlılığını sağlamak için bizlere düşen görev ve sorumluluklar nelerdir?
Cevap: Cumhuriyeti korumak ve cumhuriyetin devamlılığını sağlamak için bizlere düşen görev ve sorumluluklar vatandaşlık görevlerimizi yerine getirmek, mili birlik ve beraberliği oluşturmak, hukukun üstünlüğüne inanmak, milli egemenliği sürdürmek olmalıdır. Böylece kanunlar çerçevesinde hukuku korumak ve toplum içinde birliktelik sağlayarak müreffeh yaşamak mümkün hale gelebilir. Cumhuriyet modern ve çağdaş dünyanın en sık tercih ettiği yönetim biçimidir.
b. Milliyetçilik İlkesi
Araştırınız
Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi doğrultusunda söylemiş olduğu sözleri araştırınız. Atatürk'ün sahip olduğu vatan ve millet sevgisinin bu sözlerde nasıl ifade edildiğini inceleyiniz.
Cevap: Mustafa Kemal’in milliyetçilik ilkesi doğrultusunda söylemiş olduğu sözler şu şekildedir:“Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep aynı ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.” “Biz doğrudan dogruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.”“Milleti millet yapan düşünce gücünün temelini milliyetçilik teşkil etmektedir. Milliyetçilik, millî benlik, millî birlik, millî ahlâk, millî ekonomi, uygarlık ahlâkı, millî duygu ve insanî duygunun birleşmesinden meydana gelmiştir.”Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere Atatürk milletin vatanın önemini ikisinin ayrılmaz bir bütün olduğunu savunmaktadır.
Atatürk milliyetçiliği,
SORU : Atatürk milliyetçiliği, Türk milletinin geleceğini belirleyen temel bir nedir
CEVAP : ilke
SORU : milleti sevmeyi ve onun mutluluğu için çalışmayı amaç edinmiş yüce bir nedir
CEVAP : ülküdür.
SORU : Bu ilke aynı zamanda milleti yüceltme arzusunu artıran, Türk vatandaşlarını birleştirme özelliği taşıyan güçlü bir nedir.
CEVAP : bağdır
SORU : Milliyetçiliğin özünü oluşturan bu değerler, Türk toplumunun millet olmasını sağlayan nedir
CEVAP : en temel özelliklerdendir.
SORU : Atatürk milliyetçiliği, neyi sağlamayı amaç edinmiştir.
CEVAP : vatanın bütünlüğünü, millî devletin bağımsızlığını ve gelişmesini
SORU : Ayrıca bu ilke, neyi kendisine hedef edinmiştir.
CEVAP : Türk milletinin birlik ve beraberliğini gerçekleştirmeyi
SORU : Atatürk milliyetçiliğine göre, Türk milleti nedir
CEVAP : birdir ve bütündür.
SORU : Türkiye’de ben Türk’üm diyen herkes nedir
CEVAP : Türk’tür.
SORU : Atatürk bu gerçeği Onuncu Yıl Nutku’nda hangi sözüyle belirtmiştir.
CEVAP : “Ne Mutlu Türk’üm diyene!”
SORU : Toplumlarda milletleri bir arada tutan, millî benliği sağlayan ve geçmişten günümüze gelen neler bulunmaktadır.
CEVAP : manevi değerler
SORU : Bu manevî güç, neyi sağlar.
CEVAP : toplum bireylerini birbirine kenetler ve millî ruhun canlı tutulmasını
SORU : Bunun yanında milletin ne yapması gerekmektedir.
CEVAP : gelişmelere açık olması ve aynı zamanda kendi kültür değerlerine sahip çıkması
SORU : Yani millî kültürün temel unsurlarını teşkil eden dil ve tarih konularında nasıl olmalıdır.
CEVAP : bilinçli
109
SORU : İşte bu yüzden Atatürk, millî kültür, dil ve tarih konularına son derece hassasiyetle yaklaşmıştır.
“Türk milleti, tarihinle övün; çünkü senin ecdadın medeniyetler kuran, devletler, imparatorluklar yaratan bir mevcudiyettir. ...Fakat geleceğine güvenebilmek için, bugün çalışman lazımdır; çünkü yalnız tarih övüncü bir meziyet sayılmaz.... Türk! Övün, çalış, güven.” le neye işaret etmiştir
CEVAP : Tarih, kültür ve medeniyet mirasının bir millet için önemini
SORU : Atatürk’ün millîyetçilik anlayışı; nasıl bir özellik taşır.
CEVAP : gerçekçi, ileriye dönük, çağdaş ve birleştirici
SORU : yeni kurulan Türk devletinin Temel hedefi;nedir
CEVAP : millî birlik ve beraberlik içerisinde yaşaması ve çağdaşlaşmasıdır.
SORU : Atatürk kendisini Türk hisseden herkesi ne olarak kabul etmiştir.
CEVAP : Türk
SORU : Atatürk’ün “Ne mutlu Türk olana!” dememesi bilinçli bir tercihtir ve millet olgusuna ne kazandırmaktadır.
CEVAP : yeni bir boyut
SORU : Irk veya etnik köken birliğinden ziyade, birlikte yaşamak arzusunun ve dayanışma duygusunun ne olduğunu vurgulamıştır.
CEVAP : temel öge
SORU : hangi sözüyle vurgulamıştır
CEVAP : Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Soru/yorum
Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözünden siz ne anlıyorsunuz? Düşüncelerinizi belirtiniz.
Mustafa Kemal, Gençliğe Hitabesi’nde “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!“ diyerek sözlerine son vermektedir. Türk olmanın haklı gururunu yansıtan bu sözler tarihte yaşanan zaferlerin ilhamıyla söylenen bir söz olarak kayıtlara girmiştir. Atatürk’ün bu sözü gençlere de ilham olmakta ve tarihi hatırlatmaktadır.Atatürk’ün bu sözüyle Türklerin tarihteki rolü ve bunu her zaman sürdürmeleri, bunun bilinciyle yaşamaları ve tarihe bu şekilde yön vererek varlıklarını sürdürmeleri gerekliliğini öne çıkarmaktadır. Bu nedenle bu söz her zaman dinlenmeli ve ilham kaynağı olarak bir mihrak noktası olmalıdır. Mustafa Kemal’in bu minvalde çok sözü vardır.
Gerçek odur ki, Anadolu’daki vatanperver ve kahraman halk da yedisinden yetmişine kadar Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde al renkli, beyaz hilal ve yıldızlı Türk bayrağının altında aynı ülkü etrafında toplanmış, aynı düşmana süngüleriyle “Allah Allah” nidalarıyla saldırarak mücadele vermiş; vatanımızı işgalden kurtarmış; istiklal savaşını zafere ulaştırmıştır. Onlar bizlerin dedeleri ve babalarıydı. Analarımız, ninelerimiz, bir taraftan bizlere bakar ve korurken, aynı zamanda savaşta sırtlarında ağır top mermilerini taşımışlardı. Hür ve bağımsız yaşama uğruna şehit düşmüşler, gazi olmuşlardı. Cumhuriyet niteliğiyle kurulan bağımsız “Türkiye Devleti’ni” kendilerinin güvenlik, huzur, refah ve geleceklerinin teminatı olarak görmüşlerdi. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. yıldönümünün mutluluk ve iftihar duygusu yaratan havası içinde, vatandaşlarına daha fazla güven duygusu aşılayabilmek ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, vatandaşlarının güvenliği, huzuru ve refahı için tek ve temel teminat olduğunu vurgulayabilmek maksadıyla “Ne Mutlu Türküm Diyene” vecizesini dile getirmiştir. Bu vecize onun bilinen dehasının eseridir. Irkçı düşüncenin, ırk ayırımcılığının ifadesi olan dışlayıcı ve zorlayıcı bir söz değildir. Aksine, etnik köken farkı gözetilmeden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çatısı altında gönüllülük esasına göre kıvançta ve tasada bir ve beraber olarak tek bir ulus halinde hür ve bağımsız yaşanmasını sağlama arzusunun ve iradesinin ifadesi olan toplayıcı ve birleştirici bir çağrıdır. Dikkat edilmelidir ki, ulu önder Atatürk “ne mutlu Türk olana” gibi bir söz kullanarak çağdışı bir iddiada bulunmamıştır.
Unutmayınız
Aşağıda yer alan gelişmeler Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi doğrultusunda gerçekleşmiştir:
Misak-ı İktisadi kararları
Millî eğitim sisteminin kurulması
Türk Tarih Kurumunun kurulması
Türk Dil Kurumunun kurulması
Kabotaj Kanunu’nun kabulü
SORU : Atatürk, sıkça kullandığı ve hemen her sözünde ifade ettiği “Türk” sözcüğünü, bir ırkı ya da grubu tanımlamak için değil, hangi anlamda kullanmıştır.
CEVAP : coğrafî ve hukuksal
SORU : Coğrafî anlamda Atatürk’ün milliyetçilik anlayışına göre; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve kendisini Türk hisseden herkes nedir
CEVAP : Türk’tür.
SORU : Hukuksal anlamda Atatürk’ün milliyetçilik anlayışına göre; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan her Türk vatandaşı da nedir
CEVAP : Türk’tür.
SORU : Bütün bunların ışığında Atatürk’ün toplayıcı ve birleştirici nitelik taşıyan millîyetçilik anlayışı, Türk ulusunu ırk, mezhep ve sınıf kavgalarıyla bölmeye kalkacak olanlara karşı kullanılacak nedir
CEVAP : en sağlam savunma aracıdır.
Türklüğü her şeyin üzerinde tutmuştur. Türkleri dünyanın haysiyetli, şerefli bir milleti saymıştır. Türklük, onun ruhu, benliği, daha doğrusu bütün varlığıydı. Ona göre;
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. ...Dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha eski bir yurt, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir.”
(Atatürkçülük /, s. 49)
Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak öncelikle kendi benliğimize, tarihimize, millî birlik ve beraberliğimize sahip çıkmamız gerekiyor. Atatürk’ün bizlere gösterdiği aydınlık yolda ilerleyerek Türk milletine ve vatanına layık birer vatandaş olmaya çalışmalıyız. Atatürk de bizlerden bunu beklerdi.
110
c.Halkçılık İlkesi
Kavram Bilgisi
Halkçılık:
SORU : Bireyler arasında hiçbir ayrım ve ayrılık gözetmemek, kişilerin yasalar önünde eşitliğini benimsemek ve egemenliğin halka ait olduğunu kabul etmek nedir
CEVAP : halkçılık
SORU : Atatürk’e göre halkçılık; gücün egemenliğin ve yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesi ve devletin bütün politikalarının neye dönük olmasıdır.
CEVAP : halka
SORU : , işte bu anlayışın bir sonucu nedir.
CEVAP : Halkın devlet yönetiminde söz sahibi olması
SORU : Aynı zamanda, Atatürk’ün halkçılık ilkesi, demokrasi ve millî egemenliğin de nesidir
CEVAP : Aynı zamanda, Atatürk’ün halkçılık ilkesi, demokrasi ve millî egemenliğin de en temel dayanağıdır.
SORU : “Demokrasi (halkçılık) ilkesine dayalı hükümetlerde egemenlik halka, halkın çoğunluğuna aittir.”® diyen Atatürk’e göre halkçılık ilkesi ile demokrasi kavramı nedir
CEVAP : eş anlamlıdır.
SORU : Bu sebeple, temelini halk egemenliğinden alan Atatürk’ün halkçılık anlayışı, onun hangi ilkesinden doğmuştur.
CEVAP : cumhuriyetçilik
Soru/yorum
Halkçılık ilkesi, cumhuriyetçilik ilkesinin hangi özelliklerini içerisinde barındırmaktadır?
Halkçılık ilkesi sosyal alanda Türkiye Cumhuriyeti’nin bireylerinin mutlu ve refah içinde olmasını hedefler. Sosyal adalet, sosyal güvence ve ekonomik yönden güçsüz kesimlerin korunmasını esas alan sosyal devlet anlayışı halkçılığın bir gereğidir. Halkçılık ilkesi sosyal alanda Türkiye Cumhuriyeti’nin bireylerinin mutlu ve refah içinde olmasını hedefler.Sosyal adalet, sosyal güvence ve ekonomik yönden güçsüz kesimlerin korunmasını esas alan sosyal devlet anlayışı halkçılığın bir gereğidir. Yine halkçılık ilkesi, toplumdaki sınıf ve gruplara ayrıcalık tanımadığından sınıf mücadelesini reddeder. Böylelikle toplumun hiçbir ayrım gözetmeden karşılıklı dayanışma bilincinin gelişmesine ve ülke bütünlüğünün sağlanmasına en büyük katkıyı sağlar.
Halkçılık İlkesine Göre Toplum
SORU : Atatürk’ün halkçılık ilkesi aynı zamanda iç barışın sağlanmasında da vazgeçilmez bir nedir
CEVAP : ilkedir.
SORU : sınıf kavramını ve sınıf mücadelesini reddederek iş bölümü ile toplumsal dayanışmayı esas alması nedir
CEVAP : Halkçılığın en önemli özelliklerinden biri
SORU : Türk milleti geçmişte ve günümüzde toplumsal dayanışma sayesinde elde ettiği millî birlik ve beraberlik ile ne yapmıştır
CEVAP : her zorluğun üstesinden gelebilmiştir.
SORU : Millî mücadelenin kazanılması veya günümüzde yaşanan doğal afetlerde ve toplumsal sorunlarda Türk halkının bir araya gelmesi neyin sağlanması ile gerçekleşmiştir.
CEVAP : hep millî birlik ve beraberliğin
Unutmayınız
Halkçılık ilkesi doğrultusunda gerçekleştirilen yenilikler:
Büyük Millet Meclisinin açılması
Aşar vergisinin kaldırılması
Saltanatın kaldırılması
Cumhuriyetin ilanı
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
Tekke ve zaviyelerin kapatılması
Medeni Kanun’un kabulü Şapka Kanunu ile kıyafet ayrıcalığının kaldırılması
Soyadı Kanunu ile üstünlük sağlayan unvanların kaldırılması
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi
Halkçılık İlkesine Göre Devlet
SORU : Halkçılık ilkesine göre devlet ne yapar
CEVAP : , halk yararına politikalar üretir ve bunları uygular.
SORU : Atatürk’ün halkçılık anlayışına göre nedir
CEVAP : devlet, vatandaşlarının sorunlarını çözer, halkın refahını ve mutluluğunu amaçlar.
SORU : Ayrıca sosyal düzenin sağlanmasında ve dayanışmanın oluşturulmasında devlete ne düşer.
CEVAP : önemli görevler
SORU : Buna göre devlet, millî gelirin dengeli olarak dağıtılmasında ve kalkınmanın sağlanmasında nasıl görev yapar.
CEVAP : halk yararını gözeterek
SORU : Devlet, bu amacı gerçekleştirebilmek için ne yapar
CEVAP : önlemler alır ve yasalar çıkarır.
SORU : Halkçılık ilkesi, devlet ile vatandaş arasındaki ilişkiyi nasıl bir anlayışla düzenler.
CEVAP : çağdaş ve eşitlikçi
SORU : Bu anlayışa göre hareket eden devlet, yasaları tüm vatandaşlarına nasıl olarak uygular.
CEVAP : eşit
SORU : Böylece tüm halk hem yasalar önünde ne sayılır
CEVAP : eşit
SORU : hem de devlet hizmetlerinden nasıl yararlanır.
CEVAP : eşit biçimde
111
Atatürk’e ait olan yukarıdaki fotoğrafları inceleyiniz. Aşağıdaki soruları cevaplayınız.Atatürk, incelediğiniz fotoğraflarda ne yapıyor?
Cevap: Halkın farklı kesimlerinden gencisi yaşlısıyla sohbet etmektedir. Onların derdini dinlemekte onlarla görüş alış verişinde bulunmaktadır.
Atatürk’ün bu fotoğraflardaki davranışlarını açıklayan ilkesi sizce hangisidir?
Cevap: Bence halkçılık ilkesidir. Halkın içinde olmak halkın yanında olmak onların sorunlarını çözmek onların iyiliği ve menfaati doğrultusunda adımlar atmak olarak da özetleyebileceğimiz bu ilkenin günlük hayattaki karşılığı bu fotoğraflarda görülebilir.
Toplumların gelişmesinde ekonominin rolü var mıdır? Ekonominin devlet yaşamındaki önemi konusunu arkadaşlarınızla tartışınız.
Cevap: Kesinlikle vardır. Çünkü ekonomi olmadan yatırım olmaz. Yatırım olmadan da insanlar ve toplumları geliştirecek çalışmalara, projelere yer kalmaz. Bundan dolayı ekonomi bir devlet için can damarıdır da denilebilir. Ekonomik bağımsızlık yoksa o ülkede kaos ve kölelik baş gösterir. Bunun sonu da parçalanmaya kadar gider.
ç. Devletçilik İlkesi
Kavram Bilgisi
Devlet:
SORU : Toplum hâlinde yaşayan insanların, kendi arasındaki sosyal, kültürel, ekonomik ve hukuki düzeni kurmak ve sürdürmek için oluşturdukları siyasi bir güce ne denir ?
CEVAP : Devlet
Devletçilik:
SORU : Türkiye’nin modern bir devlet olması, millî bir kültüre kavuşabilmesi ve demokratik ; bir düzen içinde gelişerek ekonomik bağımsızlığını kazanabilme yolunda, devletin yüklenebileceği görev ve sorumlulukların bütününe ne denir ?
CEVAP : Devletçilik
Atatürkçü Düşünce Sistemi’ne Göre Devletçilik
SORU : Atatürkçü Düşünce Sistemi’ne göre, devletçilik, ekonomide vatandaş ile devletin ne yapması demektir.
CEVAP : iş birliği
SORU : Yani devlet bir taraftan sanayi kurmak ve geliştirmek için çalışırken diğer taraftan da özel girişimciyi ne etmektedir.
CEVAP : teşvik
SORU : Atatürkçülükte, ekonomik hayatta özel sektöre de büyük destek sağlanmış mıdır
CEVAP : evet
SORU : Atatürkçü düşüncede devletçilik, neyi oluşturmayı ilke edinir.
CEVAP : güçlü ekonomi ile çağdaş bir devlet
SORU : Bu temel amacın yanı sıra devletçilik ilkesi, halkçılık ilkesinin de zorunlu bir nesidir
CEVAP : tamamlayıcısıdır.
SORU : Halkçılık ilkesinin gereği olarak devlet sınıf mücadelesini ne yapar
CEVAP : önler,
SORU : Halkçılık ilkesinin gereği olarak devlet neyi sağlar.
CEVAP : sosyal adaleti ve güvenliği
SORU : Ayrıca halkçılık ilkesi, devletin sosyal ve ekonomik yaşamda nasıl bir rol oynamasını da gerektirir.
CEVAP : düzenleyici ve denetleyici
SORU : Devletçilik ilkesi, sosyal ve kültürel alanlardaki gelişmeleri desteklediği gibi bu konuda devletin ne almasını da öngörür.
CEVAP : görev ve sorumluluk
SORU : Bu nedenle devlet, Türk milletinin sosyal ve kültürel değerlerini korumak için ne yapar
CEVAP : gereken önlemleri alır.
SORU : Sosyokültürel çevreyle ilgili çalışmaları da destekler.
CEVAP :
SORU : Anayasanın devlete tanıdığı yetkiye dayanan devletçilik ilkesi devletin vatandaşa nasıl günümüzde de tam anlamı ile uygulanmaktadır.
CEVAP : hizmet etmesi biçiminde
SORU : işte bu anlayışın bir sonucu nedir
CEVAP : Sosyal devlet
112
Planlı Ekonomiye Geçiş: Devletçilik
SORU : Tüm desteklere rağmen, ülkemizde özel sektör, istenen seviyeye gelebildimi
CEVAP : hayır
SORU : Ayrıca dünyada yaşanan 1929 ekonomi krizi Mustafa Kemal’i ekonomide yeni arayışlar içerisine soktu.
1930 yılından itibaren, ekonomide özel sektörün yapamadığı büyük yatırımların kim tarafından yapılmasına karar verildi.
CEVAP : devlet
SORU : Bu amaçla sanayi alanında hizmet vermesi planlanan ne kuruldu.
CEVAP : Sümerbank
SORU : 1934 yılında ney uygulamaya konuldu.
CEVAP : Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı
SORU : Enerji ve madencilik alanlarındaki araştırma ve işletmeleri denetlemek ve yönetmek üzere ne açıldı.
CEVAP : Etibank
SORU : Yer altı zenginliklerinin araştırılması ve belirlenmesi göreviyle ne kuruldu.
CEVAP : Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü
SORU : Dokuma, cam ve porselen sanayisine ait ne gibi 16 yeni fabrika açıldı.
CEVAP : Şişe Cam
SORU : Ayrıca devletçilik politikası doğrultusunda yabancıların işlettiği ulaşım ve haberleşme ile ilgili kuruluşlar ne yapıldı
CEVAP : satın alınarak millileştirildi.
d. Laiklik İlkesi
Araştırınız
Laiklik kelimesinin anlamını araştırınız. Atatürk’ün laiklik ile ilgili söylediği sözleri bularak inceleyiniz.
Laiklik kelime anlamı olarak laik olma durumu, laik düzeni öngören ve savunan düşünce biçimidir. Atatürk’ün laiklik ile ilgili sözlerine şu örnekleri verebiliriz:Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sade din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir.
Efendiler ve ey millet; biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, müritler memleketi olamaz. En doğru, en hakiki yol medeniyet yoludur.Her fert, istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre malik olmak, mensup olduğu bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine maliktir. Eğitim ve öğretimi birleştirmedikçe aynı fikirde, aynı zihniyette fertlerden kurulu bir millet yapmaya imkân aramak abesle uğraşmak olmaz mı idi? Dünya medeniyet ailesinde saygı toplayan bir yerin sahibi olmaya layık Türk Milleti, evlatlarına vereceği eğitimi mektep ve medrese adında birbirinden büsbütün başka iki çeşit kuruluşa bölmeye katlanabilir miydi?Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamıyla medeniyetin saçtığı ışık karşısında filan veya falan şeyhin irşadıyla maddi ve manevi saadet arayacak kadar ilkel insanların medeni Türk toplumunda var olabileceğini asla kabul etmiyorum.
Kavram Bilgisi
Laiklik Kelimesi Nereden Geliyor?
Laik kelimesi dilimize Fransızca’dan geçmiştir. Kelimenin aslı Yunanca olup “laikos” sıfatından türetilmiştir. “Laos” halk, kalabalık, kitle; “laikos” da halka, kalabalığa, kitleye ait demektir.
Laiklik, sözcük anlamı bakımından din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demektir. Laik bir devlette yönetim işleri dinî kurallara göre değil, aklın ve bilimin ışığında, toplum ihtiyaçları gözetilerek oluşturulan hukuk kuralları ile yapılır.
Bu anlamda laiklik, bütün vatandaşlara din ve vicdan özgürlüğü sağlayan bir Atatürk ilkesidir.
Atatürk’e göre din, bir vicdan işidir. İsteyen her insan herhangi bir dine inanır ve bu dinin kurallarını yerine getirebilir. Ancak hiç kimse başkasını herhangi bir dine inanmaya zorlayamaz.
Atatürk, laiklik hakkında şöyle demiştir: “Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir, hürdür. Biz, dine saygı gösteririz.”'
113
SORU : Laik yönetimde devlet, millet egemenliğini esas alır.
CEVAP :
SORU : Devlet yönetimine din kurallarını karıştırmaz.
CEVAP :
SORU : Bu sebeple laiklik ilkesinin bir gereği olarak Türk devletinde, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren din ve devlet işleri nasıl düzenlenmiştir
CEVAP : birbirinden ayrılmıştır.
Cumhuriyetin ilk Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi anılarında şöyle diyor: “Ata’nın huzuruna girdiğimde beni ayakta karşılarlardı.... ‘Paşa’m beni mahcup ediyorsunuz.’ dediğim zaman ‘Din adamlarına saygı göstermek Müslümanlığın icaplarındandır.’ buyururlardı. Atatürk, şahsi çıkarları için kutsal dinimizi siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi.”
Internet haberi
Laiklik İlkesinin Topluma Kazandırdıkları
SORU : Atatürk’ün laiklik ilkesi, ülkede yaşayan bütün vatandaşlara din, ne sağlayan bir düşüncenin ürünüdür.
CEVAP : vicdan ve ibadet özgürlüğü
SORU : Bu anlayışın bir sonucu olarak devlet, halkın her türlü dinî inancını yerine getirmesine ne yapmış olur.
CEVAP : yardımcı olmuş olur
Atatürk, laiklik konusundaki düşüncesini şu şekilde açıklamıştır: “Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğünü üstlenmek demektir.”'7’
SORU : Atatürk’ün laiklik ilkesi doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.”'8’ maddesine yer verilmiş, böylece toplumun din ve vicdan özgürlüğü ne ile güvence altına alınmıştır.
CEVAP : anayasa
SORU : Aynı zamanda Atatürk’ün laiklik ilkesi, Türk devletinde toplumsal barış ve huzuru sağlamanın en önemli aracıdır. Türk milleti, barış ve huzur ortamında yaşamayı ancak neyi benimseyerek ve koruyarak devam ettirebilir.
CEVAP : laiklik ilkesini
SORU : Laik bir devlette yönetim, din kurallarına göre değil, toplumun ihtiyaçlarına, neye göre olur.
CEVAP : akılcı ve bilimsel değerlendirmelere
Atatürk’ün laiklik ilkesinin devlet yönetiminde uygulanmasının bir sonucu olarak devlet işleri, din kurallarından tamamen ayrılmıştır.
Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet ve hukuk düzeni laik bir yapıya kavuşmuştur. Ayrıca laiklik ilkesi sayesinde toplumun tüm bireyleri din, inanç ve ibadet özgürlüğüne sahip olmuştur.
Laiklik ilkesinin toplum tarafından benimsenmesi sonucunda, halk arasında karşılıklı saygı ve sevgi ortamı oluşmuştur.
Laiklik ilkesi, devletin, hukuk alanında, dinler arasında ayrım gözetmemesini, hepsine eşit işlem yapmasını öngörmüştür.
Bu durum, toplumsal barışın ve huzurun sağlanmasında en büyük etken olmuştur.
Atatürkçü Düşünce Sistemi’nde laiklik, sadece din ve devlet işlerinin ayrılmasından ibaret bir devlet yönetimi prensibi değildir. Aynı zamanda bir yaşam biçimi, dünya ve toplum sorunlarına akılcı ve bilimsel çözümler üreten bir ilkedir. Bundan dolayıdır ki laiklik, Türkiye’nin çağdaşlaşması yolunda en temel ilkelerden biri olmuştur.
Soru/yorum
Laikliğin aşağıda verilen aşamalarını inceleyiniz.
Tarih Olay
1 Kasım 1922Saltanatın kaldırılması
3 Mart 1924Halifeliğin kaldırılması
3 Mart 1924Şer’iye ve Evkaf Vekâletinin (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) kaldırılması
3 Mart 1924Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi
11 Mart 1924Medreselerin kapatılması
30 Kasım 1925Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
17 Şubat 1926Medeni Kanun’un kabul edilmesi
10 Nisan 1928Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “Devletin dini Islâm’dır.” ifadesinin kaldırılması
10 Nisan 1928Milletvekillerinin “Vallahi, Billahi” diye başlayan ant içme şeklinin değiştirilmesi
5 Şubat 1937Atatürk ilkelerinin anayasaya girmesi
Laiklik ile ilgili gerçekleştirilen bu aşamalar Türk halkına ne gibi yararlar sağlamış olabilir?
Cevap: Türk halkının artık şeriat ile değil anayasa ile yönetilmesinin önü açılmış, haklın masum dini duygularının sömürülmesinin önüne geçilmiştir.
Eski ve yeni milletvekili ant içme şekillerini inceleyiniz.
Günümüzde milletvekillerinin göreve başlarken söyledikleri ant içme metnini inceleyerek görüşlerinizi söyleyiniz.Cevap: 1921 Anayasası’nda yemin yoktu. 36 yıl yürürlükte kalarak Cumhuriyet tarihinin en uzun ömürlü anayasası olan 1924 Anayasası’ndaki bu yemin metni, 10 Nisan 1928’de bir kelimeden ibaret büyük bir değişiklik geçirdi. İçinden “vallahi” kelimesi çıkarıldı. 1982 anayasasında ise devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim
İnkılapçılık İlkesi
Araştırınız
.Islahat, yenilik, düzenleme ve inkılap kelimelerinin anlamlarını araştırınız.
Islahat Nedir ? : 1) İyi bir hale getirme; iyileştirme, düzelme (reform).
Yenilik: eskimiş, yetersiz olan ya da zararlı sayılan şeyleri yeni, yeterli ya da yararlı şeylerle değiştirme, yenileştirme ya da yenileşme
inkılap: bir toplumun yaşamında önemli işlevi olan kurumların hızlı ve geniş kapsamlı bir biçimde kökten değiştirilmesi ya da yenileştirilmesi, yeniden biçimlendirilmesi ya da belli bir alanda birdenbire gerçekleşen kökten değişiklik
Kavram Bilgisi
İnkılapçılık:
SORU : Zamana göre geri kalmış bütün kurumların ortadan kaldırılması ve yerine ilerlemeyi, gelişmeyi kolaylaştıracak olan kurumların getirilmesi ne denir
CEVAP : İnkılapçılık
Atatürk’e göre inkılapçılık; Türk milletini geri bırakmış, yaşama olanağı olmayan kurumlan ortadan kaldırmaktır. Bunların yerine milletin ilerlemesini sağlayacak çağdaş kurumlar oluşturmaktır. Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak için yapılan büyük değişimdir. Bu konuda Atatürk “Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumlan yıkarak yerlerine, milletin en yüksek uygar gereklere göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlan koymuş olmaktır...”*9’ der.
Unutmayınız
Modern ve çağdaş Türkiye’nin kurulmasını ve bu günlere gelmesini sağlayan ilkenin, Atatürk’ün i inkılapçılık ilkesi olduğunu unutmayınız.
Atatürk’ün inkılap anlayışı; çağdaş uygarlığa ulaşma çabasında yapılan yeniliklere sahip çıkılmasını, bunların korunmasını ve yeni ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirilmesini öngörür. Atatürk’ün anlayışına göre inkılap, bir noktaya varıp orada durmaz, süreklidir. Yaşam şartlarına ve çağın ihtiyaçlarına uygun biçimde gelişmeye açıktır.
Atatürk’ün inkılapçılık ilkesi, Türk toplumuna aklın, bilimin ve ileri teknolojinin yol göstericiliğinde yenileşme ve gelişme yolunu açmıştır. Gerçekleştirilen inkılaplarla kişisel egemenliğe son verilerek millet egemenliğini temel alan Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Dine dayalı devlet yapısı yerine laik devlete geçilerek din ve vicdan özgürlüğü sağlanmıştır. İnkılapçılık ilkesi Türk milletine siyasi, sosyal, ekonomik yaşamda ve eğitim alanlarında yeni ufuklar açmıştır.
4.2. SİYASİ ALANDA YAPILAN YENİLİKLER
a. Siyasi Alanda Neler Yapıldı?
Saltanatın Kaldırılması
Saltanat yönetimi (monarşi) ile millî egemenlik kavramları arasındaki farkları araştırınız.
Cevap: Saltanat yönetimi, mutlak idare biçimi bakımından monarşiye benzemektedir. Monarşi, devlet yönetiminde tek kişinin hakimiyet kurması anlamına gelir. Milli egemenlik ise monarşideki tek kişinin egemenliği yerine halkın iradesinin egemenliği anlamına gelmektedir. Saltanat yönetimi ile milli egemenlik kavramları arasında egemenlik bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılık bir kişinin yerine milletin devlet yönetiminde söz sahibi olarak etkin rol oynaması anlamına gelmektedir. Bu nedenle günümüz modern ve çağdaş dünyasında milli egemenliğe dayanan yönetim biçimleri cumhuriyet gibi yönetimler tercih edilmektedir. Böylece demokratik yönetim anlayışları devletlerin gelenekleri haline gelerej süreklilik kazanmaya devam etmektedir
SORU : Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920’de açılmasından sonra, Türk tarihinde ne başladı.
CEVAP : yeni bir dönem
SORU : Bu tarihten itibaren millî egemenliğe dayalı yeni Türk devletinin neyi atılmış oldu.
CEVAP : temelleri
SORU : Osmanlı İmparatorluğu ne ile yönetiliyordu.
CEVAP : saltanat
SORU : Babadan oğula geçen bu yönetim sisteminde halkın ülke yönetiminde söz hakkı var mıydı
CEVAP : hayır
SORU : Saltanat sistemi, aynı zamanda neye ters düşüyordu.
CEVAP :
SORU : Ayrıca İstanbul’daki hükümet, yurdun işgaline sessiz kalarak halkın bağımsızlık isteğini dikkate almamıştı.
CEVAP : millî egemenlik anlayışına
SORU : Ankara’daki TBMM ise sadece vatanın bağımsızlığını değil, aynı zamanda, ülke yönetiminde halkın söz sahibi olduğu neyi de gerçekleştirmek istiyordu.
CEVAP : millî egemenlik düşüncesini
SORU : Millî Mücadele’nin kazanılmasından sonra İtilaf Devletleri, Lozan’daki barış görüşmelerine kimi birlikte çağırmışlardı.
CEVAP : Ankara ve İstanbul hükümetlerini
SORU : İtilaf Devletleri’nin bundaki amacı, iki taraf arasındaki neyden yararlanarak savaşla elde edemediklerini barış görüşmelerinde gerçekleştirmekti.
CEVAP : görüş ayrılığından
SORU : Osmanlı Hükûmeti’nin Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında herhangi bir etkisi bulunmadığı gibi aksine neyi engelleme yolunda girişimleri bulunmakta idi.
CEVAP : Millî Mücadele’yi
SORU : Bu nedenle hem Ankara Hükümeti hem de halk Lozan görüşmelerine kimin katılmasını istemiyordu.
CEVAP : İstanbul Hükûmeti’nin
SORU : Zaten Osmanlı Hükûmeti’nin uygulanmakta olan 1921 Anayasası’na göre kimi temsil etme yetkisi de bulunmuyordu.
CEVAP : Türk milletini
SORU : Osmanlı Hükûmeti’nin Lozan görüşmelerine katılmak istemesi üzerine, kimde bir tepki meydana geldi.
CEVAP : halkta
SORU : Mustafa Kemal, ortaya çıkan bu durumu, neyin kaldırılması için bir fırsat olarak gördü.
CEVAP : saltanatın
SORU : Mustafa Kemal, verdiği bir önerge ile saltanatın kaldırılmasını meclise sundu. Mecliste yaşanan tartışmalardan sonra saltanat oy birliği ile kaldırıldı
CEVAP : (1 Kasım 1922).
SORU : Saltanatın kaldırılması ile millet egemenliğinin sağlanması yolunda önemli bir adım daha atıldı. neye geçmek için uygun bir ortam oluştu.
CEVAP : Cumhuriyet yönetimine
SORU : Bu tarihten itibaren OsmanlI saltanatı sona erdi. Padişah Mehmet Vahdettin, 17 Kasım 1922’de ülkeden ayrılarak nereye sığındı.
CEVAP : İngiltere’ye
SORU : Türkiye Büyük Millet Meclisi saltanatı kaldırmasına rağmen, Osmanlı soyundan kimi halife seçerek halifelik kurumunu devam ettirdi.
CEVAP : Abdülmecit Efendi’yi
ÇQ Soru/yorum
Saltanat kaldırıldığı hâlde halifeliğin kaldırılmamasının nedeni sizce nedir?
Cevap: Çünkü henüz ortam uygun değildir. Dinsel bağlar o dönem için daha önemlidir. Halifelik tüm dünyadaki Müslümanların tepkisini çekmemek için.
Unutmayınız
1921 Anayasası ile ilk kez, ulusal : egemenlik ilkesi hukuken uygulanmaya başlanmıştır.
Unutmayınız
1920’de kurulan Türkiye Büyük : Millet Meclisinin yaptığı tek inkılap, saltanatın kaldırılmasıdır.
Ankara’nın Başkent Olması
Bir şehrin başkent olması için ne gibi özellikler taşıması gerektiğini araştırınız.
Cevap: Bir şehrin başkent olmasında belli başlı sebepler vardır. Bu sebepler, şehrin coğrafi, tarihi, sosyal ve kültürel özellikleri bakımından ortaya çıkmaktadır. Bir şehrin başkent olmasında güvenliğinin sağlanması, stratejik noktalara yakınlığı ve tarihi de ok önemlidir. Başkentlerin özellikleri tarihi dokusu ile öne çıkması, kültürel farklılıklarıyla öne çıkması, coğrafyasının verimliliği, jeopolitik önemi ile öne çıkması şeklinde sayılabilir. Böylece bir ülkeye yakışan bir başkent olur. Ülkenin kritik noktalarına ulaşım ve iletişim bakımından bir engeli bulunmayan bir şehrin de başkent yapılması gerekir. Ayrıca bazı şehirlerin psikolojik olarak toplum hafızasında özel bir yeri olduğundan da başkent yapılmaları doğru karşılanabilir.
SORU : İşgalci güçlere karşı direniş hareketini başlatan Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti, 27 Aralık 1919’da nereye geldi.
CEVAP : Ankara'ya
SORU : AnkaralIlar Mustafa Kemal'in gelişini büyük coşkuyla karşıladılar. Bu tarihten itibaren Millî Mücadele’nin yönetim merkezi neresi oldu
CEVAP :Ankara,
SORU : Yeni devletin kuruluşunu sağlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi nerede açıldı.
CEVAP : Ankara,
SORU : Kurtuluş Savaşı’yla ilgili en önemli kararlar bu merkezde alındı.
CEVAP : Ankara,
SORU : Kurtuluş Savaşı’nın zor günlerinde Ankara, resmen olmasa bile fiilen nerenin yönetildiği bir merkez özelliği gösteriyordu.
CEVAP : Türkiye Devleti’nin
SORU : İstanbul’un 6 Ekim 1923’te düşman işgalinden kurtarılmasından sonra yeni bir sorunla karşılaşıldı. Bu sorun, neydi
CEVAP : devletin başkentinin neresi olacağı idi.
SORU : Bazı kişiler İstanbul’un başkent olarak kalmasını istiyordu. Fakat Lozan Barış Antlaşması’na göre,ne yasaktı.
CEVAP : boğazların her iki yakasında asker bulundurmak
SORU : Bu sebeple Ankara, güvenlik açısından ve coğrafi özelliğinden dolayı nereye göre başkent olmaya daha elverişli bir konumdaydı
CEVAP : İstanbul’a göre
SORU : Meclise sunulan bir kanun teklifi ile neresi yeni Türk devletinin başkenti oldu (13 Ekim 1923).
CEVAP : Ankara
Cumhuriyet yönetiminin özellikleri hakkında bir araştırma yapınız.
Cevap: Cumhuriyet yönetiminin özellikleri şu şekildedir:Halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şeklidir.Hukukun üstünlüğüne dayanır.Halkın seçme ve seçilme hakkı vardır.Çoğullukçu sistemler ile uyum içindedir.Halk bir meclis ve hükümet kurma yetkisi verebilir.Halk cumhurbaşkanını kendi seçebilir.
SORU : Mustafa Kemal, Millî Mücadele’nin ilk yıllarından itibaren yakın arkadaşlarına rejimin değişeceğini ve millet egemenliğinin sağlanması gerekliliğini ne yapıyordu
CEVAP : sık sık vurguluyordu.
SORU : Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla, millet egemenliğine dayanan demokratik yapıda ne kurulmuştu.
CEVAP : bir devlet
SORU : Fakat bu devletin yönetim biçiminin cumhuriyet olduğu, neden açıklanmamıştı.
CEVAP : koşullar uygun olmadığı için
SORU : Saltanatın kaldırılmasıyla yeni Türk devletinin adı ve yönetim biçimi konusunda nerede tartışmalar yaşandı.
CEVAP : Mecliste
SORU : Lozan Barış Konferansı’nda, kim ülke içindeki bu durumdan yararlanmak istediler.
CEVAP : İtilaf Devletleri
SORU : Bu durum karşısında TBMM, 1 Nisan 1923 tarihinde, neyin yenilenmesine karar verdi.
CEVAP : milletvekili seçimlerinin
SORU : Yapılan seçimler sonucunda ikinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, neye başladı (11 Ağustos 1923).
CEVAP : çalışmalarına
SORU : Yeni açılan Meclis, imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nı ne yaptı
CEVAP : görüşerek onayladı.
SORU : Ayrıca, 13 Ekim 1923 tarihinde, nerenin Türk devletinin başkenti olmasına karar verdi.
CEVAP : Ankara’nın
SORU : Kurtuluş Savaşı’nın her yönüyle tamamlanmasından sonra, sıra yeni Türk devletinin adının konmasına geldi.
Ülkeyi yöneten hükümetin adı neydi
CEVAP : “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti” idi.
SORU : Bu sistemde meclis başkanı aynı zamanda ne görevini de yürütüyordu.
CEVAP : devlet başkanlığı
SORU : Bakanlar da mecliste yer alan kimler arasından seçiliyordu.
CEVAP : milletvekilleri
SORU : Bakanların seçimi, mecliste neye sebep oluyordu.
CEVAP : tartışmalara ve çekişmelere
SORU : Bu durum hükümetin kurulmasını zorlaştırırken ülkede neyin yaşanmasına da sebep oluyordu.
CEVAP : hükümet bunalımının
SORU : Nihayetinde 1923 yılının sonbaharında Ali Fethi Bey başkanlığındaki Bakanlar Kurulunun görevden ayrılması, ülkede bir ne ortaya çıkarmıştı.
CEVAP : hükümet bunalımını
SORU : Mustafa Kemal, gelişmeleri değerlendirerek cumhuriyeti ilan etmenin zamanı geldiğini düşündü. 28 Ekim akşamı yaptığı bir toplantıda arkadaşlarına “Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” diye açıklamada bulundu. O gece, İsmet İnönü ile birlikte hazırladıkları Anayasa’da değişikliği öngören kanun tasarısını, ertesi gün Meclise sundular. “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir.” maddesini de içeren kanun tasarısı nerede oy birliğiyle kabul edildi.
CEVAP : Mecliste
SORU : Bu madde, aynı zamanda neyin birinci maddesine eklendi.
CEVAP : Anayasa’nın
SORU : Böylece cumhuriyet ilan edilerek yeni devletin adı, ne oldu
CEVAP : Türkiye Cumhuriyeti Devleti (29 Ekim 1923).
SORU : Sıra bu yeni Cumhuriyet’in cumhurbaşkanını seçmeye gelmişti. Mecliste yapılan oylama sonucuna göre Gazi Mustafa Kemal Paşa, Meclisteki tüm milletvekillerinin oyunu alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin neyi seçildi.
CEVAP : ilk cumhurbaşkanı
Atatürk, cumhurbaşkanı seçildikten sonra Mecliste yaptığı konuşmada “Türkiye Cumhuriyeti, mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır.” demiştir.
Cumhuriyetin ilanı ile yönetim alanında nelerin değiştiğine yönelik aşağıdaki soruları cevaplayınız.
Meclis Başkanı başka hangi görevi de yürütüyordu?
Cevap: Bu sistemde meclis başkanı aynı zamanda devlet başkanlığı görevini de yürütüyordu.
Hükümeti kurmakla kim görevlidir?
Cevap: Mecliste yer alan milletvekilleri arasından Cumhurbaşkanı seçmekteydi.
Bakanları kim seçer?
Cevap: Milletvekileri
Bakanlar nasıl seçiliyorlardı?
Cevap: Mecliste yer alan milletvekilleri arasından seçilirlerdi.
Cumhurbaşkanı nasıl seçilir?
Cevap: Mecliste yapılan oylama sonucunda oy çokluğuna sahip milletvekili cumhurbaşkanı olarak seçilirdi.
Halifeliğin Kaldırılması
Araştırınız
, Halifelik kurumunun oluşumu hakkında bir araştırma yapınız.
Halifelik kurumu, Peygamberimizin (s.a.v.)’ın vefatından sonra Hazreti Ebubekir (r.a.)’ın halefi olmasıyla başlamıştır. Ardından dört halife dönemi yaşanmış ve Abbasiler, Emeviler, Osmanlılar yoluyla 1924 yılına kadar devam etmiştir. Halifelik kurumu bütün Müslümanları bir arada tutan en önemli kurumdur.Halifelik kurumunun oluşmasında Peygamberimiz (s.a.v.’)ın Hazreti Ebubekir r.a.’ı işaret etmesi önemli bir merhale olarak kabul edilmiştir. Halifelik siyasi olarak Müslümanların tek çatı altında toplanmasında ve dünya sorunlarını çözüme kavuşturmalarında önemli bir yere sahip olmuştur.
Savaşların ilan edilmesi, doğal afetlerle mücadele, Müslümanların yardımlaşması, birlik ve beraberliğin sağlanması hilafet sayesinde gerçekleşmiştir. Fakat 1924 yılında hilafet ref edilmiştir.Halifelik, Hazreti Muhammed’in 632 yılında ölümü üzerine onun siyasal ve dinsel görevilerini yürütmek üzere Arabistan’da başlatılan yönetim türüdür. Zamanla İslam çok ulusluluğunun sembolü haline gelmiş, tarihi boyunca İslam dünyasını ve büyük Batı devletlerini ilgilendirmiş, 3 Mart 1924’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilen yasayla kaldırılmıştır.
SORU : Halifelik, İslam devletlerinde oluşturulan nasıl bir kurumdu.
CEVAP : siyasi
SORU : İslam tarihinde Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ölümünden sonra devletin başına geçen kişilere ne deniliyordu.
CEVAP : halife
SORU : Dört Halife Dönemi’nde halifelernasıl devlet yönetimine geliyorlardı.
CEVAP : seçimle
SORU : Halifelik, kimler’den itibaren babadan oğula geçmeye başlayarak saltanata dönüştü.
CEVAP : Emevi
SORU : Abbasiler Dönemi’nde birden fazla İslam devletinin bulunması, aynı anda neyin de ortaya çıkmasına sebep oldu.
CEVAP : birkaç halifenin
SORU : Abbasiler, bu devletler üzerinde otorite sağlayabilmek amacıyla halifelik kurumuna dinî özelliğinin yanı sıra, nasıl bir özellik de kazandırdılar.
CEVAP : siyasi
SORU : Sonraki dönemlerde Osmanlı padişahları tarafından halifelik unvanı, hangi amaçlarla kullanıldı.
CEVAP : dinî ve siyasi
SORU : Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde kim tarafından uygulanan İslamcılık politikası ile halifelik kurumu kullanılarak İslam devletleri üzerinde etkili olunmaya çalışıldı.
CEVAP : II. Abdülhamit
SORU : 1 Kasım 1922’de TBMM, saltanatı kaldırmış fakat halifeliğin devamına karar vermişti.
CEVAP : neden
SORU : Çünkü toplumsal ortam, halifeliğin kaldırılması için henüz hazır değildi.
CEVAP :
SORU : Ayrıca İngilizlere sığınan Vahdettin’in halifelik unvanını kullanmasını önlemek için de Osmanlı soyundan olan kim, TBMM tarafından halife seçilmişti.
CEVAP : Abdülmecit Efendi
SORU : Halifelik, siyasi açıdan cumhuriyetçi ve laik yönetim biçimiyle bağdaşmıyordu. Cumhuriyetin ve yapılacak yeniliklerin önündeki bu engelin, bir an önce ne yapılması gerekiyordu.
CEVAP : kaldırılması
SORU : Bu arada, cumhuriyet yönetimini benimsemeyen bazı saltanat yanlıları, kimin etrafında toplanmaya başlamıştı.
CEVAP : Halife Abdülmecit Efendi
SORU : Abdülmecit Efendi de çevresinden aldığı güçle padişah gibi davranıyor ve saltanat propagandası yapıyordu.
Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve çağdaş bir yapıya kavuşması için neyin kaldırılmasına karar verdi.
CEVAP : halifeliğin
SORU : Bu amaçla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen önerge, kaç tarihinde kabul edilerek halifelik kaldırıldı.
CEVAP : 3 Mart 1924
Unutmayınız
Halifeliğin kaldırılışı ile devlet yapısında laikliğe geçişin en önemli aşamalarından biri gerçekleş- : tirilmiş oldu. Ülkede, çağdaşlaşma yolunda yapılacak inkılaplar için elverişli bir ortam hazırlandı, i Ümmetçilik anlayışı tamamen sona erdirilerek millî egemenlik ilkesi pekiştirildi.
b. 1924 Anayasası: Cumhuriyetin İlk Anayasası
Aşağıda boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle doldurunuz.
Şer’iye ve Evkâf Vekâleti kaldırılarak yerine DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
vakıf işlerine bakması için VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ kuruldu. Erkân-ı Harbiye Vekâleti kaldırılarak yerine GENELKURMAY BAŞKANLIĞI oluşturuldu.
Neden Yeni Bir Anayasa?
SORU : 1921 Anayasası’nda halk egemenliğine dayanan bir yönetimden bahsediliyorsa da devletin yönetim biçimi ile ilgili herhangi bir ne bulunmuyordu.
CEVAP : madde
SORU : Üstelik saltanat devam ettiği ve yeni bir rejim adı belirlenmediği için devletin adı dahi ne idi.
CEVAP : Büyük Millet Meclisi Hükümeti
SORU : Bu durum önemli sıkıntıların yaşanmasına neden oluyordu. Cumhuriyetin ilanından sonra, ülkenin içinde bulunduğu yeni duruma uygun olarak hazırlanan ne yürürlüğe girdi.
CEVAP : 1924 Anayasası
SORU : Atatürk’ün cumhuriyetin ilanından sonra yaptığı tüm inkılaplar, nerede tek tek yerini aldı.
CEVAP : bu Anayasa içerisinde
SORU : hangi anayasa, cumhuriyet tarihinde en uzun süre yürürlükte kalan anayasa oldu.
1924 Anayasası’nın bazı maddeleri şunlardır:
Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.
Türkiye Devleti cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçıdır. Devlet dili Türkçedir. Başkent Ankara’dır.
Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.
Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır.
Yasama yetkisi ve yürütme gücü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde belirir ve onda toplanır.
Meclis, yasama yetkisini kendi kullanır.
Meclis, yürütme yetkisini, kendi seçtiği cumhurbaşkanı ve onun tayin edeceği Bakanlar Kurulu eliyle kullanır. Meclis, hükümeti her vakit denetleyebilir ve düşürebilir.
Yargı hakkı, millet adına, usul ve kanuna göre bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır.
1921 ile 1924 Anayasasının Farkları
Bu iki anayasayı karşılaştıracak olursak aralarından ciddi farklar olduğunu görebiliyoruz.
1921 anayasası yumuşak bir anayasa iken 1924 anayasası Türk tarihinin en sert anayasasıdır.
1921 anayasasında kişi hak ve özgürlüklerine yer verilmiyor iken
1924 anayasasında hak ve özgürlüklere yer verilmiştir.
1921 anayasasında meclis hükümeti esastı. 1924 anayasasında ise kabine sistemine geçilmiştir.
Sizce 1921 Anayasasında güçler birliği ilkesi neden uygulanmış olabilir?
Cevap: Anayasa hazırlanmasındaki gecikmenin bir diğer önemli nedeni de Kanun-i Esasi’nin yürürlükte olmasıydı. O günün şartlarında anayasa tartışması yapmanın ulusal birliği zedeleyeceği düşüncesi hakimdi. Ayrıca farklı yerlerde TBMM’ye karşı ayaklanmalar çıkıyordu. Bu yüzden TBMM kendisine prestij kazandıracak bir başarıya gereksinim duyuyordu. I. İnönü Muharebesi’nin kazanılması anayasanın ilanını kolaylaştırdı. Bu anayasa ile devletin hukuki temeli atılmış oldu.
4.3. HUKUK ALANINDA YAPILAN YENİLİKLER
a. Neden Hukuk?
SORU : İnsanlar arasındaki sosyal ilişkileri, insanların birbirine karşı olan sorumluluklarını ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar bütününe ne adı verilmektedir.
CEVAP : hukuk
SORU : Toplumun gereksinimlerine cevap veren hukuk kuralları, toplumun güvenli ve huzurlu olarak yaşamasını sağlar.
CEVAP :
SORU : Osmanlı Devleti’nde çoklu hukuk sistemi mevcuttu.
CEVAP :
SORU : Bu sistemde şer’i mahkemeler, Batı tarzı mahkemeler ve azınlıklara ait mahkemeler yer alıyordu.
CEVAP :
SORU : Ülkede farklı mahkemelerin bulunması karmaşaya neden olmakta idi.
CEVAP :
SORU : Bu durum cumhuriyet yönetiminin olmazsa olmazları olan millî egemenlik ve eşitlik ilkesi ile çelişiyordu.
CEVAP :
b. Medeni Kanun
Medeni Kanun:
SORU : kişilerin tüm yaşam ilişkilerini özel hukuk açısından düzenleyen, toplum ve insan yaşamında çok önemli bir yer tutan kanuna ne denir
CEVAP : Medeni kanun,
SORU : Kişilerin hak ve ödevleri, ailenin kuruluşu,miras ilişkilerinin düzenlenmesi hangi Kanun’un konuları içine girer.
CEVAP : Medeni kanun
SORU : Türk milletinin temel ihtiyaçları dikkate alınarak hukuk alanında inkılaplar gerçekleştirilmeli ve ülkede ne sağlanmalı idi.
CEVAP : hukuk birliği
SORU : Bir an önce hukuk kurallarının çağdaş yaşamın gereklerine göre değişmesi ve nasıl bir yapı kazanması gerekiyordu.
CEVAP : laik
SORU : Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, hemen her alanda olduğu gibi hangi alanda da yeniliklere girişilmiş ve yapılacak yeniliklerle ilgili çalışmalar başlatılmıştı.
CEVAP : hukuk
SORU : Cumhuriyetin ilanından sonra hukukun laikleşmesi gerektiği düşünülmesine rağmen, hâlen OsmanlI İmparatorluğu’ndan kalan ve ne adı verilen medeni kanun uygulanmaktaydı.
CEVAP : Mecelle
SORU : Mecelle, değişen ve gelişen Türk toplumunun gereksinimini karşılıyormuydu.
CEVAP : hayır
SORU : Mustafa Kemal, Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için pek çok inkılap gerçekleştirmek istiyordu. Fakat yeniliklere ve yenileşmeye çok fazla açık olmayan neyi bu gelişmelerin önünde engel olarak görülüyordu.
CEVAP : mecelle adındaki kanun,
SORU : Yapılan çalışmaların sonucunda, çok az bir değişiklikle nereden alınan Türk Medeni Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi.
CEVAP : İsviçre yasalarından
SORU : kaç tarihinde
CEVAP : 17 Şubat 1926
SORU : Kanun, kaç tarihinde yürürlüğe girdi.
CEVAP : 4 Ekim 1926
Unutmayınız '
Mecellenin yerine yeni bir kanun hazırlanması gerekiyordu. Fakat yeni kanunun hazırlanması uzun bir zaman alacaktı. Bu sebeple Avrupa’dan Türk toplumunun yapısına uygun bir medeni kanunun alınması uygun görüldü. Yapılan incelemeler sonucunda İsviçre Medeni Kanunu’nun alınmasına karar verildi. Bu kararın verilmesinde İsviçre Medeni Kanunu’nun;
Türk kültür yapısına uygun olması,
En son hazırlanan kanunlardan biri olması,
Laikliğe uygun olması gibi özellikleri dikkate alındı.
Unutmayınız
Medeni Kanun ile Türk kadını sadece hukuk alanında haklarına kavuşmadı. Aynı zamanda, kadının sosyal hayattaki ve iş hayatında statüsü artırılarak erkeklerle eşitlenmiş oldu.
Yenilenen bu kanunla Türk hukuku, din kurallarına dayanmayan, örneğini Batı’dan alan laik, çağdaş ve modern bir yapıya kavuştu. Ayrıca İtalya’dan alınan Ceza Kanunu (1926), İsviçre’den alınan Ticaret Kanunu (1929), Almanya’dan alınan Ceza Muhakemeleri ve Deniz Ticaret Kanunu (1932), yine İsviçre'den alınan İcra ve İflas Kanunu (1932) ile hukuk alanında önemli adımlar atılmıştır. Türk kadını, Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesi ile sosyal ve ekonomik yönden kalkınmış ülkelerin kadınlarının sahip oldukları hakları elde etmiştir.
4.4. EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
ÇQ Soru/yorum
Bir ülkede iki farklı tarzda eğitim kurumu varsa eğitim birliği veya kültür birliği oluşur mu? Neden?
Cevap: Hayır oluşmaz, çünkü eğitim bir devlet politikasıdır. Devlet tek olduğu için de eğitim politikası da tek olmalıdır. Yoksa devlette ikilik olur. Farklı eğitim politikası devleti çökertir.
SORU : Cumhuriyetin ilanından sonra gerçekleştirilecek olan inkılaplar arasında eğitim önemli bir yere sahipti. Çünkü Osmanlı Devleti’nden kalan eğitim sistemi, ne ile bağdaşmamaktaydı.
CEVAP : cumhuriyetin ilkeleri
SORU : Atatürk, öğretim birliği sağlanmadan sosyal bütünleşmenin ve çağdaşlaşmanın gerçekleşmeyeceği inancında idi.
CEVAP :
SORU : Atatürk, hem eğitim ve öğretimdeki düzensizliği ortadan kaldırmak hem de gerçekleştirilen inkılapları ne yapmak istiyordu.
CEVAP : yerleştirmek ve geliştirmek
SORU : Bu amaçla ülkedeki okulların bir çatı altında toplanmasına karar verdi. 3 Mart 1924 tarihinde, ne TBMM’de kabul edildi.
CEVAP : Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Kanunu)
3 Mart 1924
SORU : Böylece medreseler kaldırılarak ülkede eğitim öğretimde ne sağlandı.
CEVAP : birlik
SORU : Ülkedeki bütün okullar devlet denetimine alınarak nereye bağlandı.
CEVAP : Millî Eğitim Bakanlığına
SORU : Bu gelişmelerle eğitim, Atatürk’ün arzuladığı millî, laik, çağdaş ve bilimsel esaslar çerçevesinde ne yapıldı
CEVAP : yeniden düzenlendi.
SORU : Ülkede, Batılı ve modern eğitim veren ilköğretim okulları, liseler ve meslek liseleri ile üniversite gibi ne açıldı.
CEVAP : çağdaş öğretim kurumları
Unutmayınız
Milli Eğitim
İnsanların, doğuştan sahip oldukları bazı yetenekleri vardır. Bu yetenekler yaratılış icabı kişiden kişiye değişir. Bu aşamada eğitim için; bir insanın davranışında, beceriler ve kazanımlar yoluyla istenilen değişimi sağlama sürecidir diyebiliriz. Bu süreç, ailede başlar, okulda devam eder, çevrede iyice pekişir ve son olarak toplumda hak ettiği değeri ve saygıyı bulur.
Türk Milli Eğitimi
Temelini akılcılık ve bilimsellik oluşturur.
Toplum hayatına uyum sağlayan, kişilik sahibi iyi vatandaşlar yetiştirmeyi amaçlar.
Ülke bütünlüğümüzün devam etmesini, millî birlik ve beraberliğimizin sağlanmasını esas alır.
Millî varlığımızın ve kültürümüzün korunmasını, kendisine hedef belirler.
SORU : Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ancak : eğitimle gerçekleşebilir. Bu sebeple her millet, ; gençlerini geleceğe hazırlamak için bir eğitim i sistemi seçer. Buna ne adı verilir.
CEVAP : milli eğitim
Harf İnkılabı
SORU : Yazı, toplumda duygu ve düşüncelerin anlatımını sağlayan önemli bir nedir
CEVAP : araçtır.
SORU : Bu sebeple kullanılan alfabe, toplumun diline ne göstermelidir.
CEVAP : uygunluk
SORU : Dil ve alfabe birliği sağlayan toplumlarda okuma yazma kolay öğrenilir, kültür ve düşünce yaşamı ne olur
CEVAP : gelişir.
SORU : Tarih boyunca çeşitli uygarlıklar, kendilerini daha iyi ifade edebilmek amacıyla ne oluşturmuşlardır.
CEVAP : alfabeler
Uygarlıkların tarih boyunca neden farklı alfabeler kullandıkları ile ilgili bir araştırma yapınız.
Bir çok farklı ulus ticaret, eğitim, siyaset gibi nedenlerle farklı alfabeleri kullanmıştır. Özellikle 20. yüzyıldan itibaren alfabe tercihlerinde eğitsel nedenler ön plana çıkmıştır. Çünkü bu yüzyıldan itibaren ülke yönetimleri, dillerinin daha çok okur- yazara sahip olmasını istemiştir. Bu nedenle okuma ve yazmanın daha kolay olduğu alfabeler tercih edilmiştir.
SORU : Orta Asya’da yaşayan Türkler, kendilerine ait ne kullanmışlardı.
CEVAP : millî alfabeler
SORU : Türklerin kullandıkları ilk alfabe nedir.
CEVAP : Göktürk alfabesi
SORU : Türkler, Daha sonraları hangi alfabeyi kullandı
CEVAP : Uygur alfabesini
SORU : İslamiyetle birlikte hangi alfabeye geçtiler.
CEVAP : Arap alfabesine
SORU : Cumhuriyetin kabul edilmesiyle birlikte, toplumdaki eğitim ve kültür sorunları birer birer çözümlenmeye başlandı. Öncelikle ülkede eğitim alanındaki ne yapmak gerekiyordu.
CEVAP : geri kalmışlığı ortadan kaldırmak
SORU : Arap alfabesiyle bunu gerçekleştirmek ise çok zordu. Zor öğrenilen bir alfabe ile düşük olan okuryazar oranını artırmak kolay olmayacaktı. Bu nedenle, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmek için bir an önce hangi alfabeye geçmek gerekiyordu.
CEVAP : Latin alfabesine
SORU : Çünkü çağdaşlaşmak için yeterince zamanı olmayan Türktoplumunun kolay öğrenilebilen neye ihtiyacı vardı.
CEVAP : yeni bir alfabeye
SORU : Alfabe konusunda çalışmalar yapmak amacıyla 1927 yılında, Atatürk’ün öncülüğünde bir ne kuruldu.
CEVAP : Alfabe Komisyonu
SORU : Ayrıca bu komisyonun adına ne ifadesi de eklendi.
CEVAP : Dil Encümeni
SORU : Bu komisyon alfabe değişikliği ile ilgili yapılması gerekenleri anlatan bir ne hazırladı.
CEVAP : Elifba Raporu
SORU : Bu rapor ve yapılan çalışmalar sonucunda Latin harflerinden yararlanılarak yeni ne oluşturuldu.
CEVAP : Türk alfabesi
Alfabenin yenilenme çalışmalarına katkıda bulunan Atatürk, 9 Ağustos 1928’de İstanbul Sarayburnu’nda yaptığı bir toplantıda yeni Türk alfabesini büyük bir heyecan içinde halka tanıttı. Atatürk, yaptığı konuşmada; “Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanseverlik ve milliyetçilik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki bir milletin, bir sosyal toplumun yüzde onu, yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır.”{10) demiştir.
SORU : Türk toplumunun ve eğitiminin önündeki engellerden birini daha aşmak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi, hangi kanunu kabul etti.
CEVAP : Yeni Türk Harfleri Hakkında Kanun’u
SORU : kaç tarihinde
CEVAP : 1 Kasım 1928’de
Millet Mektepleri Açılıyor
SORU : Yurt genelinde yeni alfabenin öğretilmesi, halkın eğitim ve kültür seviyesinin yükseltilmesi için hızlı bir çalışma başlatıldı. Bu amaçla, 24 Kasım 1928 tarihli bir genelge ile ülkenin her yanında ne açıldı (1 Ocak 1929).
CEVAP : Millet Mektepleri
SORU : Buralarda ne yapıldı
CEVAP : okuma yazma bilmeyen vatandaşlara okuma yazma öğretildi.
Atatürk, çıktığı yurt gezilerinde yazı tahtasının başına geçerek milletine öğretmenlik yaptı. Ülkede okuma yazma bilenlerin sayısı kısa bir sürede hızla arttı. Gittiği her yerde topluma yeni alfabeyi tanıtan Atatürk’e, Millet Mekteplerinin Başöğretmeni unvanı verildi (24 Kasım 1928). Ayrıca Millet Mekteplerinin kuruluş tarihi olan 24 Kasım, ülkemizde 1981 yılından itibaren “Öğretmenler Günü" olarak kutlanmaktadır.
Soru/yorum
Atatürk’e başöğretmen unvanı sizce neden verilmiştir? Görüşlerinizi söyleyiniz.
Araştırınız
Atatürk, eğitimin, öğretimin yayılmasından, yaygınlaşmasından yanaydı. 1928 yılında Arap harflerinin kaldırılıp yerine bugün kullanmakta olduğumuz Türk harflerinin kabulü ile halkın yeni harfleri kısa sürede öğrenip daha çok yurttaşın okur – yazar olmasını sağlamak amacıyla yoğun bir çalışma başladı. Okuma – yazmayı yaygınlaştırmak için okul çağı dışındaki yurttaşlara okuma – yazma öğreten okullar açıldı.Bunlara Millet Mektepleri adı verildi. Atatürk, Ulus Okulları dediğimiz Millet Mektepleri’nde yazı tahtasının başına geçerek dersler verdi. Tüm yurt safında Mustafa Kemal Atatürk bir çok çalışmaya ve yeniliğe imza atmıştır. Ülkenin içinde bulunduğu cehaletin bir an önce yok olması için Yeni Türk Alfabesinin ortaya çıkarılmasına katkıda bulunmasının yanı sıra öğretilmesi hususunda da yakın çaba göstermiştir. Bu yüzden verilmiştir.1 Kasım 1928 tarihinde Arap Alfabesi kaldırılarak Latin Alfabesinin kullanımına geçilmiştir ve böylece Çağdaş Batı Devletleri ile eşit olunması için ilk adım atılmıştır. Türk halkının yeni harfleri öğrenmesi ve okur yazar oranının artması için Latin Alfabesi kabul edildikten sonra ülkenin bir çok yerinde Ulus Okulları adı verilen Millet Mektepleri kurulmuştur ve bu okullarda ilk kez Mustafa Kemal Atatürk, 11 Kasım 1928 tarihinde elinde kalemi alarak halka yeni Türk harflerini öğretmek için işe koyulmuştur ve o gün Mustafa Kemal Atatürk’e “Başöğretmen” unvanı verilmiştir. Kaynak: Atatürk’e başöğretmen unvanı sizce neden verilmiştir
Mustafa Kemal, 24 Kasım 1928 tarihinde “Başöğretmenlik” unvanını kabul etmiştir ve tarihte “Başöğretmen” olarak kayıtlara geçmiştir. Kaynak: Atatürk’e başöğretmen unvanı sizce neden verilmiştir
Türk Tarih Kurumunun Açılması
Millî tarih bilinci ile toplumsal dayanışma arasında bir bağ var mıdır? Araştırınız.
Milli tarih bilinci, insanların vatanına, toprağına, memleketine ve devletine bağlanma bilinci oluşturur. Tarihi bilgiler ve miraslar insanların hayatını anlamlı kılan en önemli kültürel miraslar olarak bilinmektedir. Bu nedenle tarih bilincine sahip kişiler vatan sevgisine sahip kişiler olurlar.Milli tarih bilinci ile toplumsal dayanışma arasında da bağ vardır. Milli tarih bilinci vatan sevgisi oluşturduğu gibi vatan sevgisinin paylaşılması da toplumsal dayanışmaya bağlı olarak gelişmektedir. Milli birlik ve beraberlik duygusu bir vatan sevgisine sahip olarak memleket toprakları üzerinde hür ve müreffeh yaşamanın anlamını da içermektedir.
= Kavram Bilgisi
Millf tarih:
SORU : Türk kültürünün temellerinden biri de Atatürk’ün milliyetçilik ilkesine dayanan nedir
CEVAP : millî tarihtir.
SORU : Atatürk, Türk kültürünün geliştirilmesi ve yükseltilmesi yolunda, tarih çalışmalarına önem vermiştir. ; Bunun sebebi, neyin, bir milletin oluşmasında en etkin öğeler arasında yer almasıdır.
CEVAP : ortak bir tarihin
SORU : Millî tarih bilinci aynı zamanda bir arada ve bağımsız yaşamanın da başlıca neyidir
CEVAP : dayanağıdır.
Türk Tarih Kurumunun Açılma Nedeni
SORU : Yeni Türk devletinde tarih anlayışı, Atatürk’ün neyi temel alıyordu.
CEVAP : milliyetçilik düşüncesini
SORU : Dolayısıyla İslam tarihi ve Osmanlı tarihi yerine, ne ön planda tutulmalıydı.
CEVAP : millî tarih
SORU : Bu arada Avrupalı bazı tarihçiler, Türklerin sarı ırktan olduklarını ve uygarlığa herhangi bir katkıda bulunmadıklarını iddia ediyorlardı. Atatürk, AvrupalI tarihçilerin bu görüşlerinin doğru olmadığını tüm dünyaya kanıtlamak istiyordu. Bütün bunları gerçekleştirebilmek için kişisel değil, nasıl bir çalışmaya ihtiyaç vardı.
CEVAP : örgütlü
SORU : Atatürk, hemen bu konuda çalışmalara başladı.
Türk tarihini araştırmak, bilimsel yöntemlerle ortaya koymak ve tarih bilincini geliştirmek amacıyla, ne kuruldu (1931).
CEVAP : Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti
SORU : Bu Kurum daha sonra, ne adını aldı.
CEVAP : Türk Tarih Kurumu
Türk Tarih Kurumu Neler Yaptı?
SORU : Türk Tarih Kurumu, millî bir toplum olma yolunda millî tarih anlayışını benimsemiş ve bu yolda ne yapmıştır.
CEVAP : önemli çalışmalar
SORU : Bu Kurum, yaptığı çalışmalarla Türk tarihinin çok eskilere dayandığını, Türk milletinin yüksek bir uygarlığa sahip olduğunu ve uygarlıkların gelişmesine katkıda bulunduğunu tüm dünyaya nasıl ispat etmiştir.
CEVAP : bilimsel yollardan
Türk Tarih Kurumunun yukarıda verilen logosunu inceleyiniz. \ Kurumun bu logoyu seçmesinin nedeni sizce nedir?
Türk Dil Kurumunun Açılması
Araştırınız
Türk Dil Kurumunun günümüzde yaptığı faaliyetler hakkında bir araştırma yapınız.
Cevap: Türk Dil Kurumu, kısaca TDK, Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla 12 Temmuz 1932’de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan kurumdur. Türkiye’nin başkenti Ankara’da yer alan kurum, Türk dili üzerine çalışmaların yapılıp yayımlandığı bir merkezdir. Türk Dil Kurumu başlangıçtan beri çalışmalarını iki ana eksen üzerinde yürütmüştür: 1. Türk dili üzerinde araştırmalar yapmak, yaptırmak; 2. Türk dilinin güncel sorunlarıyla ilgilenerek çözüm yolları bulmak.
Kavram Bilgisi
Dil:
SORU : İnsanlar arasında iletişim kurulmasını, sosyal ilişkilerin ve kültürel yaşamın oluşmasını sağlayan önemli araç nedir
CEVAP : dil
SORU : Ayrıca kültürel değerlerin kime aktarılmasında hayati öneme sahiptir.
CEVAP : sonraki kuşaklara
SORU : Dil, millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında ve millet olmada nedir
CEVAP : en temel etkenlerden biridir.
SORU : Türk dili, tarih boyunca nasıl günümüze kadar ulaşmıştır.
CEVAP : büyük değişiklikler geçirerek
Türk Dil Kurumunun Açılma Nedeni
SORU :
CEVAP :
SORU :
CEVAP :
SORU : Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türk dili yeterince gelişememişti. Çünkü bu dönemde bilim, edebiyat ve resmî yazışma dili olarak Osmanlı Türkçesi de denilen ne kullanılıyordu.
CEVAP : Osmanlıca
SORU : Osmanlıca, neyin etkisi altında olan bir aydın dili idi.
CEVAP : Arapça ve Farsçanın
SORU : Halk ise günlük yaşamda nasıl konuşmaya devam ediyordu.
CEVAP : Türkçe
SORU : Dil konusundaki bu ikilik, toplum ile devlet arasındaki bağın kopmasına, neyin geri kalmasına sebep oluyordu.
CEVAP : Türk dilinin
SORU : Ayrıca dil birliğinin olmaması ülkede aynı kültürün yaşanmasını, insanların kaynaşmasını ve neyi engelliyordu.
CEVAP : millî bütünlüğü
SORU : Atatürk, Türkçenin dünya dillerinin en köklü ve gelişmiş dillerinden biri olduğuna inanıyordu. Bu inançla ne geliştirdi.
CEVAP : millî bir dil politikası
Atatürk, Türkçenin gelişmesi ve millî bir dil olması için çalışmalar başlattı.
Türkçeyi yabancı kelimelerden arındırmak,
Türk dilinin zenginliğini ortaya çıkarmak,
Türkçe’nin bilim dili olması için çalışmak,
Yeni Türkçe kelimeler türetmek,
Yazı dili ile konuşma dili arasındaki farklılığı gidermek,
Millî kültürü geliştirmek amacıyla 1932 yılında, Türk Dil Kurumu kuruldu.
SORU : Bu kurum, bilimsel yöntemler kullanarak Türk dili üzerinde çalışmalar yaptı.Halkın konuştuğu Türkçeyi yazı diline dönüştürerek neyin önem kazanmasını sağladı.
CEVAP : millî dilin
SORU : Atatürk’ün çoğu zaman yakından izlediği derleme ve tarama çalışmaları sonucunda, binlerce yeni kelime nereye yeniden kazandırıldı.
CEVAP : güncel kullanıma
:Sıra Sizde
Türk Dil Kurumu Türkçeyi yabancı dillerin etkisinden kurtarmak için yabancı kelimelere Türkçe karşılıklar bulmaya çalışmaktadır. Siz de aşağıda verilen örnekleri inceleyerek yabancı kelimelerin Türkçe karşılıklarını bulmaya çalışınız.
Faks-belgegeçer,
selfie-özçekim,
navigasyon–yolbul,
prime time-altın saatler,
Bilboard: İlan panosu
Ajanda: Not defteri
Zapping: Kanal geçişi
Fitness: dinçlik
b. Üniversite Reformu
Araştırınız
Osmanlı Devleti zamanındaki üniversite eğitimi hakkında bir araştırma yapınız.
Osmanlı Devleti’n de üniversiteler, darulfünun olarak bilinmekteydi. İslami ilimler, pozitif bilimler alanında da okullar bulunmaktaydı. Veterinerlik, doktorluk, öğretmenlik, avukatlık alanlarında sadece bu alanda eğitim veren okullar da bulunmaktaydı. Osmanlı deyince akla, mektep, medrese, tekke, zaviye gibi eğitim ve öğretim yuvaları da gelmektedir.Osmanlı Devleti’nde yüksek öğrenim, mesleki yeterlilik bakımından öncelikli olarak verilmektedir. Bu bakımdan staj eğitimi de devletin farklı kurumlarında ve ülkenin farklı coğrafyalarında görülmekteydi. Ardından mezunların yüksek eğitim sahibi olarak üniversite hayatına devam etmeleri de müderris olarak görev yapmaları da mümkün görülmüştür. İslam ilimleri alanında medreseler, dünyada sayılı okullar arasında bulunmaktaydı.
Darûlfunun kelime olarak ar, dar, ev, fünundan dar-ül-fünûn Eski üniversite anlamına gelmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye’de 1933 yılına kadar üniversiteye verilen ad olarak bilinmektedir. Çeşitli dönemlerde darülulum, darülilm, darulfünun-u sultani, külliye ve cami adlarıyla da anılmaktadır. Ayrıca Afganistan Kabilde eski kentin güneybatısında bir semt olarak da bilinmektedir. Darülfûnun isminin yanı sıra Osmanlı zamanında Darülfunun- u Osmani, Darülfunun- u Sultani, Darülfunun- u Şahane adları da verilmektedir. Bu müesseseye “ fenler evi “ manasına gelen darü’l fünûn adının verilmesi, o günün şartlarında medreseden ayrı bir kurum olduğu çarpıcı bir şekilde ortaya koyma düşüncesinden doğmuştur. “ Fen “ kelimesi geç devir Arap edebiyatında “ bir bilimin ayrıldığı bir dal “ çoğulu “ fünûn “ değişik bilim dalları anlamında,, Osmanlıcada ise “ cins, tür, hal, bilim dalı “ manalarında kullanılmıştır. Fünûn kelimesi hemen her zaman “ ulûm ve fünûn “ terkibinde kullanılırken ulûm kelimesinden ( daha çok dini ilimler ) ayırt edilerek darülfûnun terkibinde tek başına kullanılmıştır.
SORU : Bir ülkenin ilerlemesi ve kalkınmasında üniversiteler önemli bir yere sahiptir. Başka bir ifade ile üniversiteler, araştırma yolu ile ne gibi görevleri yerine getirmektedir.
CEVAP : insanlığa yeni bilgiler kazandırmak ve bireyin toplumsallaşmasını sağlamak
SORU : Osmanlı Devleti döneminde, üniversite eğitimi çalışmalarını sürdüren nereye bağlı hukuk, tıp, edebiyat ve fen fakülteleri eğitim öğretim vermekteydi.
CEVAP : Darülfünuna
SORU : Ayrıca, Mülkiye Mektebi, Orman Mektebi, Baytar Mektebi gibi ne vardı.
CEVAP : yüksek okulları
SORU : Bunların yanında, Deniz ve Kara Harp Okulu gibi ordunun personel ihtiyacını karşılamak amacıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerini devam ettiren neler bulunmaktaydı.
CEVAP : kurumlar
SORU : Atatürk, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin felsefesine uygun üniversitelerin kurulması için çalışmalar yapılması amacıyla bir ne kurulmasını istedi.
CEVAP : komisyon
Yapılan çalışmaların sonucunda, İsviçreli Prof. Dr. Albert Malche (Albert Malşe) ülkemize davet edildi ve konu ile ilgili bir çalışma yapması istendi. Albert Malche, yapmış olduğu çalışmalar sonucunda bir rapor hazırladı. Bu raporun bazı maddeleri şunlardır:
Üniversitelerde başarının sağlanması için mutlaka dil derslerine önem verilmelidir.
Üniversitelerde görevli öğretim üyelerinin bilimsel seviyeleri yükseltilmelidir.
Üniversitelere öğrenci alınırken sınav sistemi uygulanmalıdır.
Üniversitelerde sosyal tesisler (spor alanları, pansiyon, yemekhane) yapılmalıdır.
Bilimsel çalışmaların daha yaygın hâle gelmesi için kongre ve konferanslar düzenlenmelidir..
SORU : Bu rapor, ülkemizde neyin başlatılmasını sağladı.
CEVAP : ilk üniversite reformunun
SORU : Malche’nin raporu doğrultusunda, 1933 yılında Darülfünun kapatılıp yerine ne açıldı.
CEVAP : İstanbul Üniversitesi
1936 yılında bu üniversitedeki fakülte sayısı artırılarak beşe çıkarıldı.
Yeni Açılan Eğitim Kurumlan
1925 Ankara Hukuk Fakültesi
1926 Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü
1935 Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
1936-1937 İstanbul’daki Mektebi Mülkiye, Ankara’ya taşındı. Okulun adı Siyasal Bilgiler Fakültesi oldu.
SORU : Gerçekleştirilen üniversite reformu ile araştıran, bilimsel çalışmaları rehber edinen yeni eğitim kurumlan ülke genelinde hızla yayıldı. Bilim ve teknoloji alanında ne kaydedildi
CEVAP : önemli ilerlemeler
SORU : . Yeni ders kitaplarının hazırlanmasında ne kullanıldı
CEVAP : çağdaş metotlar
SORU : Üniversite ve yüksek okullar, kendi bünyelerinde halka yönelik konferanslar düzenleyerek Türk milletinin aydınlanması için ne başlattılar.
CEVAP : önemli çalışmalar
Atatürk’ün Güzel Sanatlara ve Spora Verdiği Önem
Atatürk ve Güzel Sanatlar
Güzel sanatların amacı, insanların birbirlerini sevmelerini, gelecek kuşaklar için çalışmalarını ve kalıcı eserler vermelerini sağlamaktır. Sanatkâr, bu görevi başarırsa hem kendi milletine hem de insanlığa karşı sorumluluğunu yerine getirmiş olur.
SORU : “Efendiler!.. Hepiniz milletvekili olabilirsiniz! Bakan olabilirsiniz! Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatkâr olamazsınız.”Atatürk, şu sözüyle neyi dile getirmiştir:
CEVAP : sanat ve sanatkâra verdiği önemi
SORU : Atatürk, müzik öğretmeni yetiştirilmesi amacıyla Ankara’da, 1924 tarihinde neyin açılmasını sağlamıştır.
CEVAP : Musiki Muallim Mektebinin
SORU : Bazı öğrenciler de müzik eğitimi almak için nereye gönderilmiştir
CEVAP : yurt dışına
SORU : 1934 yılında yapılan bir düzenleme ile Millî Musiki ve Temsil Akademisi kuruldu ve Musiki Muallim Mektebi de nereye bağlandı.
CEVAP : bu Kuruma
SORU : Daha sonra, bu Enstitü, 1937 -1938 öğretim yılından itibaren Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü adını aldı. Okul hâlen Gazi Üniversitesine bağlı Müzik Eğitimi Bölümü olarak ne yetiştirmeye devam etmektedir.
CEVAP : sanatçı ve öğretmen
SORU : Bu Enstitü ülkemizde musiki alanında önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Diğer yandan, çağdaş anlamda ilk orkestra olan hangi orkestra 1932 yılında kuruldu. Orkestra, konserler vermeye başladı
CEVAP : Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası
SORU :Atatürk, Türk resminin gelişmesi amacıyla, yurt dışında eğitim alan ressamları, eski adı Sanayiinefise Mektebi olan nerede görevlendirdi.
CEVAP : Güzel Sanatlar Okulunda
SORU : Cumhuriyetin kuruluşunun onuncu yılı nedeniyle ülkemizin dört bir yanına ne adı altında ressamlar gönderildi.
CEVAP : Yurt Gezileri
SORU : Bu ressamların yapmış olduğu tablolar, Ankara’da, 1933 yılında ne adı ile sergilendi.
CEVAP : Türk İnkılap Sergisi
SORU : Bu serginin açılışını bizzat Atatürk yapmıştır. Sergideki resimlerde özellikle hangi konu olarak seçilmiştir.
CEVAP : Kurtuluş Savaşı ve Atatürk İnkılapları
131
SORU : Atatürk, sanatın yanı sıra, küçük yaştan itibaren büyük bir sevgiyle bağlı olduğu sporla da yakından ilgilenmiştir. Sporun toplum tarafından sevilmesi için gerekli çalışmaları başlatmıştır.
İlk olarak 1922 yılında yeni bir teşkilatın kurulmasına, devletin sporu ve sporcuyu maddi ve manevi anlamda desteklemesine karar verildi.Bu teşkilat nedir
CEVAP : “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı”
SORU : Atatürk, spor alanında da öğretmenlerin yetiştirilmesi için İstanbul’da Çapa Muallim Mektebinde ve Gazi Eğitim Enstitüsünde Beden Eğitimi Bölümlerinin açılışını gerçekleştirdi. Çapa Muallim Mektebinde bir kurs açılarak başına Avrupa’da beden eğitimi öğrenimi görmüş kim getirildi.
CEVAP : Selim Sırrı (Tarcan) Bey
SORU : Böylece neyin yetiştirilmesi planlandı.
CEVAP : ülkemizin ihtiyacı olan beden eğitimi öğretmenlerinin
SORU : Atatürk’ün, bütün spor dallarına ilgi duymasına rağmen, ata sporumuz olan hangisine özel bir merakı vardı.
CEVAP : atlı sporlara
SORU : Atatürk, bu alandaki sporcuları her zaman destekleyerek Türk atlı sporunun gelişmesi için ekonomik açıdan destek olmuştur. Atatürk, Türk sporcularının Olimpiyat Oyunlarına katılmaları için her türlü gayreti göstermiştir. Bu amaçla Türk sporcuları 1924 yılında düzenlenen olimpiyat oyunlarına katılmışlar; atletizm, bisiklet, eskrim, futbol, güreş ve halter dallarında yarışmışlardır.Hangi olimpiyattır
CEVAP : Paris olimpiyatları
Atatürk, spor ve sporcu hakkındaki görüşünü ise şu şekilde belirtmiştir:: “Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve zekâ ahlak da bu işe yardım eder.... Ben, sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.” bu sözüyle ne demek istemiştir
4.5. TOPLUMSAL ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR
a. Toplumsal Alanda Yaşanan Değişim
Şapka İnkılabı ve Kıyafette Değişiklik
:Araştırınız
Osmanlı Devleti döneminde toplumun giyim şekli hakkında bir araştırma yapınız.
Osmanlı Devleti döneminde sosyal ve kültürel hayat din eksenli olarak gelişmekteydi. Bu bakımdan insanların günlük hayatında seçtikleri kıyafetler de dine uygun olmasına özen gösterilen kıyafetler olarak bilinmektedir. Osmanlı Devleti döneminde toplumun dindar olarak yaşamasının kanuni olarak düzenlenmesi de bunda etkili olmuştur.Osmanlı Devleti döneminde kişiler sarık, cübbe, şalvar, entari, takke, fes, çarşaf, ferace gibi dış kıyafetler giyerlerdi. Evlerde ise entari, robadan elbise, başörtüsü ve takke takmak bir örf olarak uygulanır ve dinin gerekliliği olduğundan özen gösterilirdi. Bu bakımdan Osmanlı Devleti’nde sosyal hayat kılık kıyafet yönüyle din ağırlıklı olarak gelişmekteydi.
Osmanlı giyiminde, çeşitli yazma kitaplar içine nakkaşlar tarafından yapılan minyatürlerde, surnamelerde ve yabancıların siparişi üzerine hazırlanan albümlerde görüleceği üzere bir renk cümbüşünün yaşandığı şalvar, iç gömleği, entari, kaftan, hırka, sarık, külah, tülbent, ferace, şal vs…gibi birçok şey kullanılmıştır.
SORU : İnsanların yaşam biçimini ve kültürünü ortaya koyan kıyafet, çeşitli dönemler boyunca değişiklik göstermiştir. İnsanoğlu için önemli ve zorunlu bir ihtiyaç olan kıyafet, neye göre çeşitli biçim ve görünümler almıştır.
CEVAP : millî kültüre ve coğrafi özelliklere
SORU : Osmanlı Devleti’nde kıyafet konusunda bir birlik yoktu. Bilim insanları, devlet adamları, şehirliler ve köylüler nasıl kıyafetler giyiyordu.
CEVAP : ayrı ayrı
SORU : Osmanlı Devleti’nde ilk defa memurlara ve askerlere aynı biçimde kıyafet giyme zorunluluğu getirdi. Ayrıca memurların pantolon ve fes giymesi de zorunlu tutuldu.hangi padişah zamanında
CEVAP : II. Mahmut,
SORU : Atatürk, Türk milletini her alanda uygar bir toplum düzeyine ulaştırmayı amaçlıyordu. Bu sebeple Türk milletinin, dış görünümü ile de çağdaş olması gerekiyordu. Bu konuda Atatürk ...“Medeniyim diyen Türkiye’nin hakikaten medeni olan halkı; baştan aşağıya, dış görünüşüyle bile medeni ve olgun insanlar olduğunu fiilen göstermeye mecburdurlar.”03’ diyerek Türk toplumunda kılık kıyafet değişiminin modernleşme için bir ne olduğunu vurgulamıştır.
CEVAP : ihtiyaç ve zorunluluk
SORU : Atatürk, her yenilik hareketinde olduğu gibi kılık kıyafet konusunda da Türk halkına öncülük yaptı. 1925 yılında yaptığı bir gezi sırasında ilk kez şapka giyerek halka tanıttı. Atatürk’ün giydiği şapka, halk arasında kısa sürede benimsendi. Toplumda şapka giyimi yaygınlaştı.hangi şehir de giydi şapkayı
CEVAP : Kastamonu’ya
SORU : 25 Kasım 1925 tarihinde, Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun kabul edilerek ne giyilmesi yasaklandı.
CEVAP : fes ve kalpak
SORU : Kadınlar da yeni bir kanun çıkarılmasına gerek kalmadan giydikleri neleri çıkararak çağdaş kıyafetler giymeye başladılar.
CEVAP : peçeli kıyafetleri
SORU : 1934 yılında çıkarılan bir Kanun ile din adamlarının ibadet yerleri dışında ne ile gezmeleri yasaklandı.
CEVAP : dinî kıyafetlerle
SORU : Sadece kimler dinî kıyafetleri ile ibadet yerleri dışında da dolaşabileceklerdi.
CEVAP : diyanet işleri başkanı ve Türkiye’deki diğer dinlerin en yetkili kişileri
Unutmayınız
Giyimde yapılan değişiklik, Türk halkını modern bir görünüme kavuşturdu. Kadın erkek herkes, uygar milletlerin giyim kuşamını benimsedi. Giyim kuşamdaki düzensizlik son bulurken aynı zamanda i toplumdaki birlik ve beraberlik de güçlenmiş oldu.
Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması
Kavram Bilgisi
Tarikat:
SORU : Tasavvufa dayanan ve Allah’a (c.c.) ulaşmak için izlenen yolların her birine ne denir
CEVAP : Tarikat:
SORU : Tarikatlar kimlerden oluşur
CEVAP : kendilerine ait şeyhleri, dervişleri ve bağlı üyeleri vardır.
Tekke:
SORU : Tarikat üyelerinin bir araya geldikleri, dinî tören yapılan yere ne denir
CEVAP : Tekke ,dergâh anlamındadır.
Zaviye:
SORU : Küçük yerleşim yerlerinde tarikat üyelerinin bir araya geldikleri ve ibadet yaptıkları yere ne denir
CEVAP : Zaviye:
SORU : Selçuklular ve OsmanlIlar zamanında Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük hizmetleri geçen tarikatlar ve bunların kurumlaşmış biçimi olan tekkeler, daha sonraki dönemlerde neyi kaybetti.
CEVAP : asıl özelliklerini
SORU : Tekke ve zaviyeler, eskiden kültür merkezleri iken zamanla ne oldu
CEVAP : yozlaşarak bozuldu.
SORU : Bu kurumlar, toplumun dinî duygularını sömürerek, yoksul ve hasta insanlara muska yazarak nasıl yerler durumuna dönüştü.
CEVAP : halkı aldatan
SORU : Ayrıca devlet içinde, din işlerinin yanında siyasi alanda da nasıl bir duruma geldi.
CEVAP : etkili
SORU : Tekke ve zaviyeler, cumhuriyetin ilk yıllarında, rejimi ve iç düzeni sağlamlaştırmak için yapılan neye karşı çıkmaya başlamıştı.
CEVAP : inkılaplara
SORU : Oysa cumhuriyet rejiminde ve Atatürk’ün laiklik ilkesine göre, halkı aldatan ve onların dinî duygularını sömüren bu kurumlara yer yoktu.
kabul edilen bir Kanun’la tekke, zaviye ve türbeler kapatılırken şeyhlik, dervişlik, dedelik, müritlik gibi unvan ve lakapların kullanımı yasaklanmıştır.Kaç tarihinde
CEVAP : 30 Kasım 1925’te
Çağın gerisinde kalmış olan bu kurumların kapatılması ile Türkiye’nin çağdaşlaşması ve toplumun laikleşmesi yolunda önemli bir adım daha atılmış oldu.
Unutmayınız
Amacı dışında kullanılan türbeler kapatılırken tarihte yer edinmiş kişilerin ve din büyüklerinin türbeleri kapatılmamıştır. Bunlar arasında; Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana, Osman Gazi ve Orhan Gazi türbeleri yer almaktadır.
Görüşünü Söyle
Tekke, zaviye ve türbeler kapatılırken Türk büyüklerine ve âlimlere ait türbelerin kapatılmaması hakkındaki görüşlerinizi söyleyiniz.
Çünkü tekke ve zaviyeler dinin kötü emellere alet edilmemesi için kapatılmıştı. Din ile ilgili hiç bir sorun yoktur. Bu yüzden Türk büyük alimlerine gereken saygı verilmiş, ama dini kötüye kullananlara karşı gerekli her türlü ceza verilmiştir
Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişim
Araştırınız
Osmanlı Devletl’nde kullanılan takvim, saat ve ölçüler hakkın- : da bir araştırma yapınız. Bu ölçülerin günümüzde kullanılıp kullanılmadığını öğreniniz.
Osmanlı’da kullanılan takvim, saat ve rakamlar farklıydı. Hatta bazı ölçü ve tartı birimleri ülke içinde dahi farklıydı. Yeni kurulan Türk devletinin diğer devletlerle uluslararası ilişkilerini kolaylaştırmak ve toplumda ikiliğe neden olan bu durumu düzenlemek için 1 Ocak 1926 tarihindeki kanunla hicri ve rumi takvim kaldırılarak miladi takvim kabul edildi.Alaturka saat yerine uluslararası saat uygulanmaya başladı. 20 Mayıs 1928’de kabul edilen yasa ile uluslararası rakamlar kullanmaya başlandı. 26 Mart 1931’deki ölçü kanunu ile arşın, okka, endaze gibi bölgeden bölgeye değişen birimler yerine ağırlık ölçüsü olarak kilogram; uzunluk birimi olarak metre kabul edildi.
SORU : Türk milletinin bir an önce Batı uygarlığına girmesini isteyen Atatürk, toplumu bu hedefe yönelmekten alıkoyacak engelleri ortadan kaldırmaya kararlıydı. Bunlar arasında neyin değişmesi de yer alıyordu.
CEVAP : takvim, saat ve ölçülerin
SORU : Osmanlı İmparatorluğu’nda kullanılan takvim, saat ve ölçüler gelişmiş ülkelerin kullandığı sistemlerden farklıydı. Bu durum uluslararası ilişkilerde, ticarette, haberleşmede ve ulaşımda kullanımı nasıldı
CEVAP : birçok güçlük çıkarıyordu.
Bu güçlükleri ortadan kaldırmak amacıyla cumhuriyetin ilanından sonra, hemen yeniliklere başlandı.
SORU : Ülkede, hangi takvim kullanılıyordu
CEVAP : ay yılına dayalı hicri takvim ile güneş yılına dayalı Rumi takvim birlikte kullanılıyordu
SORU : çağdaş ülkeler, güneş yılına dayalı neyi kullanıyorlardı.
CEVAP : miladi takvimi
SORU : Farklı takvimlerin kullanılması günlük yaşamda ve uluslararası ticarette sorunların çıkmasına sebep oluyordu. Batılı ülkelerle takvim konusunda birlik sağlamak için çıkarılan bir kanun ile ne kaldırıldı.
CEVAP : hicri ve Rumi takvim
SORU : kaç tarihinde
CEVAP : 26 Aralık 1925
SORU : Yerine, 1 Ocak 1926 tarihinden itibaren yürürlüğe giren miladi takvim kabul edildi. 1935 yılında ise çağdaş devletlerle uyum sağlayabilmek amacıyla, hafta tatili, hangi günden cumartesi öğleden sonraya ve pazar gününe alındı.
CEVAP : cuma
Daha sonraları, cumartesi ve pazar olmak üzere hafta tatili iki güne çıkarıldı.
SORU : Ülke genelinde saatler, neye göre ayarlanıyordu.
CEVAP : güneşin doğuş ve batışına
SORU : Bu sebeple ülkenin her bölgesinde ayrı saat uygulaması görülüyordu. Bu da günlük yaşamda ve resmî işlerin düzenlenmesinde neye sebep oluyordu
CEVAP : birçok karışıklığa
SORU : . Miladi takvimle birlikte ülkede saat birliğini gerçekleştirmek için değişken olmayan ne sistemine geçildi (1 Ocak 1926).
CEVAP : uluslararası saat
SORU : 26 Mart 1931 tarihinde kabul edilen bu Kanun ile ölçü birimleri değiştirildi. Eskiden uzunluk ölçüsü olarak kullanılan arşın ve endaze yerine
CEVAP :metre
SORU : ağırlık ölçüsü olarak kullanılan okka yerine ise ne kabul edildi.
CEVAP : kilogram
SORU : Metre ve kilogram sisteminin kabul edilmesiyle ülkede ve uluslararası alanda ticaret işleri kolaylaştı. Yurdun her yerinde tam bir ne kuruldu.
CEVAP : ölçü düzeni
Unutmayınız
Alaturka saat sisteminde saatler Güneş’in doğuşuna ve batışına göre ayarlanırdı. Bu yüzden her şehirde saatler farklı farklı idi.
Soru/yorum
Ölçü ve tartı birimlerinde uluslarası sisteme : geçildiğinde ülkenin ticari ilişkilerinde nasıl bir gelişme olmuştur? Düşüncelerinizi söyleyiniz.
Cumhuriyeti ilan edilmesinin ardından modern ve çağdaş olarak birtakım devrimlerin yapılması uluslararası alanda siyasi, sosyal ve kültürel olarak farkındalığın oluşmasında etkili olmuştur. Ölçü ve tartı birimlerinde uluslararası sisteme geçilmiştir. Bu da dünyayla aynı ölçü birimlerinin kullanılmasını sağlamıştır.Ölçü ve tartı birimlerinde uluslararası sisteme geçildiğinde ülkenin ticari ilişkilerinde de gelişme olmuştur. Aynı dili ve kavramları kullanmak, ticareti kolaylaştıran ve hızlandıran bir durum olmuştur. Ölçü ve tartının değiştirilmesi özellikle gıda, tekstil ithalat ve ihracatında birtakım ekonomik gelişme ve kalkınmaların da yolunu açmıştır.
Ülkemiz bütün Dünya ile aynı anda aynı ölçüleri kullanmış bu da Dünya ticaretinde önemli bir konuma gelmemize ve ticaretimizin gelişmesine yaramıştır.
Soyadı Kanunu
SORU : Cumhuriyetten önce soyadı yerine ne kullanılıyordu.
CEVAP : , dinî, sosyal veya soya dayalı unvan ve lakaplar
SORU : Bu durum günlük yaşamda, kişilerin devletle ve birbirleri ile olan ilişkilerinde zorluklar ortaya çıkarıyordu. Özellikle hangi işleride sorunlar yaşanıyordu.
CEVAP : okul, askerlik, tapu ve miras
SORU : Ayrıca ad benzerliklerinden dolayı hangi işlerde yanlışlıklar yapılıyordu.
CEVAP : adalet ve hukuk
SORU : Türkiye Büyük Millet Meclisi, 21 Haziran 1934 tarihinde çıkardığı Soyadı Kanunu ile Batı ülkelerinde olduğu gibi, her aileye bir soyadı verilmesini kararlaştırdı. Bu kanuna göre, her Türk vatandaşının ön adının yanı sıra bir de ne alması gerekiyordu.
CEVAP : soyadı
SORU : Bu soyadlarının ne olması zorunluydu.
CEVAP : Türkçe
SORU : Ayrıca hangi sözcükler soyadı olarak alınamayacaktı.
CEVAP : rütbe, ırk ve millet adı ile gülünç ve ahlaka aykırı
SORU : Soyadı Kanunu’na uygun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’e, Türk milletinin minnet duygularını anlatan ve Türklerin atası anlamına gelen hangi soyadını verdi.
CEVAP : Atatürk
SORU : Atatürk’ün silah arkadaşı olan İsmet Paşa’ya da hangi soyadı verildi.
CEVAP : İnönü
Bunları Biliyor musunuz?
Atatürk’e soyadı olarak verilmesi düşünülen bazı soyadları arasında şunlar bulunmaktaydı:
Korkut, Ulaş, Ergin, Tokuş, Türkata, Atabey, Arız...
b. Türk Kadınına Toplumsal Alanda Sağlanan Haklar
SORU : İslamiyet’ten önceki Türk devletlerinde kadın, erkekle nasıldı
CEVAP : eş değerde tutulurdu.
SORU : İlk Türk devletlerinde kadınlar, sosyal ve toplumsal alanlarda nasıl bir konumda idi.
CEVAP : etkin
SORU : Eski Türk toplumunda tek eşlilik yaygın olup ev, neydi
CEVAP : eşlerin ortak malı sayılırdı.
SORU : Çocuklar üzerinde kadın ve erkeğin hakları ne kadar olurdu.
CEVAP : eşit
SORU : Ayrıca kadınlar, devlet yönetiminde de etkin bir rol oynuyorlardı. Hakanın eşi, devlet işlerinin görüşüldüğü meclise katılır, hakan olmadığı zamanlarda ne yapardı.
CEVAP : devleti onun adına yönetirdi
SORU : Osmanlı toplum düzeni içinde, kadınların kişisel ve toplumsal hakları kısıtlanmıştı. Kadınların büyük bir bölümü neyin dışında tutulmuştu.
CEVAP : toplum yaşamının
SORU : Devlet yönetiminde, mirasta, evlenme ve boşanmada, eğitimde, çalışma yaşamında erkeklere tanınan haklar kadınlara verilmişmiydi.
CEVAP : hayır
SORU : Kurtuluş Savaşı’nda cepheye silah ve cephane taşıyan vatansever Türk kadını, cumhuriyetin kurulması ile birlikte erkeklerle neye kavuşmuş oldu.
CEVAP : eşit haklara
Atatürk, Türk kadınının toplum ve çalışma yaşamında erkeğin en büyük yardımcısı ve tamamlayıcısı olduğunu düşünüyordu.
Atatürk bu konuda şunları söylemiştir:
Bu yol, büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, yaşamımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını bilimsel, ahlaksal, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisi yapmak yoludur.”(14)
SORU : Atatürk, yeni bir Medeni Kanun hazırlanmasını sağladı. 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren bu Kanunla Türk kadını, sosyal ve ekonomik alanlarda erkeklerle neye sahip oldu
CEVAP : aynı haklara
Medeni Kanun’dan yararlanan Türk kadını günümüzde öğretmen, doktor, mühendis, yargıç, sanatçı, gazeteci, avukat, subay gibi hemen her iş kolunda görev yapmaktadır.
SORU : Türk kadınının siyasi yaşamda da etkin bir rol almasını isteyen Atatürk, bunu sağlamak için çalışmalara başladı. İlk aşama olarak 3 Nisan 1930 tarihinde kadınlara, ne verildi.
CEVAP : belediye seçimlerine katılma hakkı
SORU : Daha sonra, kadınların hangi seçimlere katılmaları sağlandı
CEVAP : muhtarlık (1933).
SORU : Son olarak 5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa’da yapılan bir değişiklikle Türk kadınına ne hakkı tanındı.
CEVAP : milletvekili seçme ve seçilme
SORU : Böylece siyasi yaşamda kadın erkek eşitliği sağlanırken seçme ve seçilme hakkını elde eden Türk kadını, nerede söz sahibi oldu.
CEVAP : devlet yönetiminde
:••• Bunları Biliyor musunuz?
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren ülkeler
Atatürk’ün önderliğinde Türk kadını birçok siyasal, sosyal ve ekonomik hak elde etti. Aile ortamında, iş hayatında, kültürel alanda erkeklerle eşit haklara sahip oldu. Türk kadınları, Atatürk ve cumhuriyet yönetimi sayesinde erkeklerin yaptıkları meslek ve görevleri yapmaya başladılar.
Atatürk’ün Türk kadınlarına sosyal, siyasal, spor, sanat, bilim vb. alanlarda sağladığı haklar ile ilgill bir araştırma yapınız. Günümüzde Türk kadınının gösterdiği başarılara örnek verebileceğiniz birisi var mı? Bu kişi hakkında bilgi toplayarak arkadaşlarınıza tanıtınız.
1926 yılında Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle Türk kadını aile ortamında, iş hayatında, kültürel, ekonomik alanda söz ve karar sahibi olmuş ve zamanla erkeklerle aynı hakları elde etmiştir. Türk kadınları cumhuriyet sayesinde erkeklerin yaptıkları görevleri yapmaya başlamışlardır. Yapılan yeni düzenlemelerle Türk kadını, günümüzde öğretmen, doktor, mühendis, yargıç, gazeteci, avukat, subay vb. hemen her iş kolunda görev yapmaktadır. Türk kadını Birinci Dünya Savaşı’nda ve Kurtuluş Savaşı’nda erkeğiyle beraber mücadele etmiştir. İlk aşamada 3 Nisan 1930 tarihinde kadınlara, belediye seçimlerine katılma hakkı verildi. Daha sonra kadınların muhtarlık seçimlerine katılması sağlandı. Eğitim hakkı, kadın-erkek eşitliği, kadının aile içindeki rolü, kadının çalışma hayatına katılması, seçme ve seçilme hakkı gibi haklar bunların başlıcalarıdır.
4.6. EKONOMİ ALANINDA YAPILAN YENİLİKLER
Araştırınız ■
Atatürk’ün ekonomi alanında söylemiş olduğu “Siyasi, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun- ; lar, ekonomik zaferler ile taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler kalıcı olmaz, az zamanda söner...”
■ Atatürk'ün yukarıdaki ekonomi ile ilgili sözünün anlamını araştırınız.
Cevap: Mustafa Kemal bu sözüyle ekonomik bağımsızlığın önemini vurgulamıştır. Çünkü ne kadar savaşları kazansanız da başarılar elde etseniz de ekonomik bağımsızlığınız yoksa sonuçta hep dışa bağımlı kalırsınız. Bu da sizlerin özgür refah dolu bir ülke olmanızı engeller.
a. Türkiye İktisat Kongresi
Kurtuluş Savaşı sırasında elindeki tüm imkânı ortaya koyan Türk milleti bağımsızlığını kazanmıştı. Fakat, geride ekonomisi tamamen bozulmuş bir ülke kalmıştı. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Türk milleti, ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek ve çağdaş ülkeleri yakalamak zorundaydı.
Mustafa Kemal, daha cumhuriyeti ilan etmeden önce ülke ekonomisinin bağımsız ve millî olabilmesi için İzmir’de Türkiye İktisat Kongresl'ni topladı (17 Şubat 1923).
Kongreye, ülkenin her yerinden gelen çiftçi, işçi, tüccar ve sanayici temsilcileri katıldı. 1135 temsilcinin katıldığı kongrede ülkenin tüm ekonomik sorunları tartışıldı. Kongrede, ülkenin o zamanki ihtiyaç ve ekonomik koşulları göz önünde bulundurularak önemli kararlar alındı. Misak-ı İktisadi yani Ekonomi Andı kabul edildi.
soruyorum
Cumhuriyetin ilanından önce Türkiye İktisat Kongresi’nin toplanmış olması, Atatürk’ün hangi konulara önem ve öncelik verdiğini gösterir? Görüşlerinizi açıklayınız.
Cumhuriyet ilan edilmeden önce cumhuriyete giden yol Milli Mücadele’de elde edilen siyasi, askeri ve hukuki zaferlerle inşa edilmiştir. Bu bakımdan bazı kongreler cumhuriyetin ilan edilmesinden önce gerçekleştirilmiştir. Bunlar eğitim, iktisat kongreleri olarak bilinmektedir.İktisat kongrelerinin daha önceden yapılarak kalkınma planlarının oluşturulması Mustafa Kemal‘in devletin bağımsızlığına ve iktisadi olarak elverişli olmasına verdiği önemi göstermektedir. Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra iktisat kongrelerinde alınan kararlar gereğince üretim gerçekleştirebilecek tarım ve sanayi kuruluşları kurulmuştur. Bu da ülkenin gelişmesinde ve kalkınmasında etkin rol oynamıştır.
Atatürk’ün ekonomik özgürlüğe yerli sermayeye dolayısı ile de devletçilik ilkesine bağlı kalacağına bu ilke doğrultusunda çalışmalar yürüteceğine işarettir.
Türkiye İktisat Kongresi Kararları
Öncelikle, ham maddesi yurt içinden temin edilen sanayi dalları kurulmalıdır.
Kısa sürede, küçük işletme ve el tezgâhlarından fabrika ve büyük işletmelere geçilmelidir.
Özel sektöre kredi verecek bir banka kurularak sanayi kuruluşları teşvik edilmelidir.
Özel sektörün gerçekleştiremediği yatırımları devlet yapmalıdır.
Yerli malların kullanılması ve tasarrufun teşvik edilmesi sağlanmalıdır.
Vergi ve toprak reformu yapılmalıdır.
SORU : Türkiye İktisat Kongresi, neyi kalkınmamızı öngörmekteydi.
CEVAP : kendi imkânlarımızla ve öz kaynaklarımızla
SORU : Yerli malı kullanımını özendirirken Türk insanını ne çağırıyordu.
CEVAP : tasarruf yapmaya
SORU : neden
CEVAP : Çünkü savaştan yeni çıkılmıştı ve eldeki imkânlar kısıtlıydı.
SORU : Yapılacak tasarruf ile ne amaçlanıyordu.
CEVAP : ülkeyi, dış devletlere muhtaç bir duruma getirmemek
b. Tarım, Sanayi, Ticaret ve Denizcilik Alanındaki Gelişmeler
SORU : Millî bağımsızlığını kazanan Türk devleti, ekonomik bağımsızlığını kazanmak için tarım, ticaret, sanayi ve bayındırlık alanlarının tümünde önemli atılımlar yapmayı gerekli görmüştü.neden
CEVAP : Çünkü, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra ülkenin her alanda kalkınmaya ihtiyacı vardı.
Tarım Alanında Gelişmeler
SORU : Cumhuriyetin ilk yıllarında, Türk halkının büyük çoğunluğu geçimini nereden sağlamaktaydı.
CEVAP : tarımdan
SORU : tarım alanındaki üretim ilkel koşullarda yapıldığı için fazla verim alınabiliniyormuydu.
CEVAP : hayır
SORU : Tarım alanında neyin bir an önce başlatılması gerekiyordu.
CEVAP : üretimi artıracak düzenlemelerin
Kavram Bilgisi
Aşar vergisi:
SORU : Osmanlı Devleti’nde köylüden, ürettiği tarım ürünleri için onda bir oranında alınan vergiye ne denir
CEVAP : Aşar vergisi:
SORU : Atatürk, tarım alanında gerçekleştirmeyi düşündüğü çalışmalara, köylünün ödemekte zorluk çektiği neyi kaldırarak başladı (17 Şubat 1925).
CEVAP : aşar vergisini
SORU : Daha sonra ne aracılığı ile araç, tohum vb. ihtiyaçların karşılaması için çiftçilere kredi kolaylığı sağlandı.
CEVAP : Ziraat Bankası
SORU : Tarım Kredi Kooperatifleri kurularak yurdun her yerinde ne açıldı.
CEVAP : kooperatifler
SORU : Böylece köylüler, ürettiklerini çok iyi koşullarda değerlendirme imkânına kavuştu.
Tarımsal üretimi artırmak ve çiftçiye ucuz tohumluk sağlamak düşüncesiyle ne kuruldu.
CEVAP : tohum ıslah (iyileştirme) istasyonları
SORU : Tarımda neye önem verildi.
CEVAP : makineleşmeye
SORU : Tarım faaliyetlerinin daha bilimsel yapılmasını amaçlayan devlet, ne okulları açtı.
CEVAP : ziraat ve veterinerlik
SORU : Bu dönemde yurdumuzun pek çok yerinde şeker pancarı, Doğu Karadeniz’de çay, Akdeniz Bölgesi’nde turunçgiller yetiştirilmeye başlandı. Köylünün bilgisini artırmak amacıyla ne kuruldu.
CEVAP : örnek çiftlikler
SORU : Bu çiftliklerden en önemlisi, Ankara’da bizzat Aratürk tarafından kurulan nedir
CEVAP : Atatürk Orman Çiftiiği’dir.
Sanayi Alanında Gelişmeler
SORU : Yeni Türk devletinin kurulduğu yıllarda ülkemizin sanayisi nasıldı
CEVAP : pek gelişmemişti.
SORU : Savaşların getirdiği yıkım, kapitülasyonlar ve Osmanlı İmparatorluğu’nun gereken ilgiyi göstermemesi sebebiyle ülkemizde ne kurulamamıştı.
CEVAP : millî sanayi
SORU : Savaş yıllarından sonra sanayileşmenin önündeki engeller birer birer ortadan kaldırılmaya başlandı. İlk olarak Lozan Barış Antlaşması’nda sanayimizin gelişimini engelleyen ve dışa bağımlı kılan ne kaldırıldı.
CEVAP : kapitülasyonlar
SORU : Fakat millî ve gelişmiş bir sanayinin kurulması kolay değildi. Bunun için neye gereksinim vardı.
CEVAP : yeterli sermaye birikimine, yetişmiş elemana, bilgiye ve teknolojiye
SORU : Devlet, sanayinin kurulmasını ve geliştirilmesini özendirmek amacıyla 1927 yılında ne Kanunu’nu çıkardı.
CEVAP : Teşvik-i Sanayi (Sanayiyi Özendirme)
SORU : Bu Kanun’la, kime sanayi kurma konusunda büyük imkânlar sağlandı.
CEVAP : özel girişimciye
SORU : Bir yandan da devlet, özel girişimcinin gerçekleştiremeyeceği neyi kurmaya çalıştı.
CEVAP : büyük sanayi kuruluşlarını
SORU : 1929’da yaşanan dünya ekonomik bunalımı, tüm ülkeleri olduğu gibi ülkemizi de olumsuz yönde etkilerken sanayileşmemizi de yavaşlattı. Ekonomik bunalım karşısında özel sermayenin yetersiz kalması üzerine devlet, bir dizi önlem aldı. Bu amaçla 1933 yılında, Birinci ne hazırlandı.
CEVAP : Beş Yıllık Kalkınma Planı
SORU : Aynı zamanda 1933 yılında Atatürk’ün devletçilik ilkesini uygulamaya koyan devlet, sanayileşme alanındaki atılımları birer birer kendi eliyle yapmaya başladı. 1933 yılında Sümerbankın kurulmasıyla hangi alanda önemli gelişmeler yaşandı.
CEVAP : hem bankacılık hem de dokuma sanayii
SORU : Ülkenin birçok yerinde ne fabrikaları kuruldu.
CEVAP : pamuklu dokuma
SORU : Sümerbankın açılması ve başarılı atılımlar gerçekleştirmesi ülkede yeni kuruluşların açılmasını özendirdi. Daha sonra, devlet tarafından ülkenin doğal zenginliklerini değerlendirmek amacıyla ne kuruldu (1935).
CEVAP : Etibank
SORU : Ayrıca ülkemizdeki yer altı zenginliklerinin ortaya çıkarılması düşüncesiyle ne kuruldu (1935).
CEVAP : Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA)
SORU : Bu Kuruluş, sanayi için gerekli ham madde kaynaklarını araştırıp ortaya çıkardığı için sanayinin gelişmesine önemli katkıda bulundu. Maden sanayisi alanında, ham maddelerin değerlendirilmesi amacıyla ne açıldı (1939).
CEVAP : Karabük Demir Çelik Fabrikası
SORU : Hızla artan sanayi yatırımları sonucunda ülkemizde birçok alanda yeni fabrikalar kuruldu. Bu fabrikaların başında hangi fabrikalar gelmektedir.
CEVAP : kumaş, şeker, kâğıt, cam, kimyasal madde ve demir - çelik
Aşağıda verilen kelime gruplarını açıklayınız.
Teşvik-i Sanayi Kanunu: Sanayi Teşvik Kanunu, sanayi yatırımı yapacak işletmelere muafiyet, imtiyaz ve teşvik sağlamayı amaçlayan yasadır. 28 Mayıs 1927’de çıkarılmış olan yasa 15 yıl süreyle yürürlükte kalmıştır. Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun çıkarılması Mustafa Kemal Atatürk’ün sanayi alanında yapmış olduğu bir yeniliktir.
MTA: MTA Genel Müdürlüğü, 1935 yılında 2804 Sayılı özel kanunla kurulmuş özel kanun hükümlerine tabi tüzel kişiliği olan madencilik sektörünün gelişmesi için gerekli her türlü bilgiyi üreten ve altyapı hizmetlerini de sunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı araştırmacı bir kuruluştur.
Ticaret Alanında Gelişmeler
SORU : Osmanlı İmparatorluğu döneminde, azınlıklara ticarette büyük ölçüde kolaylık ve serbestlik tanınmıştı. Ayrıca askerlik görevi yapmayan azınlıklar zamanlarının büyük bir bölümünü ticarete ayırıyorlardı. Bu sebeple ülkemizde cumhuriyet öncesinde ticaret, daha çok kimler tarafından yürütülüyordu.
CEVAP : azınlıklar
SORU : Millî ekonomi ilkesi ve devlet çıkarları doğrultusunda ticaret yaşamını geliştirmek gerekiyordu. Türklerin de ülkedeki ticarette etkin bir konuma gelmeleri sağlanmalıydı. Bu amaçla devlet bazı çalışmalar başlattı. Önce neyin geliştirilmesine önem verildi.
CEVAP : bankacılığın
SORU : Osmanlı İmparatorluğu zamanında da bankalar bulunuyordu. Fakat bunların çoğunluğu kimin yönetimindeydi.
CEVAP : yabancıların ve gayrimüslimlerin
SORU : 1924 tarihinde iş sahiplerine kredi sağlamak için Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk özel bankası olan ne kuruldu.
CEVAP : Türkiye İş Bankası
SORU : Böylece ticareti geliştirmek ve halkı ticarete özendirmek amacıyla kolaylıklar yapılmaya çalışıldı. Daha sonra, 1 Temmuz 1926’da ne kanunu çıkarıldı.
CEVAP : Kabotaj Kanunu
SORU : Bu Kanun’la, Türk vatandaşlarına limanlarımız arasında gemi işletme ve ticaret yapma hakkı tanınarak hangi ticaretimiz geliştirildi.
CEVAP : deniz
SORU : 1926 yılında çıkarılan hangi kanun ile ticaretin desteklenmesinin ve geliştirilmesinin önü açıldı.
CEVAP : Ticaret Kanunu
SORU : Ayrıca 1927 yılında çıkarılan hangi kanun ile sanayici ve iş adamlarına destek verildi.
CEVAP : Teşvik-i Sanayi Kanunu
1928 yılında Tarım Kredi Kooperatiflerinin kurulması, Yüksek Ziraat Enstitüsünün açılması, Deniz Ticaret Kanunu’nun kabul edilmesi ve Ziraat Bankasının imkânlarının artırılması, ticaretin geliştirilmesi için yapılan çalışmalardan bazılarıdır.
Unutmayınız
Millî Mücadele için Asya’daki Müslümanlar tarafından toplanan yardım paralarının bir kısmı, İş i Bankasının kuruluşunda sermaye olarak kullanılmıştır.
Denizcilik ve Ulaştırma Alanındaki Yenilikler
SORU : Osmanlı Devleti’nde denizlerdeki taşıma ve işletme hakları kimlerin elinde bulunuyordu.
CEVAP : yabancı şirketlerin
SORU : Bu durum millî egemenlik haklarına aykırı idi. Ayrıca Türk denizciliği bu uygulamadan nasıl etkileniyordu
CEVAP : zarar görüyordu.
SORU : Türkiye İktisat Kongresi’nde, denizlerimizde faaliyet gösteren yabancı işletmelerin ne kararı alındı.
CEVAP : millileştirilmesi
SORU : 1 Temmuz 1926 tarihinde çıkarılan hangi kanun ile Türklere ait denizler ve limanlarda ticaret yapma hakkı sadece Türk vatandaşlarına tanındı.
CEVAP : Kabotaj Kanunu
SORU : Ülkemizde hâlen 1 Temmuz tarihi, ne olarak Türk denizcileri tarafından coşkuyla kutlanmaktadır.
CEVAP : Kabotaj Bayramı
Unutmayınız
Kabotaj hakkı: Bir devletin kendi kara sularında, iç denizlerinde, göl ve akarsularında taşıt işlet- i me ve kendi limanlarını kullanma hakkıdır.
SORU : Devlet güvenlik, ticaret ve sanayi hizmetlerinin vatandaşa ulaştırılması amacıyla ulaşım konusu üzerinde de önemle durdu. Bayındırlık ve ulaştırma alanında ne yapımına ağırlık verildi.
CEVAP : kara yolu ve demiryolu
SORU : Özellikle demir yolu yapım ve işletmeciliğini üstlenen devlet, yabancıların elinde bulunan Batı Anadolu’daki neyi satın almıştı.
CEVAP : demir yollarını
SORU : Bunun yanı sıra ülkenin her yanı ne ağıyla örülmeye çalışıldı.
CEVAP : kara yolu ve demiryolu
c. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı
SORU : Kriz Amerika Birleşik Devletleri’nde 21 Ekim 1929’da neyin çökmesiyle başladı
CEVAP : borsanın
SORU : 1929 Ekonomik Krizi , 20. yüzyıl dünya tarihindeki en önemli olaylardan biridir. diğer adı nedir
CEVAP : Büyük Buhran
SORU : Krizin boyutu nedir
CEVAP : Kriz, ABD’den başlayarak bütün dünya piyasalarına yayıldı. Sanayileşmiş ülkelerin tamamı bu krizden etkilendi.
Türkiye’yi Nasıl Etkiledi?
SORU : 1929 Ekonomik Krizi Türkiye’yi etkilediği zaman cumhuriyet daha yeni kurulmuştu. Ülke ekonomisi büyük oranda neye dayalı idi
CEVAP : tarıma
SORU : ülkede sermaye birikimi ne kadardı
CEVAP : yok denecek kadar azdı.
SORU : Üstelik hâlâ Lozan’dan kalan sorunlar ile uğraşılıyordu. Türkiye’nin ihracat geliri büyük oranda, Avrupa’ya sattığı neye bağlıydı.
CEVAP : tarım ürünlerine
SORU : İhracatın %80’i tarıma dayanıyor ve bu ihracatın da neredeyse hepsi Avrupa’ya yapılıyordu. Krizin Avrupa’da yayılması üzerine üretilen tarım ürünleri ihracatı ne oldu
CEVAP : ihraç edilemedi.
Çiftçi, ürününü satamaz hâle geldi.
Piyasalarda ise Türk parası hızlı bir değer kaybına uğradı.
Devlet, OsmanlI’dan kalan dış borçlan ödeyemez duruma geldi.
Türkiye Hangi Önlemleri Aldı?
SORU : Krizin Türkiye’de hissedildiği 1929 ile 1933 yılları arasında hükümet bir dizi önlem alarak krizin etkilerini hafifletmeye çalıştı. Türkiye, bu zor yıllarda Türkiye İktisat Kongresi politikasında belirlediği ekonomi ilkelerinden vazgeçerek ne gütmeye başladı.
CEVAP : daha devletçi bir ekonomi politikası
SORU : Bu yıllarda özel sektör sermaye birikimi konusunda yetersiz kaldığı için devlet kendi eliyle sanayileşmeyi hızlandırmaya çalıştı. Çok sayıda büyük sanayi atılımı kim tarafından gerçekleştirildi.
CEVAP : devlet
SORU : 1930 yılında Merkez Bankası kurularak ne korunmaya çalışıldı.
CEVAP : Türk parasının değeri
SORU : Osmanlı Devleti’nden kalan dış borçlar için ne yapılarak ödemeye devam edildi.
CEVAP : yeni anlaşmalar
Atatürk’ün devletçilik ilkesi sayesinde Türkiye bu zor günleri atlatmayı başardı.
Dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşen ekonomik bir gelişmeden diğer ülkeler niçin etkileniyorlar? Bu konu ile ilgili görüşlerinizi söyleyiniz. Günümüzde bu duruma benzer olaylar yaşanıyor mu? Örnekler veriniz.
Cevap: Çünkü Küreselleşme sürecinde ekonomiler birbirlerine daha yakın ve bağımlı hale geliyor; dünya ekonomisi tek pazara dönüşüyor. Bağımsız ekonomi politikalarını uygulamanız zorlaşıyor ve dış şoklardan kolayca etkileniyoruz. Örneğin Orta doğuda bir savaş olduğunda benzin fiyatları hemen artıyor bu durum da bizim gibi ülkelerde ekonominin zor durumda kalmasına neden oluyor.
4.7. SAĞLIK ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR
Araştırınız
i Cumhuriyetin ilk yıllarındaki sağlık hizmetleri ile ilgili bir araştırma yapınız.
Cumhuriyetin İlk Yıllarında Sağlık Alanında Gelişmeler: Uzun süren savaşlar nedeniyle ülkemizde sağlık hizmetleri ihmal edilmişti. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında hastalıklar; sağlıksız ortam, yoksulluk, göç, savaş zararları yüzünden ülkenin her tarafına yayılmıştı. Hastalıkların ciddi boyutlara ulaşmasını önlemek için Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkarılan bir yasa ile “Sağlık Bakanlığı” kuruldu.Cumhuriyetin ilanından sonra bir sağlık politikası oluşturuldu. Sağlık kuruluşları yaygınlaştırıldı. Sağlık personelinin sayısı artırıldı. Zorunlu görev uygulaması ile ülkenin dört bir yanına doktor gönderildi. Salgın hastalıklara karşı savaş başlatıldı. Böylece sıtma, trahom, frengi, tifo, veba, kızamık, kolera, çiçek ve verem gibi hastalıkların önüne geçildi.
SORU : Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde hangi etkenlerin sebebiyle sağlık alanında önemli sorunlar ortaya çıkmıştı.
CEVAP : art arda yaşanan savaşlar, göçler ve ekonomik imkânların yetersizliği
SORU : Ülke genelinde sıtma, trahom, frengi ve verem gibi salgın hastalıklar nedeniyle neler oldu.
CEVAP : çok sayıda insan hayatını kaybetmişti
SORU : Türkiye Cumhuriyeti, sağlık ve sosyal yardım işlerini bir bütün olarak ele aldı. İlk olarak 2 Mayıs 1920 tarihli Kanun’la TBMM, neyi oluşturarak sağlık alanında örgütlü çalışmayı başlattı
CEVAP : Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığını
SORU : Ankara’da Türkiye’de halkın sağlığının korunması amacıyla temel laboratuvar hizmetleri verilmeye başlandı (1928).bununla ilgili kurulan kurum nedir
CEVAP : Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü
SORU : Bütün yurtta salgın hastalıklara karşı ne düzenlendi.
CEVAP : aşı kampanyaları
SORU : Aşı ve serum üretimini karşılama görevi kime verildi.
CEVAP : Hıfzıssıhha Enstitüsüne
SORU : Yapılan sistemli çalışmalar sonucunda sıtma, trahom, frengi ve verem gibi salgın hastalıklar ne oldu
CEVAP : engellendi.
Soru/yorum
Devlet tarafından bulaşıcı hastalıklarla mücadele edilmeseydi nasıl sonuçlar ortaya çıkabilirdi? Devletin sağlık konusundaki görevlerinin neler olduğunu Anayasa’dan bulup inceleyiniz
Devlet bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmeseydi, salgın hastalıklar yaşanır, ölüm oranları artar, doğumlar azalır ve nüfus düşerek ülkenin kalkınması ve gelişmesi durur. Bu nedenle ülkenin bağımsızlığının korunması, insana değer verilmesi bakımından sağlık hizmetlerinin gerekli ilaçlar ile zamanında uygulanması gerekir.Bulaşıcı hastalıklar ölümcül etkiler taşıyabilmektedir. Bu da bulaşıcı hastalıklarla kapsamlı bir mücadele gerektirmektedir. Bunun için de devlet teması ve gücü gerekmektedir. Bu nedenle devlet sağlık hizmetleri bakımından aşı ve iğnelerin tedarik edilerek gerekli ilaçların sağlanmasıyla bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmektedir.
Devlet bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmeseydi, salgın hastalıklar yaşanır, ölüm oranları artar, doğumlar azalır ve nüfus düşerek ülkenin kalkınması ve gelişmesi durur. Bu nedenle ülkenin bağımsızlığının korunması, insana değer verilmesi bakımından sağlık hizmetlerinin gerekli ilaçlar ile zamanında uygulanması gerekir.
SORU : Uygulanan sağlık politikası gereğince yeni hastaneler, neler açıldı
CEVAP : tıp fakülteleri ve sağlık ocakları
SORU : Mevcut olan sağlık alanında önemli atılımlar yapıldı.neler yapıldı
CEVAP : hastanelerin yatak ve personel sayıları artırılarak
SORU : halkın sağlık konusunda bilinçlenmesi sağlanması için ne yapıldı
CEVAP : İlk defa koruyucu hekimlik uygulaması getirildi
SORU : Bu uygulama ile insanlara hastalıktan korunma yolları anlatılırken sağlıklı bir toplum için ne gibi etkinlikler de ön plana çıkarıldı.
CEVAP : spor
Bunları Biliyor musunuz?
Ankara’da açılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığının yaptığı çalışmalar:
SORU : Atatürkçü Düşünce Sistemi’nde devletin temel görevi, nedir.
CEVAP : toplumsal ve ekonomik düzeni kurup sürdürmektir
SORU : Bu anlayışa göre devletin başlıca görevleri;
CEVAP : ülkede düzen ve huzuru sağlamak; millî savunma, ulaştırma, millî eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarındaki sorumlulukları yerine getirmektir.
SORU : Tarım, ticaret ve sanayi gibi alanlardaki ekonomik faaliyetlerin nasıl işlemesini sağlamaktır.
CEVAP : bir düzen içinde
SORU : Bu amaçla devlet, ne yapar
CEVAP : özel girişim alanındaki etkinlikleri izler, denetler, özel girişimleri toplumun ihtiyacı olan alanlarda üretim yapmaya teşvik eder.
SORU : Atatürk’ün halka hizmet etme ihtiyaçlarını karşılama konusundaki görüşleri ve bu konuda uyguladığı politikalar hangi ilke içinde yer alır.
CEVAP : devletçilik ilkesi
4.8. CUMHURİYETİN TÜRK TOPLUMUNA SAĞLADIĞI KAZANIMLAR
Araştırınız
Monarşi ile yönetilen ülkeler ile cumhuriyet ile yönetilen ülkeler arasında yönetim alanında ne gibi farklar olduğunu araştırınız.
Cumhuriyet, demokrasi ilkelerinin en iyi uygulandığı yönetim şeklidir. Bu yönetim, kişi hak ve özgürlüklerini anayasal güvence altına almıştır. Bugün toplum olarak sahip olduğumuz tüm demokratik nitelikler, cumhuriyetin eseridir. Atatürk, cumhuriyet sisteminin Türk ulusunun karakterine ve geleneklerine en uygun yönetim biçimi olduğunu belirtmiştir. Monarşi yönetimlerinde hakimiyet tek kişide toplanmıştır. Bu kişi padişah, kral, hükümdar, imparator gibi isimlerle adlandırılmıştır. Yasa koyma, yargılama, vergi toplama, savaşa ve barışa karar verme yetkisine sahiptir. Halkın temel hak ve hürriyetlerinden söz edemeyiz. Yüzyıllar boyunca dünyada en yaygın yönetim şekli olarak uygulanmıştır
SORU : Cumhuriyet yönetimi, Türk milletine ne imkânı sağlamıştır.
CEVAP : özgür ve bağımsız yaşama
SORU : Atatürk’ün ortaya koyduğu cumhuriyetçilik ilkesini ancak nasıl koruyabiliriz.
CEVAP :milletçe cumhuriyet yönetimine bağlılığımızla
Atatürk, cumhuriyet yönetiminin Türk toplumu için önemini şu sözü ile belirtmiştir:
“Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla, Türk milletini güvenli ve sağlam bir gelecek yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibarıyla büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.”
SORU : Cumhuriyet, devlet - vatandaş ilişkilerini en iyi şekilde düzenleyerek Türk milletini teokratik monarşilerden tamamen ayrıştırarak nasıl bir millet hâline getirmiştir.
CEVAP : hukuksal alanda eşit haklara sahip
SORU : Gerçek demokrasi her şeyden önce neye dayanır.
CEVAP : özgür seçime
SORU : Bir milletin kendi kendini yönettiğinden söz edebilmek için milletin siyasi tercihini ne ile ortaya koyabilmesi gerekir.
CEVAP : serbest seçimlerle
SORU : Cumhuriyet yönetiminde hangiözellik halkın sahip olduğu en temel özelliktir.
CEVAP : millî egemenlik
SORU : Cumhuriyet yönetimi, vatandaşların hak ve özgürlüklerini yeniden düzenleyip bütün bireyleri yasalar önünde neye kavuşturmuştur.
CEVAP : eşit haklara
SORU : Ayrıca Türk milleti cumhuriyetçilik ilkesinin uygulanması ile devlet yönetiminde ne sahibi olmuştur.
CEVAP : söz ve karar
SORU : Nutuk veya diğer adıyla Söylev olarak bilinen eser, Atatürk’ün 1927 yılında TBMM’de Cumhuriyet Halk Fırkası üyelerine yaptığı ve 15 - 20 Ekim tarihleri arasında ne kadar süren veciz konuşmasıdır.
CEVAP : altı gün
SORU : Millî Mücadele ve cumhuriyet tarihi açısından önemli bir tarihî belge olan Nutuk, yaşanan olayları kanıtlara dayalı olarak anlatan neyin öyküsüdür.
CEVAP : millî bir heyecan ve direnişin
SORU : Sadece mevcut dönemi içermeyerek bugüne ve geleceğe de ışık tutan Nutuk, Türk milletinde var olan millî bilinci harekete geçiren nasıl bir kaynak eserdir.
CEVAP : önemli
SORU : Atatürk, Nutuk adlı yapıtında 1919 - 1927 yılları arasında yaşanan olayları nasıl bir dille ortaya koymayı başarmıştır.
CEVAP : akıcı
Atatürk, Nutuk’ta “1919 senesinin 19’uncu günü Samsun’a çıktım.” ifadeleriyle başlayan bu tarihî eserini üç döneme ayırmıştır:
1919 -1920: Genelgeler ve Kongreler Dönemi
1920 -1923: Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi
1923 -1927: Türkiye Cumhuriyeti Dönemi
Anadolu’nun işgal edilmesi, Millî Mücadele yılları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması ve inkılapların yapılışı bütün detayları ile Nutuk’ta anlatılmıştır. Nutuk, millî ve tarihî olayları tarafsız gözle yazmak isteyen bir tarihçinin eseri değil, doğrudan doğruya tarih yapanla yazanın aynı kişi olduğu bir eserdir. Benzerleriyle kıyaslamak mümkün değildir. Atatürk’ün bu eseri kaleme almasının en önemli nedenlerinden biri, millî tarih şuurunu aşılamaktır. Nutuk aynı zamanda Türk milletinin bugününe ve geleceğine ışık tutan önemli bir eserdir. Millî Mücadele Dönemi’nde ortaya çıkan siyasi, sosyal ve askerî olaylar bizzat Atatürk tarafından kaleme alınmıştır. Yakın tarihimizle ilgili araştırma yapmak isteyen herkesin baş ucu kitabıdır. Bu özelliğinden dolayı Türkiye’de en çok yayımlanan kitaplardan biridir. Diğer yandan Fransızca, Almanca, İngilizce ve Rusçaya da tercüme edilmiş önemli bir kaynak eserdir.
Metin İnceleme
Atatürk’ün Nutuk adlı eserinden alınan bazı bölümleri okuyalım:
1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir:
(...) Meclisin açılmasında acele ediyordum. Nihayet gelebilmiş olan milletvekilleriyle yetinerek meclisin Nisan’ın 23. Cuma günü açılmasına karar verdik...
(...) Saygıdeğer efendiler, olayları Sakarya Meydan Muharebesi’ne getirmek istiyorum. İkinci İnönü Muharebesi’nden sonra üç ay kadar bir zaman geçti. Ondan sonra 10 Temmuz 1921 tarihinde Yunan ordusu yeniden cephemize genel taaruza girişti.
(...) Süratle kanun tasarısı hazırlandı. O gün meclisin ikinci oturumunda okundu. Ad okunarak oy kullanılması teklifine karşı kürsüye çıktım ve dedim ki, “Buna gerek yoktur. Memleketi, milletin istiklalini ebedi olarak koruyacak ilkeleri, yüce meclisin oy birliği ile kabul edeceğini sanırım.” “Oyla” sesleri yükseldi sonunda başkan oya sundu ve “Oy birliği ile kabul edilmiştir.” dedi. (...) İşte efendiler, Osmanlı Saltanatı’nın yıkılış ve göçüş merasiminin son safhası böyle geçmiştir.
(...) Yemek sırasında: “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.” dedim. Orda bulunan arkadaşlar derhâl düşünceme katıldılar...”
Bu Eserin Önemi Nedir?
Nutuk, bir liderin, ömrünü tamamlamış bir devleti çöküntüleri arasından alarak yeniden bağımsız ve özgür bir ortamda yaşamasını sağlayan olayları belgelere dayalı olarak anlattığı sürecin adıdır.
Nutuk, geçmişte yaşanmış olaylarla ilgili tutanak, yazışmalar, belgeler ve özel notlar incelenerek hazırlanmıştır. Bu eserin en önemli özelliklerinden biri de Gençliğe Hitabe ile yaşanabilecekleri de anlatan ve cumhuriyeti gelecek kuşaklara emanet eden bir anlayışla sona ermesidir. Millî birlik ve beraberlik, millî bağımsızlık, millî egemenlik ve millî bilinç kavramlarını ele almasından dolayı Türk milleti dışındaki uluslara da rehberlik edecek bir özelliğe de sahiptir.
Sıra Sizde
Nutuk, bizzat Atatürk tarafından kaleme alınan, gelecek nesillere Millî Mücadele’yi, 1919’dan 1927’ye kadar gerçekleşen olayları..............dayalı olarak anlatan eserdir.
Yukarıdaki metinde boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?
A) kişilere B) anılara C) belgelere D) sözlere
Cevap: C
Onuncu Yıl Nutku
Atatürk, 1933 yılına gelindiğinde Millî Mücadele’nin ve yeni kurulan Türk Devleti’nin bu süreç içerisinde neler yaşadığını Onuncu Yıl Nutku’nda ele alacaktır. O, Türk milleti için çizdiği aydınlık geleceği ve gelecek için neler yapılması gerektiğini burada tek tek anlatacaktır. Atatürk, Türk milletinin tarihten aldığı belirgin özelliklerini vurgulayarak millet olarak hangi özelliklerimizi geliştirmemiz gerektiğini nutkunda belirtecektir.
Atatürk, cumhuriyetin kuruluşunun onuncu yılında 29 Ekim 1933 tarihinde Ankara hipodrumunda Türk milletine seslenmiştir. Onun, Onuncu Yıl Nutku’nda söylediği tüm sözler, bugün de bizlere ışık tutacak niteliktedir.
Metin İnceleme
Atatürk’ün Türk milleti için beslediği güzel duyguların neler olduğunu öğrenmek için aşağıdaki Onuncu Yıl Nutku’nu okuyunuz. Daha sonra verilen soruları cevaplayınız.
Türk milleti!
Kurtuluş Savaşı'na başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün, cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu, en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nisbetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.
Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk milleti!
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı inanç ve katiyetle söylüyorum ki millî ülküye tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni âlem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Ahmet Bekir Paiazoğiu, Atatürk ve Eğitim, s. 120.
SIRA SİZDE
Atatürk, neden az zamanda çok ve büyük işler yaptık demektedir? Bu dönem içerisinde neler yapılmıştır? Bildiklerinizi yazınız
1924’te hilafeti kaldırtmış, halifeyi ve bütün Hanedan-ı Al-i Osmanı yani Osmanlı hanedanını yurt dışına sürmüştür.Mecelleyi (şeriata dayalı medenî kanun) kaldırtıp yerine İsviçre Medenî Kanunu’nu tercüme ettirip yürürlüğe koymuştur.İslam medreselerini kapatmıştır.Bakanlar kurulundaki şer’iye vekaletini (din ve şeriat işleri bakanlığını) kaldırmıştır.İstiklal mahkemelerini kurdurmuş ve yurt sathında adaleti ve güvenliği sağlamıştır. (!)Şapka risalesi dolayısıyla ulemadan iskilipli âtıf efendi onun zamanında asılmıştır.Dersim isyanını o bastırmıştır.Fesi, sarığı yasaklayıp yerine şapka giymeyi mecburî kılmıştır.Şapka isyanlarını bastırıp uygarlık ve çağdaşlığı güvence altına almıştır. (!)Tasavvuf tekkelerini ve tarikatlarını kapatmıştır.Ayasofyayı camilikten çıkartıp müze yapmıştır.
Yapılanları yeterli görmeyen Atatürk, Türk milleti için hangi hedefleri göstermiştir?
Cevap: Türk milletine yeni ve sürekli bir hedef de göstermiştir: “Milletimizin hedefi, milletimizin ideali bütün dünyada tam anlamı ile medeni bir sosyal toplum olmaktır.
b. Cumhuriyet’in Korunmasında Gençliğe Düşen Görevler: Gençliğe Hitabe
Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinde Serap Öğretmen öğrencilere; “Türk genci Atatürkçü olmak zorunda mıdır?” diye bir soru ile söze başlar. “Türk genci yalnızca gerçekleri görmek, okumak, anlamak zorundadır. Çalışmayı ilke, aydınlığı hedef edinmek zorundadır ve tüm bunları başarabilmek için kendisine örnek olan, yaşamıyla ve sözleriyle bir rehber niteliğindeki Ata’sından Serap Öğretmen faydalanmalıdır. Atatürkçü olmalıyız. Ama Atatürk’ü gerçekten tanıyarak, onun fikirlerini öğrenerek ve yorumlayarak. Ancak o zaman gerçekleri fark eder, vatanını, milletini seven, millî birlik ve beraberliğine önem veren bireyler oluruz.
Şimdi sizden kitabınızda yer alan Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni birkez daha okumanızı istiyorum. Demokrasimizin, cumhuriyetimizin yaşadığı 15 Temmuz hadisesini de hatırlayarak Gençliğe Hitabe’den Türk gençliğine verilen görev ve sorumluluklar ile ilgili bana birer cümle söyleyiniz.” dedikten sonra öğrencilerin cümlelerini sırayla tahtaya yazar.
Serap Öğretmen, öğrencilere söyledikleri cümleler için teşekkür eder ve “Atatürk’ü anlayan gençler olduğunuz için çok mutluyum.” der.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okuyunuz. Bu hitabe ile ilgili aşağıdaki sorulara cevaplar veriniz.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin korunmasını ve yaşatılmasını neden Türk gençliğine emanet etmiş olabilir? Belirtiniz.
Cevap: Atatürk’ün Türk gençliğine güveni sonsuzdur. Bu güven duygusu onun “Bütün ümidim gençliktedir.” sözlerinde açıkça görülür. Diğer yandan cumhuriyeti, Türk gençliğine emanet etmiştir. “Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk gençliğine emanet ediyorum.’’ diyerek en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşatılması için Türk gençliğini görevlendirmiştir. Atatürk, Türk gençliğine verdiği bu görevi şu tarihi sözlerle belirtmiştir: “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir…”
Atatürk, iç ve dış tehdit unsurları konusunda neden Türk gençliğinin dikkatli olmasını istemiştir? Açıklayınız.
Cevap: Geleceğin gençlerin elinde olduğunu düşünen bir kişiydi bu yüzden tehditlerden akıllanarak yada daha dikkatli olarak bu tehditleri atlatmasını düşünmüştür.
Atatürk, yaşanabilecek tüm olumsuzluklara rağmen, Türk gençliğinin güç kaynağı ile ilgili nelere vurgu yapmış olabilir? Görüşlerinizi söyleyiniz.
Cevap: Damarlarındaki asil kanda yani tarihe kazınmış olan bağımsızlık ruhunda geçmişten getirmiş olduğu vatan aşkı millet bilincinde görmüştür bu gücü.
J Türk tarihini iyi bilmeli ve tar
c. Atatürk’ün Kişisel Özellikleri
Çok Yönlü Olması
Atatürk, çok yönlü bir kişiliğe sahipti. O, askerî bir deha, yetenekli bir devlet adamı, üstün nitelikli bir mücadeleci ve inkılapçı idi.
Başarılı bir komutan, büyük bir asker olan Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nın en güç koşulları içinde dahi en olumlu sonuçları alabilmiştir. Çanakkale Savaşları’nda emrindeki kuvvetleri yerinde ve zamanında kullanmış, onları en iyi biçimde yöneterek düşmana karşı büyük bir başarı kazanmıştır.
Atatürk, kazandığı askerî başarıları, millet egemenliğine ve millî bağımsızlığa dayalı bir devlet kurarak tamamlayan başarılı bir devlet adamıdır. O, cumhurbaşkanı olarak yeni kurulan devletin yönetimini üstlenmiş, halkına huzur ve mutluluk sağlayacak yönetim ve politikalar uygulamıştır. Bu politikalar içinde gerçekleştirdiği inkılaplar, Atatürk’ün inkılapçı yönünü ortaya koymuştur. İnkılapçı Atatürk, Türk toplu- munda ihtiyaç duyulan gerçek ve kökten inkılabı çok önceden sezmiş, inkılabın düşünce yapısını kurmuş ve onu tam başarıya ulaştırmıştır.
Atatürk’ü bir komutan, bir devlet adamı, yaptığı inkılaplarla dönüştürücü bir lider olarak tanımamız onun ne kadar çok yönlü bir insan olduğunu göstermektedir.
Akla ve Bilime Önem Vermesi, Çağdaş Olması
Akılcılık, insanın aklı ile gerçekleri anlama yeteneğidir. Atatürk’ün en önemli özelliklerinden biri de yaptığı tüm işlerde ve davranışlarda akla ve bilime büyük önem vermesidir. O, gerçeklere ve başarıya ancak akıl ve bilim yoluyla ulaşılabileceğini belirtmiştir.
Bir devlet adamı olarak Atatürk, ilhamını yaşam gerçeklerinden almış ve uygulamalarını gerçekçiliğe dayandırmıştır. O, gerçekçi ve akılcılığıyla sorunları zamanında belirlemiş, çağın gerçeklerini görebilmiş, bundan dolayı da yaptığı işlerde hep başarılı olmuştur. Atatürk, başarısının kaynağını her zaman akıl ve mantık olarak göstermiştir. Ayrıca “Akıl ve mantığın çözümleyemeyeceği mesele yoktur.”(15) diyerek akılcılığın sorunları çözmede daima başarıyla uygulanabileceğini de belirtmiştir.
Atatürk’ün akıl ve mantık kuralları çerçevesinde hareket etmesi, onu başarılı bir komutan, büyük bir devlet adamı ve üstün bir önder durumuna getirmiştir. O, bu gerçeği şöyle belirtmiştir: “Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmemiz en belirgin özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin delilleridir.”*15 16)
Atatürk, akılcılık özelliği sayesinde birçok inkılabı gerçekleştirirken ilkelerini de birer birer uygulamaya koymuştur. Bu inkılap ve ilkeler, Türk milletinin çağdaşlaşmasında çok önemlidir. O günkü Türkiye’nin toplum psikolojisi, sosyal yapısı ve ekonomik koşulları dikkate alındığında ilke ve inkılapların üstün bir mantık ve akılcılık ile gerçekleştirildiği açıkça görülür.
Atatürk’ün akılcılığı, yaratıcı düşünce özelliğiyle birleşince hiç kimsenin düşünemeyeceği, düşünse bile gerçekleşmez sandığı birçok yenilik ve gelişme ortaya çıkmıştır. Atatürk’ün askerî alandaki başarılarında ondaki akılcı düşünme gücünün etkileri büyük olmuştur. Özellikle Çanakkale savunması ve Sakarya Meydan Savaşı’nda geliştirdiği savaş yöntemleri onun akılcı düşünme gücünün sınırlarının ne AtatürkçüIük ve Çağdaşlaşan Türkiye | 4. Ünite kadar geniş olduğunu göstermektedir. Çanakkale Cephesi’nde düşman askerlerinin hangi bölgelerden karaya asker çıkaracaklarını önceden tahmin etmesi ve siperlerin buna göre kazılması Atatürk’ün askerî alandaki yeteneğine ve akılcılığına bir örnektir. Ayrıca Atatürk’ün Sakarya Meydan Savaşı’nda uyguladığı savunma, savaş tarihindeki taktikler bakımından önemli bir gelişme olarak kabul edilmiştir.
Çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma ideali onun ne kadar ileri görüşlü ve akılcı olduğunu gösterir. Atatürk’ün oluşturduğu düşünce sistemi bizlere, devletimize ve dünyaya hâlâ yol gösterici bir nitelik taşıyorsa bu, onun fikirlerinin ne kadar akılcı ve çağdaş olduğunu gösterir.
Atatürk’ün, Türk milletinin çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkması için en fazla önem verdiği konulardan biri eğitimdir. Türk toplumuna, eğitimdeki yenilikleri ve çağdaş uygulamaları Atatürk açıklamış ve anlatmıştır. Harf inkılabını gerçekleştiren Atatürk, Türk milletine “Başöğretmenlik” yaparak yeni Türk harflerini ilk kez yazı tahtasının başında yine kendisi öğretmiştir. Atatürk’ün milleti için yaptığı bu özverili çalışmalar, onun öğreticilik yönünün en iyi örnekleridir.
Atatürk’ün çağdaşlaşma yolunda attığı en önemli adımı cumhuriyettir. Milliyetçilik ilkesini savunan ama dünya vatandaşı olan, halkçı, laik, devletçi ve çağın gereklerine göre değişiklikler yapmayı hedefleyen inkılapçı bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti onun en büyük eseridir.
Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” koyunuz.
♦ (D) Atatürk’ün Kanal Cephesi’nde düşmanın nereden saldıracağını bilmesi onun ileri görüşlü bir lider olduğunu gösterir.
♦ (D) Atatürk, yaptığı tüm işlerde akla ve bilime büyük önem vermiştir
♦ (D) Kazandığı savaşlar ile başarılı bir komutan olduğunu gösteren Atatürk, cumhuriyeti kurarak iyi bir devlet adamı olduğunu da göstermiştir.
4.9. ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARININ DAYANDIĞI ESASLAR
Araştırınız
Millî birlik ve beraberlik toplum yaşamında nasıl bir öneme sahiptir? Bu konu hakkında bir araştırma yapınız.
Vatan ve Millet Sevgisi
Atatürk ilke ve inkılaplarının temelinde vatan ve millet sevgisi bulunmaktadır. Onun için Atatürk, her gittiği yerde ve yaptığı konuşmalarda vatan ve millet sevgisini vurgulayan sözler söylemiştir. Onun gözünde hiçbir sevgi, vatan ve millet sevgisinin üzerinde değildir. Zaten Türk milletine olan sevgisini Onuncu Yıl Nutku’nda “Ne mutlu Türk'üm diyene!” sözü ile en güzel şekilde pekiştirmiştir. Atatürk’ün vatan sevgisinin en önemli ispatı Kurtuluş Savaşı’nda ülkesi için gösterdiği mücadele ve sonrasında kurduğu cumhuriyet değil midir? Bizler de milletimizin rahat ve huzur içinde yaşaması, birlik ve beraberliğimizin bozulmaması için vatanımızı ve milletimizi Atatürk gibi çok sevmeli ve onun gibi ülkemizin kalkınması için çok çalışmalıyız.
Milli Tarih Bilinci
Atatürk, bir arada yaşayan toplumların geçmişte yaşadıkları ve paylaştıkları duyguların bugünleri de etkilediğini biliyordu. Çünkü millî tarih bilincine sahip olmak, aynı zamanda bir arada ve bağımsız yaşamanın da başlıca dayanağıdır. Türk milleti, millî tarih bilincine sahip olduğunu Kurtuluş Savaşı’nda bir araya gelerek göstermiştir. Atatürk, ilke ve inkılaplarının dayandığı esaslardan biri olan millî tarih bilincinin önemini bildiği için bu konuya dikkat çekmek amacıyla şöyle söylemiştir: “Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” (Atatürkçülük I, s. 359.)
Egemenliğin Millete Alt Olması
Atatürk’ün, cumhuriyetimizi kurarken ve Anayasa'mızı oluştururken üzerinde durduğu en önemli konu; egemenliğin kayıtsız, şartsız millete ait olmasıdır. Çünkü Atatürk’e göre millet iradesi her şeyin üzerindedir. Onun için egemenliğin hiçbir kimse ve sınıfa bırakılması söz konusu değildir. Atatürk'ün Türk halkına armağan ettiği cumhuriyet yönetimi, millete kendi yöneticilerini seçme hakkını tanımaktadır. Bizlere düşen görev egemenlik hakkımızın güvencesi olan Atatürk ilkelerine sahip çıkmak ve onları sonsuza kadar yaşatmaktır.
Türk Milletine İnanmak ve Güvenmek
Tarihte hiçbir lider Atatürk kadar milletine inanmamış ve güvenmemiştir. Kurtuluş Savaşı’nda bağımsızlık için girilen mücadelede Atatürk, ordusu ve silahı olmayan Türk milletinin yalnızca bağımsızlık inancına güvenmişti. Bağımsızlığın ve egemenliğin kazanılmasından sonra Atatürk, Türk milletine olan güvenini Onuncu Yıl Nutku’nda şöyle dile getirmiştir: “Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir.” Bizler de Atatürk’ün söylediği gibi Türk milletine inanır ve güvenirsek pek çok zorluğu kolayca aşmasını biliriz. Böylece Türk milletini çağdaşlaşma yolunda hak ettiği düzeye getirebiliriz.
Bağımsızlık ve Özgürlük
Atatürk “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir.” diyerek bağımsızlık ve özgürlüğün önemini vurgulamıştır. Türk milleti, yüzyıllarca süren devlet geleneğinde bağımsızlık ve özgürlüğünden hiç vazgeçmemiştir. Bunun da en güzel örneği, Kurtuluş Savaşı’nın parolası olan “Ya istiklal, ya ölüm!”dür. Bağımsızlığı ve özgürlüğü esas alan Atatürk ilkelerinin amacı da Türk milletini, demokratik bir ortam içerisinde, bağımsız ve özgür olarak sonsuza kadar yaşatmaktır.
Milli Kültürün Geliştirilmesi
Atatürk, çağdaşlaşma ve Batılılaşma yolunda giriştiği inkılaplarda, her zaman millî kültüre büyük önem vermiş ve yapılan işlerin millî kültürümüze ters düşmemesine özen göstermiştir. Atatürk, çağdaşlaşma yolunda Batı’nın bilim ve teknolojisinin alınmasını isterken kültürel olarak da taklitçilikten kaçınılmasını istemiştir. Çağdaşlaşma yolunda millî kültürü esas alan Atatürk, temelin her zaman Türk milletinin içinden çıkması gerektiğini vurgulamıştır. Bu sebeple, millî kültürümüzün köklü değerleri sürekli olarak geliştirilmeli ve çağdaş uygarlık düzeyinin üstünde tutulmalıdır.
Millf Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü
Millî birlik ve beraberlik, milleti oluşturan ve bir arada yaşayan kişilerin karşılıklı sevgi ve saygı duygusuyla birbirine bağlanması ve ortak amaçlara yönelmesi demektir. Atatürk, yeni Türk devletini kurarken millî birlik ve beraberlik ilkesinin bütünleştirici ve kaynaştırıcı özelliğinden yararlanmıştır. Atatürk’e göre millî varlığımızın temeli, millî birlik ve beraberlikte bulunmaktadır. Çünkü devletin kuruluşu ve halkın huzur içinde yaşayabilmesi için millî birliğe ve ülke bütünlüğüne her zaman ihtiyaç vardır.
Milli Dil
Dil insanlar arasındaki iletişimin kurulmasını ve sosyal yaşamın oluşmasını sağlayan en önemli araçtır. Ayrıca, bir milletin sahip olduğu bütün gelenek ve göreneklerinin, önemli değerlerinin sonraki kuşaklara aktarılmasında aracılık yapar. Bu sebeple Atatürk, Anayasa’mıza “Türkiye’nin resmî dili Türkçedir.” maddesini koyarak Türk dilinin korunması ve yaşamasını sağlamıştır. Bizler de Atatürk ilkelerinin dayandığı esaslardan olan Türk diline sahip çıkmalı, onu yozlaştırmadan, bozmadan gelecek kuşaklara aktarmalıyız.
Türk Toplumunun Çağdaş Uygarlık Düzeyinin Üstüne Çıkarılması
Çağdaşlaşma, bağnazlıktan uzak durmak ve her zaman gelişmelere, bilim ve teknolojiye açık olmak demektir. Atatürkçülüğün en temel esaslarından olan çağdaşlaşma Türk halkının her konuda, çağın şartlarına göre donanımını ve uygar anlamda çağı yakalamasını amaçlar. Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’nda belirttiği gibi “Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.” Bu konuda Türk milletine düşen görev ise Atatürk’ün gösterdiği amaca ulaşmak ve çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma idealini gerçekleştirmektir.
Soru/yorum
Atatürk ilke ve inkılaplarını oluşturan temel esasların Türk milletine ne gibi yararlar sağladım düşünüyorsunuz? Bu temel esaslar arasında size göre en önemli olanları hangileridir? Nedenleri ile birlikte söyleyiniz.
Atatürk ilke ve inkılapları, cumhuriyeti kuran ve devam ettiren önemli esaslar olarak bilinmektedir. Kurucu unsurlar arasında yer alan ilke ve inkılaplar doğrultusunda inhiraf olmadan muasır medeniyetler seviyesine çıkılması bakımından korunması gerekli görülmüştür.Atatürk ilke ve inkılapları anayasal düzlemde korunmakta ve bu esaslar eğitim kanalları yoluyla yeni nesillere de aktarılmaktadır. Böylece cumhuriyeti kuran unsurların korunması sağlanmak istenmektedir. Mustafa Kemal bu sebeple örnek şahsiyet ve lider olarak kabul edilmektedir. Kaynak: Atatürk ilke ve inkılaplarını oluşturan temel esasların Türk milletine ne gibi yararlar sağladım düşünüyorsunuz? Bu temel esaslar arasında size
4. ÜNİTE ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME CEVAPLARI
A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1. Atatürkçülüğün tanımını yapınız.
Atatürkçülüğün amacı Türk milletinin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa,huzur ve refaha sahip olması ,devletin ,millet egemenliği esasına dayandırılması ,aklın vebilimin rehberliğinde Türk kültürünün çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarılmasıdır.
2. Atatürk ilkelerinin amaçları nelerdir? Açıklayınız.
Atatürk ilkelerinin amacı; Türk milletinin, aklın ve bilimin öncülüğünde en medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığının devam etmesini sağlamaktır. Bu ilkeler Türkiye’yi çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmayı amaçlamıştır.
3. Atatürk ilke ve inkılaplarının dayandığı esaslar nelerdir? Belirtiniz.
Atatürk İlke ve İnkılaplarının Dayandığı Temel Esaslar
Milli Tarih Bilinci ve Milli Dil. …
Bağımsızlık ve Özgürlük. …
Vatan ve Millet Sevgisi. …
Türk Milletini Çağdaş Uygarlık Düzeyinin Üzerine Çıkarma Hedefi. …
Egemenliğin Millete Ait Olması …
Milli Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü …
Milli Kültürün Geliştirilmesi.
4. Cumhuriyet yönetiminin Türk toplumuna sağladığı yararlar nelerdir? Açıklayınız.
Cevap: Cumhuriyet yönetiminin kurulmasıyla herkes dokunulmaz, devredilemez temel hak ve özgürlüklere kavuşmuştur. Seçme ve seçilme haklarını kullanabilecek yaşa gelenler, devlet yönetiminde söz sahibi olmuştur. Vatandaşların temel hak ve özgürlükleri, başta anayasa olmak üzere yasalarla güvence altına alınmıştır.
6. Devletçilik ilkesinin çıkış sebeplerini ve bu ilkenin önemini belirtiniz.
Devletçilik İlkesinin Uygulanma Nedenleri
1. Halkın elinde yeterli sermaye olmaması nedeniyle özel işletmeciliğin ülke ihtiyaçlarını karşılayamaması
2. Girişimci sınıfın yetersizliği ve teknik eleman sıkıntısı
3. Türk insaninin daha çok tarıma ve devlet memurluğuna eğilim göstermesi.
7. Laiklik ne demektir? Türk toplumuna sağladığı yararlar nelerdir? Açıklayınız.
Cevap: Ülkede hukuk birliği gerçekleştirilmiş, tüm yurttaşlar yasalar önünde eşit duruma gelmiştir. Laiklik ilkesi, yurdun her yanında bireylere birlik ve beraberlik içerisinde kardeşçe yaşanacak bir ortam hazırlamıştır. Laiklik ilkesinin uygulanması ile din işleri devlet işlerinden ayrılmış ve vicdan özgürlüğü sağlanmıştır.
8. Atatürk ilkelerine niçin sahip çıkmamız gerektiğini belirtiniz.
Cevap: Büyük emeklerle kurulan ülkemizin geleceği ve gelişmesi için Atatürk’ün başlattığı inkılaplara ve onun koyduğu ilkelere sahip çıkılması ve bunların daha da geliştirilmesi gerekir. Atatürk’ün koyduğu ve anayasamızda da yer alan temel ilkeler, yapılan inkılapların dayanak noktasını oluşturur, ilkelerin hepsinde birbiriyle bağlantılı olup bir bütünün parçaları gibidir. Bu yüzden sahip çıkmak gerekmektedir.
9. Atatürk’ün kişişel özelliklerinden akla ve bilime niçin önem verdiğini açıklayınız.
Cevap: Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bilime verdiği önem ile dönemin en dikkat çeken liderlerinden biridir. Bilim, Atatürk’ün düşünce sisteminde önemli bir yer tutar. İnkılâplarını dayandırdığı temel de bilimsel gerekçelerle açıklanmıştır. Toplumsal yaşamın bilim ve akıl ile güvenli hale getirilebileceği temelinde yükselen değerler zinciri geliştirmiştir. Atatürk, bilime verdiği önemi ve bilimsel bakış açısını “şahsına münhasır bir modelle” oluşturmuştur. İlkelerinden inkılâplarına, koyduğu kanunlardan açılmasını sağladığı kurumlara kadar liderlik ettiği her uygulamada kendine has niteliklerden izler vardır. “Çağdaşlaşma”, “bilim” ve “teknoloji” kavramlarını özümsemiştir.
“geri – ileri – ilericilik – laiklik – ekonomik – sosyal – başarılar – mükâfat – uzak – kaldırmak – yavaşlatmak – yakın – kültür – ahlak – kurumların – okulların”
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan noktalı yerlere yukarıda verilen kelimeleri uygun alanlara yazınız.
1. İnkılapçılık, zamana göre geri kalmış bütün kurumların ortadan kaldırmak ve yerine çağdaş kurumların getirilmesi demektir.
2. Devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil akla ve bilime dayandırılmasına laiklik denir.
3. Siyasi, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanla söner.
4. Toplumsal bir varlık olan insanın yaşarken kazandığı bilgi, sanat, inanç, hukuk, gelenek ve alışkanlıklarının tümüne kültür denir.
C. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız.
1. (D) Türk milletinin tarihî gerçeklerinden ve ihtiyaçlarından doğmuş olan Atatürkçülük, ilerleme ve yenileşmeyi hedefleyen bir sistem olarak bilinir.
2. (Y) Türk milletinin bağımsız ve özgür yaşaması için Kurtuluş Savaşı’nda ve sonrasında gösterdiği dinamizme sosyal güç denir.
3. (D) Cumhuriyet, egemenliğin bir kişiye veya zümreye değil, bütün yurttaşların yönetime eşit biçimde katıldıkları bir yönetim şekli olarak tanımlanır.
4. (Y) Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi ile ulaşmak istediği amaçlardan biri de din birliğini gerçekleştirmektir.
5. (D) Tüm çağdaş yönetim biçimlerinde olduğu gibi Atatürk’ün halkçılık anlayışına uygun olarak Türk milletine demokratik hakların tamamı verilmiştir.
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. • Devletin belli bir grup tarafından yönetilmesini engellemek
• Toplumun tüm kesimlerinin yönetime katılmasını sağlamak
• Toplumda bireysel ayrıcalıkların yaşanmasını engellemek
Yukarıda özellikleri verilen Atatürk ilkesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Milliyetçilik B) Cumhuriyetçilik C) Laiklik D) Devletçilik
Cevap: B
2. Türkiye Cumhuriyeti’nde sınıflaşmanın ortadan kaldırılması ve toplumun birbiriyle kaynaşması Atatürk’ün aşağıdaki ilkelerinden hangisinin sonucunda gerçekleşmiştir?
A) Halkçılık B) Laiklik C) Devletçilik D) İnkılapçılık
Cevap: A
3. Aşağıdakilerden hangisi Atatürk ilkelerinin ortak özelliklerinden biri değildir?
A) Türk toplumunun ihtiyaçlarından doğmuştur.
B) Aklı ve bilimi esas alır.
C) Toplum yaşamına uygulanamaz.
D) Birbirinden ayrılmaz bir bütünlük taşır.
Cevap: C
4. I. Sürekli olarak çağdaşlaşmayı öngörmesi
II. Eski kurumlan yenilemesi
III. Gelişme ve ilerlemeye açık olması
Yukarıda verilenler Atatürk’ün hangi ilkesi ile doğrudan bağlantılıdır?
A) Milliyetçilik B) Devletçilik C) Halkçılık D) İnkılapçılık
Cevap: D
5 Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır:
• Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi.
• Ekonomik ve sosyal ilişkilerden kaynaklanan sınıf farklılığının ortadan kaldırılması.
• Millî birlik ve beraberliğin sağlanması.
Bu çalışmalar aşağıdaki ilkelerden hangisiyle ilgili değildir?
A) Cumhuriyetçilik B) Halkçılık C) Milliyetçilik D) Devletçilik
Cevap: D
6. Atatürk cumhuriyetin ilanından sonra modern bir toplum oluşturmak için birçok inkılap yapmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi toplumsal alanda yapılan inkılaplar arasında yer almaz?
A) Şapka inkılabı
B) Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
C) Takvim, saat ve ölçülerde değişim
D) Halifeliğin kaldırılması
Cevap: D
7. Saltanat yönetiminden millf egemenliğe geçiş ile Atatürk ilkelerinden hangisi uygulanmıştır?
A) Milliyetçilik B) Devletçilik C) Cumhuriyetçilik D) Laiklik
Cevap: C
8. Laikliğin Türk toplumuna sağladığı en önemli fayda aşağıdakilerden hangisidir?
A) Millî bütünlüğün sağlanması
B) Millî güvenliğin sağlanması
C) Çok partili hayata geçişin sağlanması
D) Akılcı ve bilimsel gelişmenin sağlanması
Cevap: D
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder