27 Eylül 2020 Pazar
1. ÜNİTE: FİZİK BİLİMİNE GİRİŞ.
1. ÜNİTE
Ünite İçin Ön Hazırlık Soruları
SORULAR
Soru: Fizik bilimi deyince ne anlıyorsunuz? Fizik biliminin günlük hayatımızda yeri ve önemi nedir? Araştırınız.
Cevap: Fizik bir bilimdir. Fizik bilimi ise Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük’te şöyle tanımlanmıştır:
“Maddenin kimyasal yapısındaki değişiklikler dışında genel veya geçici yasalara bağlı, deneysel olarak araştırılabilen, ölçülebilen, matematiksel olarak tanımlanabilen madde ve enerji olgularıyla uğraşan bilim dalı.”
Yani, fizik bilimi kısaca şu konularla ilgilenir
– maddenin ve enerjinin fiziksel değişimleri
– madde ve enerji ile ilgili fiziksel yasalar
– maddenin ve enerjinin fiziksel değişimleri ile ilgili deneyler
– maddenin ve enerjinin fiziksel değişimleri ile ilgili ölçümler, hesaplamalar
Fizik denince aklıma gelenler ise:
– mıknatıs
– hesaplamalar
– türev ve integral
– hata payı hesaplama
– elektrik
– elektrik devreleri
– matematik
Günlük hayatımızda ise fiziğin olmadığı herhangi bir anı düşünmek zordur. İnsanlar ilk zamanlardan beri fizik kanunlarını bilmeseler bile fizik olaylarıyla karşılaşmışlardır. Hatta bir çok fiziksel düzeni kullanmışlardır. Fizik bize günlük hayatımızda birçok olaylarda yardımcı olur ve her açıdan kolaylıklar sağlar.
SORU : Fizik bilimi evrendeki olayların açıklanmasında, uzay araştırmalarında hangi bilim dalı ile birlikte çalışmaktadır? Araştırınız.
Cevap:
Astronomi bilimi evren hakkında yaptığı uzay çalışmalarında fizik ana bilim dalı ile birlikte hareket eder. Yaptığı gözlemleri fizik ile açıklar, insanların anlayabileceği mantık seviyesinde tutar.
Cevabımız ASTRONOMİ olacaktır.
SORU : Fizik biliminin ilkeleri ve buluşlarının kullanıldığı diğer bilim dalları nelerdir? Araştırınız.
Cevap:
Astronomi: Uzay bilimi
Jeofizik: Dünyanın iç yapısını inceleyen bilim
jeoloji: Yer bilimi
Hidroloji: Sular bilimi
Meteoroloji: Aymosfer olaylarını inceleyen bilim
Kartoğrafya: Harita bilimi
Fiziki coğrafyanın bölümleri
Jeomorfoloji: Yüzey şekilleri bilimi
klimatoloji: İklim bilgisi
biyocoğrafya: Canlılar coğrafyası
hidroğrafya: Sular coğrafyası
SORU : Hangi merkezler ülkemizde ve Dünya’da bilimsel araştırmalar yapmaktadır? Bu merkezlerin çalışma etikleri neler olmalıdır? Araştırınız.
Cevap: TÜBİTAK, ASELSEAN, CERN vb.
FİZİK BİLİMİNE GİRİŞ
Bilimsel düşünme, bilimsel düşünceyi gözlem ve deneylerle somutlama çalışmaları fen bilimlerini
ortaya çıkarmıştır. Sizler de bu yıla kadar fen bilimleri derslerinde genel olarak canlı ve cansız yapıları,
temel kavram ve prensipleri ile incelediniz. 9. sınıfta fen bilimlerini oluşturan fizik, kimya, biyoloji bilimlerini ayrı ayrı incelemeye başlayacaksınız.
SORU : atom çekirdeğinin yapısından başlayarak maddenin özelliklerini, hareketlerini, devinimlerini, birbirleri ile etkileşimlerini, bu noktadan genişleyerek de Dünya’yı, gezegenleri, yıldız ve galaksilerle evrenin yapısını ve oluşumunu inceleyen bilim dalı nedir
CEVAP : Fizik
SORU : Kısacası fizik nedir
CEVAP : madde boyutu ne olursa olsun tüm sistemlerin
yapısını ve birbiri ile etkileşimini ele almaktadır.
Bu hâliyle fizik bilimini öğrenmek heyecan vericidir, fizik
bilimi insana öğrenme merakı ile elde edeceği eğlenceli deneyimler kazandırır.
Görsel 1.1,1.2,1.3 ve1.4’te bir yeryüzü parçasının yapısından atoma ve çekirdeği oluşturan alt parçacıklara geçiş gösterilmiştir.
SORU : Fizik, bu her geçişin içerisindeki parçacık yapılarını ve hareketleri ile ilgili ne yapar
CEVAP : inceler.
SORU : Fizik Dünya’nın oluşumunu, yapısını, hareketini, Güneş sistemini ve evrenin oluşumunu inceler mi
CEVAP : evet
SORU :Bu nedenle fizik, incelediği konuların içeriğinden dolayı bir ne olarak da adlandırılır.
CEVAP : doğa bilimi
OKU
Fiziğin bilimsel çalışma alanı çok geniş olduğundan alt dallara ayrılır. Fiziğin alt dallarını, uygulama alanlarını ve diğer bilimlerle ilişkisini bu bölümde göreceksiniz. Ayrıca bu ünitede fiziksel büyüklükler temel-türetilmiş ve skaler-vektörel büyüklükler olarak sınıflandırılacaktır.
Fiziğin tarihsel gelişimi içerisinde bilimsel çalışmalar yapan bilim insanlarını tanıyacak, bilimsel çalışmaların yapıldığı merkezleri öğreneceksiniz.
1.1. FİZİK BİLİMİNİN ÖNEMİ
Fizik biliminin temeli insanların doğa olaylarını merak etmesi ile atılmıştır. Gözlem yapmaktan deney yapmaya yöneliş sonucunda bilimsel buluşlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bilimsel buluşlar gelişerek günümüzdeki teknolojinin oluşumunu sağlamaktadır. Sürekli gelişen teknoloji aslında sürekli gerçekleşen bilimsel çalışmaların sonucudur.
Hayatımızı kolaylaştıran birçok ürüne, fizik biliminin prensip ve yasaları kullanılarak ulaşıldığını unutmamalıyız. El arabasından uçaklara, dişlilerden elektronik saatlere, fotoğraf makinesinden televizyona, bilgisayar ve cep telefonlarına kadar hayatımızda yer alan araçları düşündüğümüzde fizik biliminin önemini yadsıyamayız. Fizik bilimi, tıp alanında kullanılan cihazların icadında da katkısı olan önemli bir bilim dalıdır. İnsan sağlığının korunması, hastalıkların teşhis ve tedavisi için kullanılan araçlarda fizik biliminin katkısı büyüktür.
Görsel 1.5’teki aydınlatma aracının icadı ile birlikte insan yaşamında yeni bir dönem başlamıştır. Fizik bilgisi kullanılarak yapılan bu icat, aynı zamanda zihinsel aydınlanmanın da gerçekleşmesini sağlar. Önceleri Güneş ışığının olmadığı saatlerde kitap okumanın büyük zorluklarla gerçekleşebildiğini düşünürseniz, ampulün yaşamımızdaki önemini fark edersiniz. Ampulün sadece odalarımızı aydınlatmadığını fark edersiniz.
Görsel 1.6 a ve b’deki uydu sistemlerinin kurulumu televizyonların,
bilgisayar ve akıllı telefonların çalışmasını sağlamaktadır. Böylelikle bilgi başkalarına ulaştırılıp paylaşılabilmektedir. Paylaşma, bilginin yayılmasını sağlamakta ve bilimsel gelişmeyi hızlandırmaktadır. Bu şekilde bilginin adaletli dağılımı sağlanmış ve toplumun her kesiminde eş zamanlı bilinçlenme gerçekleşmiş olur.
Görsel 1.7’deki gibi ısı iletimi ve yalıtımının gerçekleştirilmesi, konutlarda hem konforu hem de enerji kaybının önlenmesini sağlamaktadır. Bu uygulamada da fizik bilgisi kullanılmaktadır. Yerden ısıtmanın gerekçesi sizce ne olmalıdır?
1. ÜNİTE TARİH VE ZAMAN
1. ÜNİTE - TARİH VE ZAMAN
Hazırlanalım
1. Tarih biliminin tanımını yapmaya çalışınız.
Cevap: İnsan topluluklarının geçmişte meydana getirdikleri olayları, birbirleriyle olan ilişkilerini, sosyal ve ekonomik durumlarını, yer ve zaman göstererek, sebep sonuç ilişkileri içerisinde, belgelere dayalı olarak, objektif bir biçimde inceleyen sosyal bilim dalına TARİH denir.
2. İnsanların niçin tarih öğrenmeleri gerektiği konusundaki görüşlerinizi sınıfınızda arkadaşlarınızla paylaşınız.
Cevap: Tarih, toplumsal olayları doğru yorumlamak için çok önemlidir.Tarih bize toplumsal bir bilinç kazandırır.Tarih geleceğe yönelik doğru düşünmemizi sağlar.Tarih neden-sonuç mantığımızı geliştirir.Tarih insanlık medeniyetimizin gelişmesinin sebebidir.Tarih bizi daha iyi bir insan yapabilir.Tarih önemlidir çünkü bilgi değerlidir. İşte bütün bu saydıklarımızdan dolayı tarih öğrenmek önemli ve değerlidir.
3. “Olayları yaşandığı dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak değerlendirme” sözüyle ne anlatılmak istendiğini belirtiniz.
Cevap: Olayların oluş nedeni ve gelişmesinin ardından sonuçlarını iyi değerlendirmek için olayların yaşandığı dönemi bilmek zorunludur. Mesela geçmişte yaşanmış bir olayı bugünün koşulları ve anlayışıyla yorumlama sadece yanılgılara düşmemize neden olur.
4. Takvimlerin hangi özellikleriyle birbirlerinden ayrıldığını söyleyiniz.
Cevap: Temel olarak alınan astronomik olaya göre takvimler başlıca üç ana grup altında ele alınır: Güneş takvimleri, ay takvimleri, ay-güneş takvimleri.Takvimde süreler, güneş ve ay döngüsü gibi bazı astronomik olayların çevrimi ile eşitlendiği gibi hasat zamanı, suların yükselmesi ve çekilmesi gibi doğal olaylar üzerinden de belirlenebilir.
A - TARİH BİLİMİ
Düşünelim - Söyleyelim
Tarih, insanın yeryüzünde göründüğü andan itibaren yaptığı ya da düşündüğü her bir izi, artakalan her şeyi içerir.
Cevap: Tarih insanın ürettiği kültürel, siyasi ve sosyal her şeyi geçmişte nedenleri ve sonuçları ile inceleyen bir bilim dalıdır.
1. Tarih ve Tarihin Konusu
Tarihin Tarifi
Çağımız teknik çağıdır. İnsanoğlu, icat ettiği aletler sayesinde uzaya gitmekte, insan eliyle yapılacak işlemler, çok kısa sürelerde bilgisayarlara yaptırılmaktadır. Ama bütün bu gelişmeler, tarihi ihmal edilebilir hâle getirmemekte; aksine çağımızı aynı zamanda “tarihçi kafasıyla düşünme çağı” hâline sokmaktadır.
Tarih, en basit ifadeyle “geçmişin bilimi” olarak tarif edilmiştir.
Ancak bu, eksik bir tariftir. Fransız Annales Okulu kurucularından
Marc Bloch (Mark Bloh), bu tarifi “zaman içinde insanların ilmi” şekline sokmuştur. Bloch, tarihi bir müşahade ilmi olarak kabul etmiştir.
Tarihçi, olayları bizzat görme imkânına sahip değildir. Yani bir fizikçi veya kimyager gibi laboratuvarında müşahade imkânından mahrumdur. Profesör İbrahim Kafesoğlu’nun da işaret ettiği gibi olayları, görenlerin bıraktıkları belgelere dayanarak takip etmek mümkündür.
Amerikalı tarihçi Turner (Törnır), tarihi “geçmişten bize ulaşan,
günümüzde ortaya çıkan tenkitçi ve yorumcu bir anlayışla incelenen kalıntılar” şeklinde tanımlamıştır. Will Durant (Vil Duran) ise tarihi “geçmişte olan hadiseler hakkındaki belgelerin verileri” şeklinde tarif etmiştir.
Tarih, geçmişte insanlar tarafından meydana getirilen olayları bize ulaştırır.
Bu nedenle İngiliztarihçi Edward Halett Carr’a (Edvırd Helıt Kar) göre tarih “tarihçi ile olaylar arasında devamlı bir etkileşim, geçmişle günümüz arasında bitmeyen bir diyalog”tur. Fransız tarihçi Lucien Febvre’in (Lüsyen Febr) ifadesiyle “bugünün açıklanması”dır. Annales Okulu mensuplarından büyük tarihçi Fernand Braudel (Fernan Brodel) de tarih, “geçmişteki, günümüzdeki ve gelecekteki meslekî kabiliyet ve bakış
açılarının bir araya gelmesi” olarak görmüştür. Ona göre bugün; dünden, daha evvelden, çok eskilerden kaynaklanmaktadır.
Yukarıdaki metinden hareketle tarihin tanımını yapmaya çalışınız.
Cevap: Tarih yukarıdaki görüşlerin ortak görüşüne göre tarih geçmişte yaşanılan her şeyin günümüze yansımasını, geçmişteki olayları o günün koşullarına, belgelerine ve günümüze etkilerine göre inceleyen bir bilim dalıdır.
SORU : geçmişte yaşamış insan topluluklarının faaliyetlerini yer ve zaman göstererek, sebep-sonuç ilişkisi içinde belgelere dayalı olarak, nesnel biçimde inceleyip açıklayan bir bilim dalına ne denir
CEVAP : Tarih;
SORU : tarihin konusu nedir
CEVAP : insandır.
UNUTMAYIN
Tarih insanın her türlü düşünüşünü, bu düşünüşlerin eseri olan faaliyetlerini ve bunların sonucunda ortaya çıkan değişimleri inceler.
Ayrıca insanların yönlendirdiği gelişmeleri ve toplumların zaman içinde geçirdikleri safhaları açıklığa kavuşturmayı görev edinir. Buna göre tarımsal faaliyetlerden (Görsel 1.1) savaşlara (Görsel 1.2) ve göçlere; devletlerin kurulup yıkılmasından bilim, sanat ve teknolojideki ilerlemelere kadar pek çok olay tarihin konusu içine girer
Tarih, esas olarak insanın bilinçli faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan eserleri ve değişimleri konu edinmekle birlikte insanın iradesi dışında gelişen olaylarla da ilgilenir. Çünkü depremler, volkanik patlamalar, su baskınları, kuraklık ve salgın hastalıklar gibi olaylar insanlık tarihinin akışını değiştirir. Örneğin bir veba
salgını kitlesel ölümlere yol açarak devletlerin askerî, ekonomik açıdan ve nüfus bakımından zayıflamasına yol açabilir. Aynı şekilde deprem veya kuraklık gibi afetler de büyük göç hareketlerine neden olabilir.
Aşağıdaki metinleri okuyunuz ve bu metinlerde tarihin inceleme alanına giren konulardan hangilerinin yer aldığını söyleyiniz.
Kartaca
Doğu ve Batı Akdeniz’in birleştiği noktada yer alan Kartaca, bu iki bölge arasındaki çok büyük ekonomik düzey farkından yararlanmıştır. Batı gelişmemiştir. Kartaca oradan her şeyi ucuza elde etmektedir. Kassi- terid Adalarından ve Kuzey Batı İspanya’dan kalay, Endülüs ve Sardinya Adası’ndan kurşun, bakır ve özellikle gümüş, Kara Afrika’dan altın tozu getirir. Buna bir de köle sağlayan her yerden alıp getirdiği köleleri eklemeliyiz. Kartacalı tüccar kendi mallarını ve başkalarından aldığı malları Batı’ya getirip satmaktadır. Alışverişler takas yoluyla yapılır. Bu durumda paranın ortaya çıkması gecikir.
Cevap: Devletler arasındaki ekonomik ilişkileri, devletlerin gelişmişlik düzeyleri ve devletlerin geçim kaynakları üzerine çıkarımlar ve araştırmalar yapar.
Ege Göçleri
Ege Göçleri ya da diğer adıyla Deniz Kavimleri Göçü tarihte Tunç ve Demir Devirlerini birbirinden ayıran büyük bir olaydır. Bu göçlerle Hitit, Mitanni, III. Babil gibi MÖ 2. binyılın monarşik devletleri ortadan kalkmış; onların yerine teşkilatsız ve kültürsüz kavimlerin kurduğu kabile devletleri ortaya çıkmıştır. Devlet idare tarzında görülen bu gerileme hareketinin en başta gelen sebebi, o zamanki şehirlerde oturan kavimlerin eskiye nazaran kültürce geri olmalarıdır.
Cevap: Devletlerin uygarlık seviyeleri, büyük uygarlıkların yıkılış nedenleri, tarihte uygarlığın ve insanlığın seyrini değiştiren göçleri inceler.
Avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik hayata geçilmesi, şehir devletlerinin ve imparatorlukların kurulması; siyasi, askerî ve ekonomik mücadeleler; antlaşmalar, yönetim şekilleri, hukuk kuralları, bilimsel alandaki gelişmeler, dinlerin doğuşu ve yayılışı gibi insanı ilgilendiren olayların tamamı tarihin inceleme alanına
girer.
Tarih geniş kapsamlı bir bilim dalı olduğundan tarihçinin başlangıçtan bugüne dünyanın her yerinde yaşanmış olayları bütünüyle araştırıp incelemesi ve anlatması mümkün değildir. Bu durum tarihçiyi dağınık hâldeki milyonlarca olay içinden kendisi için anlamlı olanları seçmek ve diğerlerini göz ardı etmek zorunda bırakır. Böylece geçmişe ait bir olay ancak tarihçi, onu tercih edip incelemeye başladığı zaman “tarihî olay” hâline gelir. Bu çalışma biçimiyle tarihçi güzel bir resim yapmak için en doğru
renkleri seçmeye çalışan bir ressama benzer. Tercih ettiği olaylar incelenen konuyu ne kadar iyi açıklıyorsa ortaya o derece güzel bir eser çıkar.
Bir tarihçi olsaydınız geçmişte yaşanmış olaylardan hangisini incelemek isterdiniz? Neden?
Cevap: Ben özellikle Kurtuluş Savaşı yıllarını incelemek isterdim. çünkü Kurtuluş Savaşı döneminde halkımızın gösterdiği kahramanlıklara tanık olmak ve o olayları sonraki nesillere aktarmak bana büyük gurur verirdi.
2. Tarih ve Diğer Bilimler
a. Tarih ile Diğer Bilimler Arasındaki Farklılıklar
SORU : Tarih geçmişteki olayların nedenlerini ve sonuçlarını kendine özgü çalışma yöntemiyle açıklayıp yorumlamaya çalışan bir bilim dalıdır. Tarihçi bu görevi yerine getirirken fen bilimlerinde olduğu gibi deney metodundan yararlanabilir mi
CEVAP : Hayır
SORU : Aynı şekilde psikoloji, iktisat (ekonomi) ve toplum bilimi (sosyoloji) gibi bazı beşerî ve sosyal bilimlerin uyguladığı insan davranışlarını gözlemleyip ölçmeye dayalı yöntemleri kullanabilir mi
CEVAP : Hayır
SORU : “Bilimsel araştırma yöntemi”ni kullanan tarihçi, elde ettiği bilgi ve belgeleri önce ne yapar
CEVAP :tasnif eder.
Daha sonra bunları inceleyip değerlendirir ve elde ettiği verilere dayanarak geçmişi aydınlatmaya çalışır.
SORU : Tarihçi, deney ve gözlem yapma imkânına sahip olmadığı için geçmişi incelerken kaynak olarak adlandırılan nelerden yararlanır.
CEVAP : tarihî belgelerden
SORU : Kaynaklar kaça ayrılır
CEVAP : birinci ve ikinci elden kaynaklar olarak iki gruba
ayrılır.
SORU : Birinci elden kaynak, nedir
CEVAP : içerdiği tarihî olayın yaşandığı döneme aittir.
SORU : Bu tür kaynaklar, kimler tarafından oluşturulmuştur.
CEVAP : anlatılan olaya doğrudan tanık olan veya tanık olanları dinleyen kişiler
SORU : İkinci elden kaynaklar nasıl hazırlanmıştır.
CEVAP : birinci elden kaynaklara dayanılarak
Tablodakiler dışında tarihi aydınlatan kaynaklara başka hangi örnekleri verebilirsiniz?
Cevap: Romanlar, şiir kitapları, fosiller, mezar taşları, müzik aletleri, maniler, ölü gömme adetleri, düğün ve diğer tören gelenekleri, yöresel çocuk oyunları gibi bir çok kültürel ve sosyal öge bize kaynaklık edebilir.
SORU : Fen bilimciler olayları açıklamak için ne yaparken
CEVAP : deney ve gözlem (Görsel 1.3)
SORU : tarihçiler hangi yolla geçmişi aydınlatmaya çalışırlar.
CEVAP : kaynak inceleme (Görsel 1.4)
Örneğin fizikçiler ısıtılan metallerin genleştiğini gözlemledikten sonra “Isınan metaller genleşir.” şeklinde bir genellemede bulunulabilirler. Aynı şekilde yer çekimine veya ışığın düz bir çizgide ilerlediğine yönelik genellemeler yaparak deneylerle bunları ispatlama yoluna gidebilirler. Böylece evrensel geçerliliği olan yasalara ulaşabilirler.
SORU : Tarihte ise benzer türdeki farklı olayların aynı sebeplerden kaynaklandığı ya da aynı sonuçları doğurduğu yönünde bir yargıda bulunulabilir mi
CEVAP :Hayır
1914 yılında Avusturya Macaristan İmparatorluğu veliahtının bir suikaste uğramasıyla Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına bakılarak “Suikastler savaşlara yol açar.” şeklinde bir tarih yasasına ulaşılamaz.
Bununla birlikte tarihî olayların ortak yönlerinden hareketle “Göçebeler askerî alanda yerleşiklere göre daha üstündür.” gibi bazı genellemeler yapılabilir.
SORU : bu tür genellemeler fen bilimlerininevrensel yasaları gibi kesinlik taşır mı
CEVAP : Hayır
SORU : Tarih, yönteminin yanı sıra incelediği konuların niteliği ve niceliği bakımından da diğer bilimlerden ayrılır mı
CEVAP : evet
Örneğin matematik bilimi zamanı ve mekânı olmayan sayısal kavramları konu edinir. Tarih ise yeri ve zamanı belli olan, yaşanmış olaylarla ilgilenir.
SORU : Tarihin farklılıklarından biri de başka bilim dallarına göre
inceleme alanını ne kadardır
CEVAP : daha geniş
Örneğin fizik, kimya, biyoloji gibi fen bilimleri birbiriyle bağlantılı
ve tekrarlanabilir olayları inceler. Buna karşılık tarih aralarında sistematik ilişki bulunmayan, her biri kendine özgü, biricik olaylarla ilgilenir. Tarihçi bu karmaşık olayları inceleyip gerekli elemeleri yaptıktan sonra elindeki bilgileri önem sırasına koyarak anlamlı bir bütüne ulaşabilir.
Tarih ile fen bilimlerini karşılaştırarak inceleme alanları ve yöntemleri bakımından aralarında hangi farklılıkların bulunduğunu aşağıdaki tabloya yazınız.
b. Tarihe Yardımcı Bilim Dalları
Düşünelim-Söyleyelim
Tarihçi, metinleri iyi anlamaktan başka ihtirasa sahip olmamalıdır ve bu gaye için yardımcı ilimlerin bütün tekniklerini kullanmak zorundadır.
Tarihçi hangi bilim dallarından yardım almalıdır? Neden?
Cevap: Coğrafya, Arkeoloji, Kronoloji, Diplomasi, Heraldik, Etnografya, Antropoloji gibi bilimlerden yardım almalıdır. Çünkü bu saydığımız bilimler geçmiş ile ilgili çok önemli bilgiler sunar bu bilgiler ışığında da tarihçiler çıkarımlar yaparlar.
Her bilim dalı, çalışmaları sırasında başka bilim dallarının verilerine ve yöntemlerine ihtiyaç duyar.
Örneğin tıp bilimi, hastalıkların teşhis ve tedavisinde çok çeşitli bilim dallarından yararlanır. Nükleer tedavide fizikten; kandaki şeker, yağ, asit gibi maddelerin tahlil edilmesinde kimyadan; hücre veya dokuların incelenmesinde biyoloji biliminden yardım alır. Aynı şekilde tarih de geçmişi aydınlatmaya çalışırken başka bilim dallarının yöntemlerinden ve bulgularından yararlanır.
Tarihe yardımcı bilim dallarının bazıları şunlardır:
SORU : Yeryüzündeki coğrafi olayların insan faaliyetlerine etkisini ortaya koyar.
CEVAP : Coğrafya
SORU : Su ve toprak altında kalmış eserleri tarih ve sanat
açısından inceler. Özellikle yazılı belgelerin bulunmadığı ve yetersiz kaldığı dönemleri aydınlatır
CEVAP : Arkeoloji (Görsel 1.5).
SORU : Olayların zamanını belirler ve onları oluş sırasına
göre sıralayarak tarihî olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurmayı kolaylaştırır.
CEVAP : Kronoloji
SORU : Antlaşmalar, mektuplar, emirnameler, fermanlar,
tapular ve fetihnameler gibi yazılı belgeleri inceler.
CEVAP : Diplomasi
SORU : Armaları inceleyerek devletlerin özellikleri hakkında
bilgiler verir
CEVAP : Heraldik (Görsel 1.6).
SORU : Toplumların yaşayışlarını, hayat tarzlarını, örf ve âdetlerini inceler.
CEVAP : Etnografya
SORU : İnsan ırklarının kökenlerini, özelliklerini ve yeryüzüne dağılışlarını inceleyerek aralarındaki kültürel gelişim farklılıklarını açıklamaya çalışır.
CEVAP : Antropoloji
SORU : Eski madenî paraları inceler (Görsel 1.7).
CEVAP : Nümizmatik
SORU : Eski yazıları ve alfabeleri çözer.
CEVAP :Paleografi
SORU : Dillerin zaman içinde geçirdiği değişimi, diller arasındaki akrabalık bağlarını ve etkileşimleri ortaya çıkarmaya çalışır.
CEVAP : Filoloji
SORU : Tarihî yapılar, anıtlar ve mezar taşları üzerindeki
yazıları inceler.
CEVAP : Epigrafi
SORU : Karbon 14 yöntemiyle tarihî nesnelerin yaşının hesaplanmasında tarihe yardımcı olur.
CEVAP : Kimya
B. NEDEN TARİH ÖĞRENİYORUZ?
24 Eylül 2020 Perşembe
1 ÜNİTE BİLGİ VE İNANÇ
1 ÜNİTE BİLGİ VE İNANÇ
ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM
1. İslam, inanç, vahiy ve akide kavramlarının anlamlarını sözlük ve ansiklopedilerden öğreniniz.
Cevap:
Vahiy, işaret etmek, yazı yazmak, yazılmış nâme ve kitâbe, elçi göndermek, ilham etmek ve gizlice söz söylemek manalarına gelir.
Akâid: Akîdeler, kâideler, İslâm’ın inanç ve îman esasları anlamına gelir.
Akîde: İtikad, îman, dînî inanış.
Hazret-i Âdem’den âhirzaman nebîsine kadar ilâhî teblîğ mahsûlü olan ve adına “dîn” denilen müessesede muhtevâ hep aynıdır ve o muhtevânın adı “İslâm”dır.
İnanç, bir düşünceye çok sağlam bir biçimde, içten, gönülden bağlı bulunma, güvenle doğru sayma, inanma
2. İnsanın bilgi edinme yolları hakkında araştırma yapınız.
Cevap: Yüce Allah her insana akıl vermiştir. Düşünmesini, Kuran’ı okuyarak, bilerek, aklını kullanarak yaşamasını ister.- Kişi aklını kullanarak doğru bilgiye ulaşabilir. Kuran’ı Kerim tüm doğru bilgilerin sahibidir.
– Kuran okuyarak kişi doğruları öğrenir, aklı ile düşünür ve dersler çıkarır.
– Kuran ile Rabbini öğrenir, fikirler üretir, araştırır ve doğru bilgilere ulaşır.
– Aklı yaratan da Kuran’ı bizlere gönderen de Allah’tır. Kuran akıl ile desteklenir. Kuran’ın anlattıkları akla tamamen uygundur.
– Allah bizlere duyular ve akıl vermiştir, bunları kullanarak Kuran’ı daha iyi anlar ve öğreniriz.
– En doğru bilgi kaynağı Kuran’dır. Kişi kimseye uymadan kendi kendine bilgiye ulaşabilir.
– Bizlerin merak ettiği, melekler, peygamberler, cennet, cehennem, din kuralları, iyilik , kötülük, kaza ve kader, dünya ve ahiret, Allah, alemler, hakkında Kuran bizlere ışık tutar ve doğru bilgileri bu şekilde öğreniriz.
3. İmanın oluşumunda bilginin önemi hakkında araştırma yapınız.
Cevap: İmanlı olmak için neyin ne olduğunu bilmek gereklidir. Bunun içinde çok okumalı araştırmalı bilgi sahibi olmalıyız. Bu bilgi ve ilimle bizler daha güçlü delillerle iman etme şansına sahip oluruz.
4. İsrâ suresi 36 ve Mülk suresi 23. ayetlerinin anlamlarını Kur’an-ı Kerim mealinden okuyunuz. Ayetlerde verilen mesajların neler olabileceği konusunda araştırma yapınız.
Cevap: İsra 36 ayet meali; Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.Mülk 23. sure meali; De ki: “O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”
1 İslam da Bilginin Kaynakları
İnsan, var olduğu günden itibaren gerek kendini gerekse içinde bulunduğu dış dünyayı tanımaya ve bilmeye çalışan bir varlıktır. Kendi iç dünyasını algıladığı gibi kendi dışındaki dış dünyayı, nesneleri de algılar. İnsanın gösterdiği bu çaba kendi varlığını, gücünü ve âlemdeki yerini belirlemek amacına yöneliktir. İnsanın bu tanıma ve algılama faaliyetine bilme, elde edilen ürüne de bilgi adı verilir. Bilginin oluşumu sürecinde iki öge vardır. Biri algılayan, bilen yani insan diğeri ise bilinen, araştırılan, kendisine yönelinen şeydir. Bu süreçte bilen varlığa özne (suje), bilinen varlığa nesne (obje) denir.
Bilgi, öğrenme, araştırma, gözlem ve deney yoluyla elde edilen, insan zekâsının ve çalışmasının sonucu ortaya çıkan ürüne denir. Dış dünyayı duyularıyla algılayan ve aklıyla düşünüp karar veren bir varlık olarak insan, kendisi ile evren arasındaki irtibatı bilgi ile gerçekleştirir.
İnsan çok yönlü bir varlıktır. Bu durum, onun birbirinden farklı somut ve soyut varlıklarla ilişki kurmasını sağlar. Bundan dolayı insan için pek çok bilgi türü vardır. Bu bilgi türlerinin aralarındaki ortak nokta, özne ile nesne arasında kurulan ilişki sonucu ortaya çıkmalarıdır. Bu bağlamda bilgi türleri altı başlık altında toplanabilir:
Gündelik bilgi: Günlük yaşamı kolaylaştıran, sonuçları kesin olmayan, yararlı ancak yöntemsiz ve sistemsiz bilgilerdir. Kaynağı daha çok duyu ve deneyimlerdir.
Dinî bilgi: Yüce yaratıcının peygamberleri aracılığıyla bildirdiği inanç değerlerini ve ibadet biçimlerini kapsayan, insanın iç yaşamını, toplumsal yaşamı düzenleyen kuralları içeren bilgilerdir. Bu bilgilerin temelinde iman vardır.
Sanat bilgisi: Sezgiye, duyguya, coşkuya dayanan, sanatçı ile yöneldiği nesne arasındaki ilgiden doğan bilgilerdir.
Teknik bilgi: Doğadaki nesneleri bir amaca yönelik olarak araç hâline getiren, insanın hayatını kolaylaştıran bilgilerdir.
Bilimsel bilgi: İnsanı, toplumu ve evreni araştırma ve inceleme konusu yapan, bunlar üzerinde gözleme, deneye ve akla dayanarak yöntemli bir şekilde elde edilen düzenli bilgilerdir.
Felsefi bilgi: İnsanın, evrenin niteliği ve yapısı hakkında gözlemlere dayanarak düşünmesi sonucu elde edilen bilgilerdir.
İslam düşüncesinde bilgi, en genel anlamıyla “kadim bilgi ve hâdis bilgi" olmak üzere ikiye ayrılır. Kadim bilgi. Yüce Allah’ın (c.c.)(1) zatı ile birlikte bulunan bilgidir. Hem nitelik hem de içerik olarak insan bilgisinden farklıdır. Geçmiş ve geleceği kuşatması açısından sınırsızdır. Tüm zamanları kapsar. İnsan bilgisi sadece var olanlarla ilişkili, sınırlı ve sonlu iken Yüce Allah (c.c.) yok olanı da bilir. Onun bilgisinde hiçbir eksiklik söz konusu değildir. Yüce Allah (c.c.) ezeli ilmiyle bütün var olanları ve olacak olanları bilir. Bilmek için hiç bir araca ihtiyaç duymaz. Sonradan olma anlamına gelen hâdis bilgi ise insan başta olmak üzere yaratılmış olanların bilgisine denir. Bu bilgi sınırlı ve sonludur.
Yüce Allah (c.c.), insanı yoktan yaratmış ve hiçbir şey bilmez iken ona çeşitli yetenekler vermiş, onu inceleme, araştırma ve akletmeye teşvik etmiştir. Dolayısıyla İslam’a göre insan, doğuştan bilip öğrenme potansiyeline sahip olarak yaratılan bir varlıktır. Onun bilip öğrenmesi için hem kendi varlığında hem de dış dünyada deliller vardır. İslam'da bilgi edinmenin en temel amacı, insanın kendini, yaratanını, evreni tanıması, dünyayı imar edip güzel ve yararlı işler yapmasıdır. Ancak insanın bu tanıma ve güzel işler yapmasını sağlayacak olan doğru bilgidir. Onun için İslam dini, insanın doğru bilgi elde etmesini ister. Çünkü insan, bilgilerine göre hareket eder. Varlıklara, olay ve olgulara bilgisi doğrultusunda anlam yükler ve tavır takınır.
Bilginin kendisi daha çok zihinsel bir şey olmasına rağmen etkileri zihinsel boyutla
sınırlı değildir. Bilgiler duygu, tutum ve davranışlara doğrudan etki eder. İnsan bilgiyi kendisini, çevresini anlamada, açıklamada ve şekillendirmede kullanır. Eğer insanın kendisini ve çevresini inşa etmede temel aldığı bilgi doğru değilse o zaman, insanın yaşamı yanlış üzerine kurulur. Yanlış üzerine kurulan bir hayat ise beraberinde pek çok sorun getirir. Bunun için İslam dininin temel amaçlarından biri, insanı doğru bilgilere ulaştırmak ve dolayısıyla onu her türlü yanlıştan korumaktır. Doğru bilgiye sahip olan insan. Yüce Allah'a (c.c.) ve onun yarattıklarına karşı sorumluluklarının da bilincinde olur.
İslam dini, insan için doğru bilginin önemini vurguladığı gibi onun kaynaklarını ve bu kaynaklardan doğru bilgiyi elde etmenin yollarını da gösterir. İslam'da doğru bilginin kaynakları akıl, doğru haber ve salim duyulardır.
1.1.Selim Akıl
DÜŞÜNELİM
Soru: Sizce akıl niçin bilginin kaynaklarından biridir? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Cevap:Bilgi: Bir şeyi öğrenme, araştırma veya gözlem yolunu kullanarak bulmaktır. Bilgiye ulaşmada en çok kullandığımız şey ise aklımızdır. Akıl ürettiği fikirler ve de kaydettiği bilgilerle en önemli bilgi kaynaklarının başında gelir.
İslam'da bilginin kaynaklarından biri akıldır. Kelime olarak akıl, “düşünme, anlama, kavrama gücü, hafıza, bellek, kavrayış, zekâ” gibi anlamlara gelir. Terim olarak akıl, insanın tehlikeye düşmesine ve yok olmasına engel olan, her türlü eylemine anlam kazandıran ve ilahi emirler karşısında yeti ve yükümlülük altına girmesini sağlayan, ona düşünme, kavrama ve bilgi elde etme gücü veren bir özdür.*21
Duyularla kavranamayan, deneysel alanın dışında kalan soyut alan hakkındaki bilgiler akıl vasıtasıyla elde edilir. Akıl, insanı diğer varlıklardan ayıran bir nimet ve lütuftur. Akıl, varlığın anlaşılmasının yanı sıra Allah (c.c.)-insan-evren ilişkisini anlamamızı, sorumluluğun temel şartı olan emir ve yasakları kavramamızı sağlayan önemli bir yetidir. Akılla din ve dünya işleri idare edildiği gibi yaratılışın incelikleri de anlaşılır. Emir ve yasaklardaki hikmet kavranır ve iman edilir. Akıl insanı, akıl yürütme olarak adlandırılan ve genel ilkelerden hareket ederek tek tek olaylar hakkında bir yargıya ulaşma olan tümdengelim, tek tek olgulardan genel önermelere geçmek için izlenen düşünme yolu olan tümevarım ve kıyas yani karşılaştırma yöntemiyle bilgiye ulaştırır. Bu süreç sonunda elde edilen bilgiye de akli bilgi denir.
Akli bilgiler oluşumu açısından iki grupta değerlendirilir. Birincisi, derinliğine bir akletme ve düşünme olmaksızın ilk yönelişte oluşan bilgidir. Buna zaruri bilgide denir. Kişinin açlık ve susuzluğunu ya da bir bütünün parçasından büyük oluşunu bilmesi bu bilgi için bir örnektir. İkincisi ise akıl yürütme, düşünme, derinliğine araştırma yoluyla elde edilen bilgidir. Bu bilgiye kesbi bilgi de denir. Uzak bir mesafeden dumanın görülerek orada bir ateşin var olduğuna ilişkin bilgi bu türün örneğidir. Bu bilgi türünde, eldeki mevcut önermelerden hareket edilerek diğer önermenin doğruluğuna ulaşılır.
İslam dininde ise akıl, selim akıl olarak nitelendirilir. Kelime olarak, “sağlam, doğru, hüküm ve kararlarında doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırma yetisi” anlamına gelir. Terim olarak selim akıl, “insanın doğru karar vermesini sağlayan, herhangi bir olumsuzluktan veya ortamın kötülüğünden etkilenmeyen, yaratılışındaki temizliği koruyan akla" denir. İslam'ın, aklı selim akıl olarak adlandırmasının sebebi, doğru bilgiye ancak sağlam, şartlanmamış, düşünme ve karar verme yetisine sahip akıl ile ulaşılabileceğinden dolayıdır.
İslam'da şartlanmış, içinde yaşanılan kültürün düşünme biçimleri ile olay ve olgulara yaklaşan bir akıl, bilginin kaynağı olarak değerlendirilmez. İslam’a göre selim akıl yanılmayan, pişman olacak bir iş yapmayan, ileriyi gören akıldır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli yetidir. Selim akıl vasıtasıyla insan iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırır. İnsan, selim aklı ile kendisi ve diğer varlıklar hakkında elde ettiği bilgilerin doğru olup olmadığını ortaya koyar. Selim aklın bu yeti ve kabiliyeti, yaratılışı gereğidir. İnsan, selim akıl yürüterek var olan bilgileri kullanır ve yeni gerçeklere ulaşır. Onun için Kur’an-ı Kerim ve hadislerde tek başına akıl kelimesi kullanıldığında kastedilen selim akıldır.
İslam'a göre insanı her türlü hareketine anlam kazandıran, ilahi öğütler karşısında yükümlülük ve sorumluluk altına girmesini sağlayan selim akıldır. Bu nedenle İslam dini, insanın kendisi ve diğer varlıklar hakkında düşünmesinin ve bu düşünme sonunda elde edilecek bilginin selim akıl yoluyla olacağını belirtir. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyrulur: “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır.”*31
İslam dini, gerçek ve doğru bilgiye selim akıl ile ulaşabileceğini belirtir. Bunun için Kur’an’da, insandan aklını kullanması istenir. Kur’an’ın pek çok ayetinde “...akıl etmez misiniz?”*4*, “...düşünmez misiniz?”*5* gibi uyarılar vardır. Bu türden uyarılar, Kur’an’ın selim akla ve onu kullanmaya verdiği önemin bir göstergesidir.
Kur’an’da insanlar, evrenin yaratılışı hakkında düşünmeye ve incelemeye teşvik edilir. Böylece evrende var olan sistemleri inceleyen, gördükleri üzerinde düşünen ve araştıran her insan, Allah’ın üstünlüğünü, ilmini ve sonsuz gücünü tanımaya başlar. Kur'an dünya üzerinde geçmişte yaşamış toplulukları örnek göstererek insanın bunlar üzerinde düşünüp dersler çıkarmasını ister. Ayrıca insanın dikkatini doğa olaylarına çekerek aklını kullanması öğütler. Bu konuyla ilgili olarak Kur’an’da şöyle buyrulur: “Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisi ile ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında... düşünen bir topluluk için deliller vardır.”161
Kur’an’da aklını kullanan, düşünen ve içinde bulunduğu durumdan ders çıkaranlar övülürken aksini yapanları ise Yüce Allah’ın (c.c.) hoş karşılamadığı bildirilir. Aklını kullanmadan dinî inanç ve kanaat edinenler ise Kur’an’da; “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, oöz ve kala bunların heosi ondan sorumludur.”*7* buvrularak uvarılır. Yine bundan dnlavı
zanna uymak aklın kullanılmaması anlamına geldiği için; “Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz.ayetiyle kendisine gelen bilginin doğruluğunu araştırmayan ve akıl süzgecinden geçirmeyen kimseler eleştirilir.
ETKİNLİK
İnsanın aklını kullanmasının nedenleriyle ilgili boş bırakılan yerleri edindiğiniz bilgiler doğrultusunda tamamlayınız.
İslam aklı kullanmayı teşvik eder. Çünkü insan;
♦ Selim akıl ile doğru bilgiyi elde edebilir.
♦ Olayların sebeplerini selim akıl ile bulur.
Cevap: Keşfetme yeteneğiyle bir çok şeyi keşfeder.
Selim akıl sayesinde kendi kararlarını kendi alır.
Sonuç olarak İslam'da selim akıl bilginin en önemli kaynaklarından biridir. Onun için İslam dini, insanın özgür bir şekilde düşünmesini ister ve selim aklın önündeki tüm engelleri kaldırır. Düşünmeyi, araştırmayı ve doğru bilgiye ulaşmayı emreder.
1.2. Doğru Haber
DÜŞÜNELİM
Doğru haber ne demektir? Kimlerin verdiği habere inanırsınız? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Cevap: Doğru haber, güvenilir ve kaynağı sağlam olan habere denilir. Ben ailemin güvendiğim arkadaşlarımın ve öğretmenlerimin verdiği haberlere güvenirim.
Haber, meydana gelmiş veya meydana gelecek olayları bildiren ve tabiatı itibarıyla doğru ve yanlış olma ihtimali olan söze denir. Bir haberin bilgi ifade etmesi ya da güvenirliği, onun gerçeğe uygun olmasına bağlıdır. Aksi takdirde yalan haber olur ve bilgi açısından hiçbir değer ve anlam ifade etmez. Duyular ve aklın, anlama ve algılamadaki sınırlılıkları dikkate alındığında haber, salim duyular ve selim akıl ile birlikte vazgeçilmesi imkânsız temel bilgi kaynaklanndandır. Çünkü geçmişte meydana gelen olaylar, yaşamış insanlar ve görmediğimiz uzak memleketler hakkında haber dışında bilgi kaynağı yoktur. Geçmişe ait bilgileri elde etmede ne akıl ne de duyular bir rol oynamaz.
İslam düşüncesinde özellikle Kelam ilminin bilgi sisteminde haberin bilgi kaynağı olarak tartışılmaz bir yeri ve önemi vardır. Çünkü temel inanç esasları habere dayalı olarak temellendirilir. Onun için haber, dinî bilginin önemli bir kaynağıdır.
Haberin bilgi kaynağı olabilmesi için doğru olması gerekir. Onun için İslam'da bilgi kaynağı olan haber, “haberi sadık" yani “doğru haber" olarak adlandırılır. Doğru haber ise “vahiy" ve “mütevatir haber" olmak üzere ikiye ayrılır.
Yüce Allah’ın (c.c.) insanlar arasından seçmiş olduğu peygamberleri vasıtasıyla onları doğru yola iletmek için gönderdiği ilahi bilgilere vahiy denir. Kur’an, Yüce Allah'ın (c.c.) insanlığa gönderdiği vahiylerin toplandığı en son ilahi kitaptır. Kur’an-ı Kerim'de; “Gerçek olan, Rabb’inden gelendir. O hâlde kuşkulananlardan olma!"<9) ve “Allah sözün en güzelini, (ayetleri) birbirleriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi... İşte bu Kitap, Allah’ın dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. ”,10> gibi pek çok ayette vahyin en önemli bilgi kaynağı olduğu buyrulur.
Kur'an-ı Kerim'deki vahiyler, insanı iyiye ve güzele yönlendirir. Allah’ın varlığı, birliği, peygamberlik, peygamberlerin hayatları, kutsal kitaplar, ahiret hayatı ve melekler gibi inanç konularında insanı bilgilendirir. Evrenin ve insanın yaratılışı hakkında açıklamalar yapar. İnsanların mutlu, huzurlu ve barış içinde yaşamaları konusunda onlara öğütlerde bulunur. Hangi davranışların iyi, hangi davranışların kötü olduğu konusunda örnekler vererek insanı aydınlatır. Geçmiş toplumların durumlarından bahseder ve insanın dersler çıkarmasını ister. İbadetler konusunda insana bilgiler verir. İbadetin sadece Allah’a (c.c.) yapılması gerektiğini belirtir. Sosyal hayatta ilişkilerin sağlam bir zeminde ilerlemesi için nelere uyulması gerektiği konusunda öğüt verir. Örneğin yalanı ve dedikoduyu yasaklarken sosyal hayatta doğruluk ve dürüstlüğü öğütler. İnsanı, kötü tutum ve davranışlarda bulunması durumunda karşılaşacağı ceza konusunda uyarır. Vahiy, insanı cevabını aradığı birçok konuda bilgilendirir ve ufkunu açar.
Mütevatir haber ise yalan üzerinde birleşmesi mümkün olmayan bir topluluğun vermiş olduğu habere denir. Buna göre Kur’an-ı Kerim aynı zamanda mütevatir bir haberdir. Çünkü yalan üzerinde birleşmesi mümkün olmayan bir topluluk tarafından bugüne kadar nakledilmiş ilahi bir kitaptır. Yine Hz. Peygamberden (s.a.v.)"11 doğru bir rivayetle gelen ve böyle olduğu İlmî yöntemlerle ispatlanan haberler yani onun sünnetleri de mütevatir haber kapsamındadır.
Bize ulaşan doğru haber yani vahiy ve mütevatir haber kesin bilgi ifade eder. Çünkü haberin doğru oluşu, mütevatir olarak iletilmesi ve muhatabın buna inanması ya da inanmaması ile değil, bizzat gerçeğin böyle olması, selim akıl ve salim duyuların algısıyla da bunun doğrulanabilmesindendir. İslam düşüncesinde Kur’an ve sünnete dayalı olarak elde edilen bilgilere “doğru bilgi” denir.
1.3. Salim Duyular
Soru:İnsanın kendi dışındaki dünyayı algılamasını sağlayan araçlar nelerdir? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Cevap: Kitaplar, gazeteler, televizyon, radyo gibi kitle iletişim araçları ve bilginin yazılı ve görsel kaynaklarıdır. İnsan kendi dışındaki dünyayı bu kaynaklar aracılığıyla algılayabilir.
İslam’da bilginin kaynaklarından ve bilgi elde etme yollarından biri de duyulardır. İslam düşüncesinde buna salim duyu denir. Salim duyu “herhangi bir etkenle kendisine ait özelliğini kaybetmemiş işitme, görme, koku alma, tatma ve dokunma duyularına”*121 denir. Çünkü bu duyularla elde edilen bilginin doğru olabilmesi için sağlam olmaları gerekir. Gözleri görmeyen birinin bir şeyi gördüğüne ve kulağı duymayan birinin bir sesi işittiğine tanıklık etmesi düşünülemez. Sağlam olmamaları hâlinde vermiş oldukları bilginin doğru bilgi olma özelliğini taşıması söz konusu değildir.
insan, dış dünyadaki birçok şeyin varlığını görerek, işiterek, dokunarak, koklayarak, tadarak anlar ve öğrenir. Salim duyular, insanın aklını harekete geçirerek bilgiye ulaşmasını sağlar. İnsan, duyuları ile pek çok konuda bilgi sahibi olur. Örneğin bir maddenin sert veya yumuşak olduğunu dokunarak anlar. Çevresinde gözlemler yaparak birçok bilgi ve sonuçlara ulaşır. Farklı türdeki kokuları, salim duyu organıyla ayırt eder. Diliyle yiyeceklerin ekşi, tatlı veya tuzlu olduğunu fark eder.
Kur’an-ı Kerim'de insanın göz, kulak, dil gibi organlarının bilgi edinme kaynaklarından olduğu bildirilir. Örneğin Kur'an’da Yüce Allah'ın (c.c.) bizi annelerimizin karnından hiçbir şeyi bilmez hâlde iken çıkardığı, ancak öğrenebilmemiz için (bizlere) kulak, göz. kalp ve selim akıl verdiği ifade edilir.<,3) Yine Kur’an’da salim duyu organlarının insana verilen en kıymetli nimetlerden olduğu vurgulanır.041
İnsan, salim duyu organları vasıtasıyla dış dünyayı algılar ve tanır. Duyu algılarında zaman zaman yanılmalar söz konusu olabilir. Ancak bu yanılmalar bir başka salim duyu ya da selim akıl vasıtasıyla düzeltilebilir.
ETKİNLİK
Bir Kur’an-ı Kerim mealinden, bilginin kaynağı ve vasıtası olarak selim akıl, vahiy ve salim duyularla ilgili birer ayet bulunuz. Bulduğunuz ayet meallerini sınıfınızda arkadaşlarınızla değerlendiriniz.
Cevap: Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.(BAKARA SURESİ / 13)
Onlara, Allah neyi indirdiyse ona uyun dendi mi dediler ki: Hayır, biz atalarımız neye uyduysa ona uyarız. İyi ama atalarınızın aklı bir şeye ermiyorsa ve doğru yolu bulmadılarsa ne olacak?
Kur'an-ı Kerim’de, bilginin kaynağı olarak selim akıl, vahiy ve beş salim duyunun yanı sıra insanın bilgi vasıtalarının bunlarla sınırlı olmayacağı da belirtilir. Kur’an’a göre insanın doğru bilgiye ulaşabilmek için kullanabileceği her imkân, onun bilgi kaynağıdır. Günümüzde iletişim alanındaki gelişmelerle birlik te insanın bilgi kaynağında da çeşitlenmeler olmuştur. Bugün internet vasıtasıyla milyonlarca esere anında ulaşılabilmektedir. Bir kütüphane dolusu bilgiler küçücük aygıtlarda taşınabilmektedir. Kullandığımız cep telefonları birer bilgisayar görevini yerine getirmektedir.
Kur'an-ı Kerim, doğru bilginin kaynaklarını haber verirken yanlış bilgi kaynakları konusunda da insanı uyarır. Örneğin büyü, rüya gibi gerçekliği ispatlanmamış bilgilerin doğru bilgi kaynakları olamayacağı konusunda insanı bilgilendirir. Yine bazılarınca bilgi kaynağı olarak değerlendirilen “aklın ve duyuların yetersiz kaldığı kabul edilen konularda sezgi yoluyla elde edilen bilgi" anlamına gelen keşif doğru bilgi kaynağı değildir. “Akıl yürütme ve düşünmeye dayanmaksızın Allah'ın (c.c.) sevdiği kullarının gönüllerine çeşitli konularda bilgiler vermesi" anlamına gelen ilhamda İslam âlimleri tarafından bilgi kaynağı olarak kabul edilmez. Çünkü bu türden bilgiler öznel bir özelliğe sahiptir. İlham, keşif, rüya yoluyla elde edilen bilgiler kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir veya bir benzeriyle çelişebilir. Dolayısıyla bu yollarla elde edilen bilginin genel geçerliliği yoktur.
İslam dini, kişinin bilgilenmesini öğütler. Kur’an’da; “...Rabb’im benim ilmimi artır, de.”05) ve "... Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun.”06’ ayetleriyle bilgi edinmek, öğrenmek teşvik edilir. Hz. Muhammed de (s.a.v.) bilgiyi, öğrenmeyi öğütler. O; “Dünyayı isteyen ilme sarılsın, ahireti isteyen ilme sarılsın, hem dünyayı hem de ahireti isteyen yine ilme sarılsın.”07» ve “Hikmet müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa almalıdır.”081 gibi pek çok hadisinde insanları bilgiye, öğrenmeye ve ilme teşvik eder.
Hz. Muhammed (s.a.v.) Medine'ye yerleştikten sonra yapılan Mescid-i Nebi’yi bir eğitim yeri olarak da kullanmıştır. Bedir Savaşı'nda esir alınanlardan okuma yazma bilenler, on Müslümana okuma yazma öğretmeleri karşılığında özgür bırakılmıştır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bu uygulamaları, Kur'an'ın hem açıklayıcısı hem de bizzat uygulayıcısı olarak bilgiye, öğrenmeye ve ilme verdiği önemi gösterir.
İslam’ın, bilmeye ve öğrenmeye verdiği önemi anlamak için "... Zira her ilim sahibinin üstünde, daha iyi bilen birisi vardır.”,19> ayetini hatırlamak dahi yeterlidir. Bu ayet, bilginin dondurulamayacağının, herhangi bir konuda söylenilen bir yorumun en son yorum olamayacağının açık bir göstergesidir.
İslam'ın doğru bilgiye verdiği önem, onun bilime ve bilim adamlarına verdiği değeri de gösterir. Kur'an'da. insanlar arasında Allah'a (c.c.) yürekten saygı duyanların ancak âlimler olduğu bildirilir/201 Yine Kur'an’ın ilk emrinin "Okul"12’1 olması, bilenlerle bilmeyenlerin eşit olmayacağının vurgulanması*221, İslam’ın ilme verdiği önemin bir göstergesidir.
İslam’da elde edilen bilginin doğru olduğu kadar yararlı olması da önemlidir. Hz. Peygamber (s.a.v.); “Allah’ım bana öğrettiklerinle beni faydalandır. Bana fayda verecek ilmi öğret ve ilmimi artır.”<231 diye dua ederek bizleri faydalı bilgi elde etmeye yönlendirmektedir. “Faydasız ilimden sana sığınırım. "(24> ve “Allah’ım fayda vermeyen ilimden, kabul olmayan duadan, korkmayan kalpten ve doymayan nefisten sana sığınırım.”125* hadisleriyle de kaçınılması gereken bilginin neler olduğunu bildirmektedir. Bu hadisler bilginin doğru, gerçek, hakikat değeri kadar yararlı olması gerektiğini ve olumlu yönde kullanılarak insanlara fayda sağlayabileceğini göstermektedir.
Günümüzde bir taraftan iletişim teknolojisinin verdiği imkânlarla bilgiye ulaşmak ve onu muhafaza etmek kolaylaşmışken diğer taraftan da büyük bir bilgi kirliliği de yaşanmaktadır. Bu durum, farklı kaynaklardan farklı amaçlarla gelen bilgilerin doğru olup olmadığı konusunda bir beceriye sahip olmayı gerekli kılmaktadır. Günümüzde doğru bilginin elde edilmesi kadar bu bilginin doğru kullanımı da önemlidir. Bu durum, bir bilgi ahlakının olmasını gerektirir.
Bilim ve teknolojinin pek çok yararları yanında, günümüz insanlığına verdiği zararlar dikkate alındığında bilgi ahlakına neden gerek duyulduğu kolayca anlaşılabilir. Dolayısıyla bilginin elde edilmesi, kullanılması, uygulanması ve başkalarına aktarılması sırasında kendisine özgü birtakım ilke ve değerleri içermesi kaçınılmazdır. Bilgiyi ve bilimi ahlaki değerlerden, evrensel ilkelerden arındırmış olarak kullanamayız. Önemli olan doğru, yararlı bilgiyi elde etmek, doğru kullanarak yeni yararlı bilgiler üretmek ve bunun gereğini yerine getirmektir.20
Bilgi, ruhun gıdasıdır. İyi bir bilgi ruh ve akıl sağlığı için çok gereklidir. Kötü ve kalitesiz bilginin ise fayda yerine zarar vereceği akıldan çıkarılmamalıdır. Sonuç olarak İslam dini Allah (c.c.), varlıklar, ahiret, insanın yaratılış amacı vb. konularda insanın doğru kaynaklardan doğru bilgiler edinmesini ister ve ona bunun yollarını gösterir. Onu yanlış bilgiye götüren hususlarda uyarır. Bilgiyi sevmesini, doğru ve faydalı bilgiler elde etmesini ve bunların ahlaki bir temelde kullanmasını öğütler.
23 Eylül 2020 Çarşamba
2. BÖLÜM: DÜNYA’NIN ŞEKLİ VE HAREKETLERİ
A. EVREN, GÜNEŞ SİSTEMİ, DÜNYA'MIZ
SORU :
CEVAP :
SORU :
CEVAP :
SORU :
CEVAP :
SORU :
CEVAP :
SORU :
CEVAP :
SORU :
CEVAP :
Dünya da dâhil olmak üzere, bütün gezegenleri, yıldızları, gök adalarını, kümeleri, gaz ve bulutları içine alan uzayın bütününe evren denir. Evrendeki Samanyolu Galaksi’sinde yer alan Güneş ve onun çekim etkisi altında kalan sekiz gezegen ile bu gezegenlerin uyduları, cüce gezegenler ve uyduları ile birlikte milyarlarca küçük gök cismi Güneş sistemi’ni oluşturur. Güneş sisteminin oluşumu, evrenin oluşumundan yaklaşık dokuz milyar yıl sonra gerçekleşmiştir. Güneş sistemi, başta oksijen olmak üzere, gaz ve toz bulutlarının dönmesiyle oluşmuştur. Yoğun gazlar merkezde toplanarak Güneş’i oluşturmuştur. Sistemdeki diğer gazlar ve toz tanelerinin zamanla bir araya gelmesi ve büyümesi sonucunda gezegenler, uydular ve diğer gök cisimleri oluşmuştur. Üzerinde yaşadığımız Dünya da bu şekilde oluşmuştur. Güneş’in çevresinde dönen, kendi ışık kaynakları bulunmayan, Güneş’ten aldığı ışığı yansıtan gök cisimlerine gezegen denir. Gezegenler yapısal özelliklerine göre iç (karasal) gezegenler ve dış (gaz) gezegenler olmak üzere iki gruba ayrılır. Güneş’e olan uzaklıklarına göre Güneş sistemindeki ilk dört gezegen olan Merkür, Venüs, Dünya ve Mars iç gezegenler olarak adlandırılır (Görsel 1). Bunlar yüksek yoğunlukta, metalik element bileşiminde sert ve kaya yüzeyine sahiptir. Dünya, karasal gezegenlerin en büyüğüdür. Mars ve asteroit kuşağının ötesinde yer alan gezegenler ise dış gezegenler olarak adlandırılır. Bunlar gaz hâlinde olan Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’dür (Görsel 1). Bu gezegenler katı gezegenlerden daha büyüktür. Hidrojen ve diğer gazların yoğunlaşmasıyla oluşmuşlardır.
g
1. BÖLÜM DOĞA-İNSAN ETKİLEŞİMİ VE COĞRAFYA
Hazırlık Çalışması
1. “Doğaya adapte olma, doğayı kendine adapte et!” sözünden ne anlıyorsunuz? Sizce böyle bir bakış açısının çevre üzerindeki etkileri nasıl olur? Açıklayınız.
Cevap: Bence doğru bir bakış açısı değildir. Çünkü bizler doğanın düzenine ayak uydurmalıyız. Doğayı kendi çıkarlarımız bencilliklerimiz için değiştirmeye kalkarsak bir gün gelince doğanın bizden intikam alacağını unutmamamız gerekmektedir. İnsan doğaya uyarsa gelecek aydınlıktır eğer doğayı kendine adapte etmeye kalkarsa gelecek yıkım dolu olacaktır.
2. Doğal ve beşerî unsur kavramlarını araştırarak aralarındaki farkları tespit ediniz.
Cevap: Doğada kendiliğinden oluşan unsurlara doğal unsur denir. İnsan eli değmeden oluşur. Örnek verecek olursak Ağaçlar / Bitkiler = Doğal unsurdur. İnsan eli değerek oluşturulan unsurlara ise beşeri unsur denir. Kendiliğinden oluşamazlar. Örneğin Arabalar / evler = Beşeri unsurlara örnektir.
3. Doğanın insan yaşamına, insanın da doğa üzerindeki etkisine örnekler veriniz.
Cevap: Doğanın insan yaşamına büyük etkileri vardır. Örneğin seller, tufanlar, depremler insanların yaşayacağı yerleri belirlemelerinde etken rol oynar. Bunun yanında insanlar çölde yaşamayı seçmezler. Bu durum doğanın insan yaşamı üzerindeki etkisine örnektir. İnsan ise doğayı kendi çıkarları için kendi yaşamı uğruna değiştirmeye ve yok etmeye kalkmaktadır. Buna örnek olarak ise barajların yapılmasını ormanların yok edilmeye çalışılmasını söyleyebiliriz.
A. DOĞA VE İNSAN
1. DOĞA VE İNSAN ETKİLEŞİMİ
Etkinlik
1. Aşağıdaki görselde yer alan doğal ve beşerî unsurları tespit ediniz.
Doğal unsurlar: Deniz, dağlar, gökyüzü
Beşeri Unsurlar: Evler, liman, gemiler
2. Görseldeki beşerî ortamın gelişmesini etkileyen faktörler nelerdir?
Cevap: Deniz ve limanın iş imkanı olması, iklimin uygunluğunun yerleşime elverişli olması, doğal güzelliğin turizm açısından hem geçim kaynağı hem de yaşam merkezi gibi cazibelerinin olması.
3. Beşerî ortamdaki gelişmenin devam etmesi doğal ortamda ne gibi değişikliklere neden olabilir?
Cevap: Doğal ortamın yapısı değişir. Mesela insanlar nüfus olarak geliştikçe ve büyüdükçe ev yapımı için doğanın geri kalanını yok etmeye devam edecektir. Ya da resimdeki limanın büyütülmesi sonucu kıyılara müdahale edilecek doğal kıyı yerine insan yapımı limanlar çoğalacaktır.
Unutmayınız!
SORU : İnsanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortama ne denir.
CEVAP : doğal çevre
SORU : Doğal çevrede yer alan ve insan müdahalesi olmaksızın oluşan her şeye ise doğal unsur denir. Deniz, toprak, ağaç vb. nedir ?
CEVAP :birer doğal unsurdur.
İnsan, yaşamını sürdürebilmek için doğanın sağladığı imkânlardan yararlanmak zorundadır. Fakat doğa, Dünya’nın her yerinde aynı imkânları sunmamaktadır. Doğanın sağladığı imkânların farklılığına bağlı olarak, insanların beslenme, barınma ve giyinme şekilleri birbirinden önemli ölçüde ayrılmaktadır.
Hatta insanların karakter ve vücut yapıları üzerinde bile doğal unsurların etkili olduğu görülmektedir.
Yeryüzünün değişik bölgelerinde konut tiplerinin ve konut yapı malzemelerinin farklı olması, doğal
çevrenin insan yaşamına etkisiyle açıklanabilir. Örneğin kutupların çevresinde yaşayan insanlar, barınaklarını doğal çevrede bol bulunan sertleşmiş kardan (Görsel 1); Ekvator ve çevresinde yaşayanlar ağaç ve çeşitli bitki örtülerinden yapmaktadır. Bununla birlikte kurak ve yarı kurak iklim koşullarının etkili olduğu yerlerde yaşayanlar barınaklarını topraktan (kerpiç), volkanik taşların ve kireç taşının yoğun olduğu bölgelerde ise taşlardan yapmaktadır. Yine konut inşa edilirken soğuk bölgelerde çatıların sağlam ve dik, duvarlarınsa kalın yapılması doğal çevre ile ilgilidir
Eskimolar yaşadıkları bölgelerde tarım olanakları kısıtlı olduğu için avcılık ve balıkçılıkla geçimlerini sağlarken, sıcaklık ve yağış koşullarının elverişli olduğu Güneydoğu Asya’da insanların temel besin kaynağını pirinç başta olmak üzere diğer tarım ürünleri oluşturmaktadır (Görsel 2).
Sibirya, İskandinav Yarımadası ve Kanada gibi kutuplara yakın yerlerde yaşayan
insanlar, havanın çok soğuk olması nedeniyle, yılın önemli bir kısmında kalın kürkler giyerler (Görsel 3). Yıl boyunca sıcaklık değerlerinin yüksek olduğu Orta Afrika’da ise insanlar ya oldukça ince kıyafetler giymekte ya da yarı çıplak yaşamaktadırlar (Görsel 4). Bu bölgelerde yaşayan insanlar yılın büyük bölümünde böyle giyinir. Mevsim kavramının belirgin olarak yaşandığı orta kuşaktaki insanlar ise yıl içerisindeki sıcaklık değişimine bağlı olarak farklı kalınlıkta giysilere ihtiyaç duymaktadır.
Yer şekillerinin engebeli ve yükseltinin fazla olduğu alanlar tarımsal üretim başta
olmak üzere birçok ekonomik faaliyeti olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle insanlar, genellikle az engebeli ve düz alanlara yerleşmektedir. Ayrıca canlı yaşamı için vazgeçilmez olan su kaynakları yönünden zengin alanlar tarih boyunca insanların yerleşim alanları olmuştur. İnsan-doğa etkileşiminin üç boyutu vardır: İnsanlar öncelikle doğadan etkilenir. Zamanla yaşadıkları doğal ortamın şartlarına uyum sağlar. Daha sonra da doğayı etkilemeye başlar. Örneklere baktığımızda insanların yeryüzüne dağılışları, konut tipleri, ekonomik faaliyetleri gibi birçok özellik doğal çevrenin insan üzerindeki etkisini ve insanın doğal çevre şartlarına uyum sağlamasını açık bir şekilde göstermektedir. İnsanlık tarihine baktığımızda, bilim ve teknolojik imkânların gelişmesiyle doğal çevrenin insan üzerindeki etkisi azalmış, artık insanlar büyük bir hızla doğal çevreyi değiştirmeye başlamıştır. Örneğin Hollanda’da tarım yapılan toprakların önemli bir kısmı deniz doldurularak elde edilmiştir (Görsel 5). İnsanlar tarafından yapılan barajlar ve yapay göller, inşa edildiği çevrenin iklimini etkilemektedir.
Kara canlılarının yaşam alanları sular altında kalmaktadır. Yine insanlar tarafından
açılan kanallar, canlıların denizler arası geçişine sahne olmakta, aynı zamanda kara canlılarının göç yollarını da etkilemektedir (Görsel 6). Engebeli arazilerde ulaşım sağlamak için tüneller ve viyadükler yapılmakta, deniz üzerinde kilometrelerce uzunlukta köprüler inşa edilmekte (Görsel 7), doğal bitki örtüsü yok edilerek tarım veya yerleşim alanına dönüştürülmektedir. İnsanlar doğal çevre üzerinde değişiklikler yaparken son derece dikkatli olmalıdır. Sonuçları iyi analiz edilmeden yapılan değişiklikler, doğal çevreye zarar vermekte ve büyük felaketlere neden olabilmektedir. Çünkü insanlığın günümüzde ulaştığı bilimsel ve teknolojik seviye, geçmişe göre büyük bir gelişme göstermesine rağmen hâlâ insanın doğa karşısında çaresiz kaldığı birçok alan vardır. Dolayısıyla insanlar doğa ve çevre ile mücadele etmek yerine, uyum temelli bir ilişki kurmak zorundadır. Doğal çevrede değişiklikler yaparken doğal çevreye zarar vermemeye özen göstermeli, bu konuda duyarlı olmalıdır
Hayatın İçinden Coğrafya
AVRASYA TÜNELİ İstanbul’da araç trafiğinin yoğun olduğu KazlıçeşmeGöztepe
hattında hizmet veren Avrasya Tüneli, toplam 14,6 km uzunluğundadır. Tünel ile İstanbul’un Asya ve Avrupa yakaları, deniz tabanının altından geçen bir kara yolu tüneli ile birbirine bağlanıyor. Projenin 5,4 km’lik bölümü, deniz tabanına özel bir teknoloji ile inşa edilen iki katlı tünel ile bağlantı tünellerinden oluşmaktadır. Tünellere ek olarak Avrupa ve Asya yakalarında toplam 9,2 km’lik yol genişletme ve iyileştirme çalışması yapılmıştır. Sarayburnu-Kazlıçeşme ile Harem-Göztepe arasında çok sayıda yaklaşım yolu genişletilmiş, kavşak, araç alt geçitleri ve yaya üst geçitleri inşa edilmiştir. Avrasya Tüneli, doğal ortama yapılan müdahalenin insan yaşamı üzerindeki etkilerine iyi bir örnektir. Projenin Faydaları Trafiğin çok yoğun olduğu Koşuyolu-Kumkapı arası yolculuk süresi yaklaşık 5 dakikaya inmektedir. Avrasya Tüneli, sahip olduğu ileri teknoloji ile güvenli ve konforlu yolculuk imkânı sağlıyor. Avrasya Tüneli’nin iki katlı inşa edilmesi ve her katta 2 şeritten tek yönlü geçiş sağlaması yol güvenliğine ve sürüş konforuna katkı sağlıyor. Tünel; yoğun kar, yağmur, sis, buzlanma gibi olumsuz hava koşullarında da kesintisiz ve güvenli yolculuk imkânı sunuyor. Avrasya Tüneli, İstanbul’daki mevcut havaalanları arasında en hızlı ulaşım olanağı sunuyor. Trafik yoğunluğunun azalmasıyla egzoz emisyon oranı azalıyor. Tarihî yarımadanın doğusundaki trafik yoğunluğunda azalma sağlanıyor. Boğaziçi, Galata ve Unkapanı köprülerindeki araç trafiğinde rahatlama sağlanıyor. İstanbul’un silüetine zarar vermeyen tünel, iç mimarisinde uygulanan aydınlatma teknikleri ve tünel girişlerinde geleneksel Türk mimarisinden motiflerle İstanbul’un kimliğini yansıtıyor
2. İNSANIN DOĞA İLE ETKİLEŞİMİNDE COĞRAFYANIN ROLÜ
Bunu Biliyor musunuz? Doğa, canlı ve cansız unsurların bütünüdür. Dolayısıyla insan da doğanın bir parçasıdır. Doğadaki her olgu ve süreç birbiriyle sürekli etkileşim hâlindedir. İnsan ve doğa arasındaki etkileşim ise coğrafya biliminin konusudur.
Bunu Biliyor musunuz? Doğa, canlı ve cansız unsurların bütünüdür. Dolayısıyla insan da doğanın bir parçasıdır. Doğadaki her olgu ve süreç birbiriyle sürekli etkileşim hâlindedir. İnsan ve doğa arasındaki etkileşim ise coğrafya biliminin konusudur.
Coğrafya, yeryüzündeki doğa olaylarını ve insan faaliyetlerini incelerken bunlar arasında ilişki kurar. Böylece, olaylara daha bütüncül bir yaklaşımla bakabilmemizi sağlar. Örneğin bir yerleşim alanının gelişmesinde etkili olan yeryüzü şekilleri, iklim koşulları, sanayi faaliyetleri, ulaşım olanakları vb. doğal ve beşerî faktörler bir bütün hâlinde ortaya konur. Herhangi bir bölgede yapılacak yatırımların belirlenmesi, ulaşım ağlarının kurulması, yerleşim alanlarının oluşturulacağı alanların seçimi için coğrafi çalışmalara ihtiyaç vardır. Coğrafya biliminin temel amaçlarından biri insanın doğayı tanımasını ve doğayla uyum içerisinde yaşamasını sağlamaktır. Geleceğe yönelik planlamalar yapılırken coğrafyanın çalışma yöntemlerinden ve verilerinden yararlanmak, doğal çevrenin korunmasında ve bunun sürdürülebilir olmasında son derece önemlidir. Aksi takdirde yapılacak yatırımlar büyük ölçüde emek, zaman ve can kaybına neden olabileceği gibi doğal çevrenin de tahrip edilmesine yol açacaktır.
3. İNSAN, DOĞA VE COĞRAFYA
SORU :Canlı ve cansız tüm varlıkları içeren ortama ne denir.
CEVAP :doğal ortam
SORU : Doğal ortam kaça ayrılır
CEVAP : atmosfer (hava küre), litosfer (taş küre), hidrosfer (su küre) ve biyosfer (canlılar küresi) olmak üzere dörde ayrılmaktadır.
SORU : Bu ortamlar ne olarak da adlandırılmaktadır
CEVAP : doğal sistemler
SORU : Neden doğal sistemler olarak adlandırılır
CEVAP : insan eli değmeden oluştuğundan
ATMOSFER
SORU : Dünya’yı çepeçevre saran gaz kütlesine ne denir
CEVAP : Atmosfer (Hava Küre)
SORU : Atmosfer, değişik özellikte ve farklı oranlarda nelerden oluşur.
CEVAP : çeşitli gazlardan
Gerek insanların gerek diğer canlıların yaşamlarını devam ettirebilmesi için atmosferin varlığı şarttır. Ayrıca atmosferde meydana gelen hava olayları (yağış olayları, hava sıcaklık değerleri vb.) insan yaşamı üzerinde oldukça etkilidir.
LİTOSFER
SORU : Dünya’nın kabuklaşmış ve katılaşmış dış yüzeyine ne denir
CEVAP : Litosfer (Taş Küre)
Vadi, ova, plato, dağ gibi yer şekilleri ile kayaç ve topraklar litosferi oluşturan başlıca unsurlardır.
BİYOSFER
SORU : Atmosfer,litosfer ve hidrosferde yaşayan canlılardan oluşan kısma ne denir
CEVAP : Biyosfer (Canlılar Küresi)
Bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar ve diğer canlıların yanı sıra insanlar da biyosferin bir parçasıdır.
HİDROSFER
SORU : Hidrosfer (Su Küre) nelerden oluşur
CEVAP : Litosfer üzerinde bulunan deniz, okyanus, akarsu ve göl gibi yer üstü suları ile yer altı sularından oluşur.
Canlı yaşamı için en gerekli ihtiyaçlardan biri olan su; doğal çevrenin şekillenmesinde, insanların yaşayışında, yeryüzüne dağılışında
ve yaptıkları ekonomik faaliyetlerde önemli rol oynar.
SORU :Doğal çevreyi oluşturan bu dört doğal ortam birbirinden bağımsız mıdır
CEVAP :hayır
SORU :Bu ortamlar birbirleriyle sürekli etkileşim hâlindedir. Örneğin hidrosferde Güneş ışınlarının etkisiyle ısınıp buharlaşan sular nereye yükselir.
CEVAP :atmosfere
SORU :Belli bir yükseltiye ulaştıktan sonra yoğunlaşıp doyma noktasına ulaşan bu sular yağış olarak nereye düşer
CEVAP :litosfere
SORU :Litosfere düşen sular ne olur
CEVAP :bir kısmı yer altına sızarak yer altı sularını oluştururken bir kısmı da yüzey akışıyla deniz ve okyanuslara tekrar döner, hidrosfere karışır (Görsel 10).
SORU :Ayrıca yağışlarla yeryüzüne inen sular, neredeki canlılar tarafından kullanılır.
CEVAP :biyosferdeki
Bu nedenle doğal dengenin
korunması için doğal ortamların korunması son derece önemlidir.
.
B. COĞRAFYANIN KONUSU VE BÖLÜMLERİ
1. COĞRAFYANIN KONUSU
SORU : insanların yaşadığı doğal, sosyal, ekonomik koşulları ve bu koşullarla insanlar arasındaki ilişkileri inceleyen; doğal olayların oluşumunu, nedenini, sonucunu ve dağılışlarını açıklayan bilim dalına ne denir
CEVAP :Coğrafya,
SORU :Coğrafyanın konusu; nedir
CEVAP :yeryüzüdür
SORU :yeryüzünün özellikleri nedir
CEVAP :doğal, beşerî ve ekonomik bakımdan birbirinden farklı
Bunu Biliyor musunuz?
Coğrafya kavramı ilk kez, MÖ 3. yüzyılda Eratosthene (Eratostenes) tarafından kullanılmıştır.
Sözcük, Eski Yunancada yer anlamına gelen “geo” ile tasvir etme veya betimleme anlamına gelen “graphia” sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur.
SORU :Coğrafya, yeryüzüne bağlı olarak gerçekleşen olayları
diğer pozitif bilimlerde olduğu gibi nasıl açıklar.
CEVAP :neden-sonuç ilişkilerine
bağlı olarak
SORU :Coğrafyanın konusu olan her olay kendinden önce meydana gelen coğrafi olayın nesidir
CEVAP :sonucu
SORU :Ayrıca Coğrafyanın konusu olan her olay kendinden sonra ortaya çıkacak coğrafi olayın da nesidir
CEVAP :nedenidir.
SORU :Yani coğrafi olaylar nasıl incelenmeli
CEVAP :aralarındaki bağlantı göz önünde bulundurulmalıdır.
ÖRNEK :
Güneş ışınlarının geliş açısı ile sıcaklık,
doğal bitki örtüsü zenginliği ile iklim özellikleri arasındaki bağlantılar gibi (Görsel 11).
2. COĞRAFYANIN BEŞ TEMEL UNSURU
SORU :Mekâna bağlı tüm olayları kendi metot ve teknikleriyle araştıran modern coğrafyanın beş temel unsuru vardır. Bu beş unsurla coğrafya, diğer bilim dallarından ayrılır (Harita 1).Bunla nedir
CEVAP :Konum , Yer (Mekân) , Hareket , Bölge , Beşerî ve Fiziki Ortam İlişkisi
Konum
SORU :Her olayın yeryüzünde tanımlanabilir bir nesi vardır.
CEVAP : konumu
SORU :Coğrafya, olay ve varlıkların neden orada yer aldığını, mekânla ilişkisini ve insan üzerindeki etkisini neye bağlı olarak ele alır.
CEVAP :konuma
Yer (Mekân)
Yeryüzünde, fiziki, beşerî ve ekonomik özellikleri birbirinden farklı birçok yer vardır. Mekânın fiziki ve beşerî özelliklerinin belirlenmesi, bu unsurlar arasındaki etkileşimin anlaşılmasını sağlar. Böylelikle insanların mekândan nasıl etkilendiği, mekâna bağımlılık derecesi ve mekândan bağımsızlaşma oranı ortaya konmuş olur. Mekânın coğrafi özelliklerinin tanımlanması, ona zarar vermeden ondan en iyi şekilde yararlanmayı olanaklı kılar.
Hareket: Yeryüzünde canlı ve cansız bütün unsurlar hareket hâlindedir. İnsanlar, bitkiler,hayvanlar, dağ ve kıta oluşum hareketleri, akarsular, deprem ve volkanlar hızları birbirinden
farklı da olsa bir hareketlilik içindedir. Coğrafya, doğal (fiziki) ve beşerî tüm hareketleri incelemeye çalışır.
Bölge:
SORU :Coğrafya yeryüzünü, neye göre farklı bölgelere ayırır.
CEVAP :yapısal özelliklerine
SORU :Bölgelerin hangi yönleri üzerinde durur.
CEVAP :benzer ve farklı yönler
Zamanla değişen bölge yapısının insanlar üzerindeki etkisini inceler.
Beşerî ve Fiziki Ortam İlişkisi:
SORU :insanın tüm faaliyetleriyle bağlı olduğu doğal çevreye ne denir
CEVAP :Fiziki ortam,
SORU :Coğrafya; insanı, onun faaliyetlerini ve doğal çevre ile ilişkilerini inceleyerek neye uyumunu araştırır.
CEVAP :doğal ortama
SORU :İnsan faaliyetleriyle doğal ve beşerî çevrede oluşan neyi inceler.
CEVAP :olumlu ve olumsuz sonuçları
Sadece insanın doğaya etkilerini değil, doğal çevrenin de insan ve onun faaliyetleri üzerindeki etkilerini ele alır.
3. COĞRAFYANIN BÖLÜMLERİ
SORU :Coğrafyada iki esas öge vardır. Bunlar nedir
CEVAP :doğal çevre ve insandır.
SORU :Bu ögeler, coğrafyanın neyin temelini oluşturmaktadır.
CEVAP :bölümlenmesinin
SORU :Doğal çevre hangi coğrafya tarafından incelenmektedir
CEVAP :fiziki coğrafya
SORU :insan ve onun yaptığı etkinlikler ise hangi coğrafya tarafından incelenmektedir
CEVAP :beşerî
SORU :Coğrafya bilimi, incelediği konulara göre kaç bölüme ayrılır
CEVAP :iki fiziki coğrafya , beşeri coğrafya
a. Fiziki Coğrafya
SORU :Doğal çevrenin elemanları ile doğal çevrede meydana gelen ve insanları etkileyen doğal olaylar hangi coğrafyanın konularıdır (Görsel 13).
CEVAP :fiziki coğrafyanın
SORU :Bunlar nelerdir
CEVAP :
Kartoğrafya (Harita Bilimi):
Klimatoloji (İklim Bilimi):
Biyocoğrafya (Canlılar Coğrafyası):
Hidrografya (Sular Coğrafyası):
Jeomorfoloji (Yer Şekilleri Bilimi):
Kartoğrafya (Harita Bilimi):
Mekânsal verileri
kullanarak coğrafya için çok önemli olan harita vb.
materyalleri oluşturma ve bu materyallerden yararlanma esaslarını inceler.
Klimatoloji (İklim Bilimi):
Atmosferde meydana gelen hava olaylarını, iklim elemanlarını (sıcaklık, basınç, nemlilik, yağış ve rüzgârlar vb.), yeryüzünde görülen iklim tiplerini ve bu iklimlerin etki alanlarını inceler.
Biyocoğrafya (Canlılar Coğrafyası):
Canlılar küresini oluşturan insan, bitki ve hayvanların genel özelliklerini, karşılıklı etkileşimlerini, yeryüzüne dağılışlarını ve bu dağılışta rol oynayan faktörleri inceler.
Hidrografya (Sular Coğrafyası):
Su küreyi meydana getiren yer altı suyu, akarsu, göl, deniz ve okyanus gibi çeşitli su ortamlarını ve bunların dağılımını inceler. Ayrıca su kürede meydan gelen doğa olayları (su döngüsü, akıntılar, dalgalar vb.) da hidrografyanın
inceleme alanına girer.
Jeomorfoloji (Yer Şekilleri Bilimi):
Taş küreyi meydana getiren yer kabuğu, kayaçlar, topraklar vb. unsurlarla, yeryüzü şekillerinin (dağ, ova, plato vb.) oluşmasında etkili olan iç ve dış kuvvetleri inceler.
b. Beşerî Coğrafya
SORU :neyi inceler.
CEVAP :
İnsanların yeryüzüne dağılışını
bu dağılışta rol oynayan faktörleri,
yaşama biçimlerini
yaptıkları ekonomik faaliyetleri
SORU :Bu faaliyetler incelenirken hangi bilim dallarından elde edilen bilgi ve veriler kullanılır.
CEVAP :tarih,demografi, istatistik, ekonomi, sosyoloji
SORU :Beşerî coğrafya incelediği konulara göre hangi alt dallara ayrılır:
CEVAP :
1. Nüfus Coğrafyası:
2. Yerleşme Coğrafyası:
3. Tarım Coğrafyası:
4. Sanayi Coğrafyası:
5. Ulaşım Coğrafyası:
6. Turizm Coğrafyası:
7. Siyasi Coğrafya:
8. Enerji Coğrafyası:
1. Nüfus Coğrafyası:
SORU :Coğrafyanın bu dalı, ne gibi çeşitli özelliklerini inceler.
CEVAP :nüfus miktarı; nüfusun artışı, dağılışı, yapısı ve göç hareketleri
2. Yerleşme Coğrafyası:
Yerleşmelerin doku ve tiplerini, dağılışını;
yerleşmeler üzerinde etkili olan doğal ve beşerî faktörleri, yerleşmelerin ortaya çıkışını ve gelişim süreçlerini inceler.
Ayrıca konut tipleri ile konutların yapımında kullanılan yapı malzemeleri de yerleşme coğrafyasının inceleme alanında yer alır (Görsel 14).
3. Tarım Coğrafyası:
Tarım ürünlerinin yetişme koşulları,
tarımda verimliliği etkileyen faktörler,
tarımsal üretim miktarı,
hayvancılık
ve ormancılık faaliyetleri tarım coğrafyasının inceleme alanında yer alır (Görsel 15).
4. Sanayi Coğrafyası:
Sanayi faaliyetlerinin gelişim süreci,
sanayi tesislerinin kuruluşunda etkili olan faktörler,
sanayi kolları,
sanayi faaliyetlerinin dağılışı
ve çevre üzerindeki etkileri gibi konular sanayi coğrafyasının inceleme alanında yer alır.
5. Ulaşım Coğrafyası:
Ulaşımı etkileyen doğal ve beşerî faktörler,
ulaşım ağlarının dağılışı,
ulaşım araçları vb. konular ulaşım coğrafyasının konularıdır.
6. Turizm Coğrafyası:
Turizm etkinliklerinin türünü,
bu etkinliklere katılan insan sayısını,
bu etkinliklerin ekonomi üzerindeki etkisini inceleyen coğrafya dalıdır.
7. Siyasi Coğrafya:
Siyasi otorite ve organizasyonlar tarafından alınan kararlar üzerinde coğrafi faktörlerin etkisini,
siyasi kararların uygulanmasının coğrafi çevreye etkisi
ve bunun sonucunda oluşan coğrafi olayları inceleyen coğrafya dalıdır.
8. Enerji Coğrafyası:
Enerji kaynaklarının türlerini,
enerji kaynaklarının dağılışını,
enerji taşımacılığını,
enerji sorunlarını
ve bunların çevreye etkisini inceler.
C. COĞRAFYA BİLİMİNİN ÖNEMİ VE TARİHÎ GELİŞİMİ
1. COĞRAFYA ÖĞRENMENİN ÖNEMİ
Mekân ve yeryüzü bilimi olarak kabul edilen coğrafya, insanın yaşadığı ortamı araştıran, o ortamla insan arasındaki etkileşimi inceleyen bilim dalıdır. İyi bir coğrafya eğitimi alan insan, yaşadığı alandan başlayarak ülkesi ve dünya ile ilgili coğrafi bilinç kazanır. Bu bilinç sayesinde de doğa ile insan arasındaki karşılıklı ilişkiyi daha iyi kavrayarak mekânı (yerel, ulusal, küresel ölçekte) doğru ve etkin kullanmayı öğrenir (Görsel 16). Sürdürülebilir bir geleceği
düşünerek doğal çevrenin beşerî sistemlerle uyumlu bir şekilde korunmasında sorumluluk alır. Böylece kişide doğal ve beşerî kaynakların kullanımı konusunda “tasarruf bilinci” gelişir.
Doğal ve beşerî sistemlerin işleyiş ve değişimini kavrar. Kazandığı coğrafi becerileri, insan-doğa ilişkisi çerçevesinde kullanarak günlük hayatla ilişkilendirir. Yakın çevresinden başlayarak ülkesine ve dünyaya ait mekânsal değerleri
anlama ve bu değerlere sahip çıkma bilinci gelişir. Doğa ile insanın uyumlu birlikteliği ve sürekliliği için
mekânsal planlamanın önemini kavrar.
Günümüzde Dünya'nın herhangi bir yerinde yaşanan coğrafi olayın etkisi kısa sürede çok geniş
alanlara ulaşmaktadır. Coğrafi bilince sahip insanlar, doğal afetleri ve çevre sorunlarını değerlendirerek
bunlardan korunmanın, bu konuda önlem almanın önemini kavrar. Böylece doğal ve beşerî sistemlerin
yerel ve küresel etkileşim içinde işleyişini daha iyi anlamlandırabilir. Aynı zamanda, bölgesel ve küresel ölçekte etkin olan çevresel, kültürel, siyasi ve ekonomik örgütlerin uluslararası ilişkilerdeki rolünün farkına varır. Yerel, bölgesel ve küresel ölçekte gerçekleşen siyasi ve ekonomik olayları doğru ve akılcı
değerlendirir.
Ülkelerinin sahip olduğu konum özelliklerinin bölgesel ve küresel ilişkiler açısından sahip olduğu potansiyelin farkına varır. Coğrafya eğitimi, ülkelerini daha iyi tanıyan kişilerde “vatan bilinci” oluşmasında ve değerler sisteminin gelişmesinde önemli rol oynar.
İnsan, coğrafya eğitimi ile kazandığı coğrafi gözlem ve sorgulama, harita okuryazarlığı, tablo ve
grafik yorumlama gibi becerileri kullanarak coğrafi verileri daha anlamlı hâle dönüştürür.
İnsan-doğa etkileşiminde sürdürülebilir bir gelecek için çalışan, mekânı etkin ve doğru kullanan, tasarruf bilinci gelişmiş, gerektiğinde sorumluluk alan, coğrafi bilince, millî ve evrensel değerlere sahip bireylerin yetişmesi için coğrafya eğitimi son derece önemlidir.
2. COĞRAFYA BİLİMİNİN TARİHÎ GELİŞİMİ
a. İlk Çağ’da Coğrafya
Diğer bütün bilim dallarında olduğu gibi coğrafya bilimi de insan ihtiyaçlarının bir ürünüdür. Örneğin Mısır’da Nil Nehri'nin gerçekleştirdiği taşkınların gözlenmesi ve bu taşkınların neden olduğu zararın giderilmeye çalışılması, verimli toprakların nerelerde yer aldığının ve nasıl değerlendirileceğinin araştırılması gibi konular coğrafya bilgisinin gelişimine katkı sağlamıştır.
Mısır’ın göçebe toplulukları; su kaynaklarını, geçecekleri yolları ve
yerleşecekleri alanları tespit etmek amacıyla basit haritalar çizmişlerdir. Aynı durum Mezopotamya uygarlıkları için de geçerlidir.
İlk Çağ’da coğrafya, yaşanılan veya gidilebilen yerlerin tanınmaya çalışılması, basit gözlemler ve tasvirlerle sınırlı kalmıştır.
Yunanların MÖ VIII ve VII. yüzyıllarda Akdeniz’in büyük kısmında
koloni kurmak için giriştikleri seyahatlerle Mısır ve Mezopotamya’da
üretilen coğrafi bilgi Antik Yunan'a taşınmıştır.
Akdeniz çevresinde koloniler ve şehir devletleri kuran Yunanlar sayesinde, Akdeniz çevresi tanınmış ve tasvir edilmiştir. Bu dönemde yaşamış olan Thales (Tales), Anaximander (Anaksimendır), Hekataios (Hekatayus), Platon (Platon) ve
Eratosthenes (Görsel 17) coğrafyanın gelişmesine büyük katkı sağlamışlardır. Örneğin Thales, Güneş
sistemini incelemiş ve Güneş tutulmasının nedenlerini belirlemiştir. Eratosthenes (Eratostenes) ise,
Dünya'nın yuvarlak olduğuna inanarak onun çevresini hesaplamaya çalışmıştır. Aynı zamanda Eratosthenes, “Dünya'nın-yeryüzünün-tasviri” anlamında “coğrafya” (geo-yer ve graphia-tasvir ya da anlatım) sözcüğünü kullanan tarihteki ilk kişi olmuştur.
Helenistik çağın sonuna doğru, Roma İmparatorluğu’nun bir güç
hâlinde genişlemesiyle bilinen yeryüzünün sınırları ve coğrafi bilgiler artmaya başlamıştır. Romalılar, ülke sınırlarına yeni kattıkları alanları içeren yol haritaları hazırlamışlar ve coğrafyayı daha çok askerî amaçlarla kullanmışlardır. Bu dönemde Strabon (Sıtrabon) ve uzun süre temel coğrafya
kaynağı olan “Coğrafya Kılavuzu” adlı eseriyle Ptolemaios (Batlamyus), coğrafyanın gelişmesine büyük katkılar sağlamıştır (Görsel 18)
b. Orta Çağ'da Coğrafya
Orta Çağ Avrupası’nda diğer bilimlerde de olduğu gibi coğrafya, kilisenin baskısı ile uzun bir duraklama dönemine girmiştir. Bu dönemde coğrafya bilim mirasına katkı sunmayı, İslam coğrafyacıları üstlenmiştir. Müslüman bilim insanları; Kıblenin, dinî günlerin ve namaz vakitlerinin doğru tespit edilebilmesi için uzun yıllar Güneş ve Ay’ın değişen durumlarını gözlemlemeye ihtiyaç duymuşlardır. Bu nedenle İslam dünyasında coğrafyaya duyulan ilgi fazla olmuştur. İlk Çağ’da Batı’da verilen eserleri temel alan Müslüman bilim insanları, rasathane gözlemleri sonucunda Dünya'nın şekli, boyutu, hareketleri, eksen eğikliği, enlem ve boylamların hesaplanması gibi birçok farklı alanda çalışma yapmışlardır. Ayrıca Hac ve umre amacıyla Mekke ve Medine’ye yapılacak ziyaretlerde kullanılacak yol güzergâhlarıyla ilgili bilgi sahibi olma isteği, İslam Dünyası’nda coğrafyanın gelişmesinde etkili olmuştur. Harezmi, Makdisi, İbn Hurdazbih, Mesudi, İbni Sina, İbn Battuta ve Biruni bu dönemde öne çıkan bilim insanlarıdır.
Bu dönemin önemli İslam bilgini ve coğrafyacılarından olan İdrisi, Orta Çağ’da Müslüman coğrafyacıların ürettikleri coğrafi bilgi birikimini, “Kitâb-ür-Rüşandi (Roger’in Kitabı) isimli eseriyle Batı’ya taşımıştır.
Bu bilgi birikimi, yüzlerce yıl Avrupa’da çok güçlü etkilerde bulunmuş ve daha sonra yaşanacak coğrafi gelişmelerin önemli kaynaklarından biri olmuştur. Bir süre sonra büyük bir coğrafya ansiklopedisi hazırlayan İdrisi, ayrıca bir gök küresi ve disk biçiminde o dönemin bilinen dünyasının maketini yapmıştır.
Bir diğer önemli Müslüman bilim insanı Biruni (Görsel 19), yeryüzü şekilleriyle ilgili ölçümlerinden ötürü, jeodezi (yer ölçümü) biliminin kurucusu kabul edilmektedir. Biruni, enlem-boylam ölçümleri için yeni bir yöntem geliştirmiş, Dünya'nın yuvarlaklığını ve birçok şehrin denizden yüksekliğini belirlemiştir. Ayrıca meridyenler arasındaki mesafeyi, Dünya'nın yarıçapını ve onun hareketlerine göre mevsimlerin başlangıç tarihlerini hesaplamıştır.
Orta Çağ İslam dünyasında, coğrafyanın gelişmesine hizmet eden
birçok gezgin vardır. Bunlardan biri olan İbn Battuta, Endülüs'ten (İspanya) Çin’e kadar olan bölgeyi 30 yılda gezmiştir. Bu gezilerdeki gözlemlerini topladığı “İbn Battuta Seyahatnamesi” adlı eserinde, gezdiği yerlerin toplumsal yapıları, yer altı kaynakları; din, dil ve gelenek gibi özellikleri hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir.
Kaşgarlı Mahmut tarafından hazırlanan “Divanü Lügati't-Türk” adlı eser, Orta Asya’nın coğrafi özellikleri ile ilgili zengin bilgiler içerdiği için önemli bir coğrafi araştırma kaynağı olarak kabul edilir.
Bunu Biliyor musunuz?
Orta Çağ’da Katolik kilisesi, kabul edilmiş doktrinlere karşı çıkanları din ve toplum düşmanı olarak ilan ediyordu. O güne kadar Batı dünyasında hâkim görüş, Aristo’nun öne sürdüğü evrenin merkezinin Dünya olduğu ve Güneş'in Dünya'nın çevresinde döndüğüdür.
1564-1642 yılları arasında yaşamış ünlü bilim insanı Galilei Galileo (Galile), “Güneş'in evrenin merkezinde olduğu ve Dünya'nın diğer gezegenlerle birlikte Güneş'in etrafında döndüğü” fikrini öne
sürdüğü için 69 yaşında engizisyon mahkemesinde yargılanmış ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. Yıllarca çok zor şartlarda hapiste kalmıştır. Mahkeme, Galilei’den hapis cezasının ev hapsine
dönüştürülmesi karşılığında Dünya'nın Güneş etrafında döndüğü fikrinin lanetlenmesini ve bu fikirden vazgeçilmesi gerektiğini mahkeme huzurunda açıklamasını istedi. Galilei’nin, mahkemenin isteğini kabul ettikten sonra kendi kendine fısıltıyla “Ama Dünya yine de dönüyor.” dediği rivayet edilir.
c. Yeni Çağ'da Coğrafya
Avrupa’da yaşanan Rönesans ve Reform hareketlerinin etkisiyle
diğer bilim dallarında olduğu gibi coğrafya alanında da çok önemli
gelişmeler yaşanmıştır. Hindistan ve Çin’den gelen ticaret yollarının kontrolünün Türklerin eline geçmesi üzerine yeni ticaret yolları bulmak ve keşfedilmemiş bölgelerdeki zenginlik kaynaklarına ulaşmak hedefi, bu dönemde Avrupa’daki coğrafi keşiflerin önemli nedenlerindendir.
Bartholomeu Dias (Bartelmi Diaz), Vasco de Gama (Vasko Dö
Gama), Kristof Kolomb (Kristof Kolumb) ve Macellan’ın yaptığı keşifler sayesinde Dünya’nın bilinen sınırları iyice genişlemiştir. Macellan’ın başlayıp Sebastian del Kano'nun (Sebastiyan del Kano) bitirdiği seyahatle Dünya’nın yuvarlak olduğu uygulamalı olarak gösterilmiştir.
Osmanlı’da coğrafya, Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar genellikle daha önceki dönemlerde yetişmiş İslam coğrafyacılarının etkisinde kalmıştır. Fatih’in, Batlamyus’un eserlerini Arapçaya tercüme ettirmesi, Osmanlıda coğrafyanın gelişmesini olumlu etkilemiş ve bir çok önemli eser ortaya konmuştur.
XVI ve XVII. yüzyıllarda Karadeniz ve Akdeniz’in tamamen kontrol altına alınmasıyla Osmanlıda deniz coğrafyacılığı büyük gelişme göstermiştir. Bu devrin deniz coğrafyası alanındaki en önemli eserleri, Pirî Reis’in (Görsel 20) yazdığı Kitab-ı Bahriye ile Seydî Ali Reis’in yazdığı Kitâbü’l-Muhît’idir. Yine bu
dönemde Seydî Ali Reis'in Mir’âtü’l-Memalik’i başta olmak üzere uzak ülkeler hakkında bilgiler veren birçok eser yazılmıştır.
Osmanlıdaki en önemli coğrafi eserlerden biri de seyahatnamelerdir. Kâtip Çelebi’nin kıtalar, ülkeler,
Dünya’nın şekli, bitkiler vb. konulara yer verdiği “Cihannüma” (Dünya’nın Aynası) ve Evliya Çelebi’nin 40 yıldan fazla süren seyahatlerindeki gözlemlerini aktardığı “Seyahatname”si bu alanda en önemli eserlerdir. Bunların dışında Piri Reis’in “Kitab-ı Bahriye”si de tanınmış bir eserdir.
ç. Yakın Çağ'da Coğrafya
Günümüzdeki modern coğrafi görüşün temelleri 19. yüzyıl başlarında Alman coğrafyacılar tarafından atılmıştır. Bunlar, fiziki coğrafyanın kurucusu kabul edilen Alexander von Humboldt (Aleksandır van Hambolt) (Görsel 21), beşerî coğrafyanın kurucularından Carl Ritter (Karl Rite) ve beşerî coğrafyanın bir başka önemli ismi Friedrich Ratzel'dir (Firedrik Ratze). Bu kişiler insan-doğa etkileşimini coğrafyanın odak noktasına koymuşlardır.
ÖLÇME - DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI
A) Aşağıdaki soruları, verilen öncüllerden yararlanarak cevaplayınız.
1. Yukarıdaki Dünya haritası üzerinde bazı alanlar numaralarla gösterilmiş ve bu alanlara ait
görseller verilmiştir. Soruları haritaya ve görsellere göre cevaplandırınız.
a. Kaç numaralı bölgelerde doğanın insan üzerindeki etkisi daha fazladır? Niçin?
b. Kaç numaralı bölgelerde doğanın insan üzerindeki etkisi daha azdır? Niçin?
c. Kaç numaralı bölgelerde yaşayan insanlar mesken yapımında genellikle sertleşmiş kar kullanır?
ç. Kaç numaralı bölgelerde yaşayan insanlar mesken yapımında genellikle toprak kullanır?
d. Kaç numaralı bölgelerde aşırı yağış ve nem, insanların yaşamını olumsuz etkilemektedir?
e. Kaç numaralı bölgelerde yüksek sıcaklıklar, insanların yaşamını olumsuz etkilemektedir?
f. Kaç numaralı bölgelerde gür bitki örtüsü, insanların yaşamını olumsuz etkilemektedir?
g. Kaç numaralı bölgelerde yaşayan insanlar, mevsimlere göre farklı özelliklerde kıyafet giyme ihtiyacını daha fazla hissetmektedir?
ğ. Kaç numaralı bölgelerde kişi başına balık tüketiminin daha fazla olması beklenir?
h. Kaç numaralı bölgede yükselti ve yeryüzü şekillerinin engel olması, insanların yaşamını daha
fazla olumsuz etkilemektedir?
B) Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Doğal çevre ile insan arasında sürekli bir ilişki ve etkileşim vardır.
Aşağıdakilerden hangisinde, insan ve
doğa arasındaki etkileşim diğerlerinden
farklıdır?
A) Verimli tarım alanlarının yerleşim alanına
dönüştürülmesi
B) Dağlık alanlarda nüfus ve yerleşim alanlarının seyrek olması
C) Yer şekillerinin engebeli olduğu arazilere
tünel ve köprüler yapılarak ulaşımın sağlanması
D) Akarsular üzerinde barajlar kurularak
elektrik üretimi yapılması
E) Denizin doldurulmasıyla elde edilen arazinin, yerleşim alanına dönüştürülmesi
2. İnsanlık tarihine baktığımızda insanların uygarlık seviyesi geliştikçe ilerleme kaydeden
bilim ve teknolojik imkânlarla birlikte doğal
çevrenin insan üzerindeki etkisi azalmıştır.
Günümüzde gelişmişlik düzeyi yüksek ülkelerde doğal çevre üzerindeki etki, gelişmişlik
düzeyi düşük olanlara göre çok daha belirgindir.
Buna göre yukarıdaki harita üzerinde taranarak numaralandırılan alanların hangilerinde doğal çevre üzerindeki etki çok
daha belirgindir?
A) I ve II B) I ve III
C) II ve III D) II ve IV
E) III ve IV
3. Aşağıdaki soruların hangisinde, bir coğrafi olayın yeryüzüne dağılışı sorgulanmaktadır?
A) Muson Asya’sının yoğun nüfus barındırmasında hangi faktörler etkili olmuştur?
B) Gelişmiş ülkeler neden yoğun göç alır?
C) Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe
bitki örtüleri neden kuşaklar oluşturur?
D) Mersin’in yıllık sıcaklık ortalaması neden
Sinop’tan daha fazladır?
E) Bozkır bitki örtüsü yeryüzünün hangi
alanlarında yaygındır?
4. I. Biyosferi inceleyen coğrafyanın alt dalıdır. Canlılar küresini oluşturan insan, bitki ve hayvanların yeryüzüne dağılışını;
bu dağılışta rol oynayan faktörleri inceler.
II. Atmosferi inceleyen coğrafyanın alt dalıdır. İklim tiplerini ve etki alanlarını inceler.
III. Hidrosferi inceleyen coğrafyanın alt dalıdır.
Su küreyi meydana getiren yer altı sularının, akarsuların, göllerin, denizlerin, okyanusların dolaşımını ve dağılışını inceler.
IV. Litosferi inceleyen coğrafyanın alt dalıdır.
Taş küreyi meydana getiren yer kabuğunun ve yeryüzü şekillerinin oluşmasında
etkili iç ve dış kuvvetleri inceler.
Yukarıda verilenler içerisinde aşağıdakilerden hangisinin tanımı yoktur?
A) Klimatoloji B) Hidrografya
C) Jeomorfoloji D) Biyocoğrafya
E) Kartoğrafya
5. Jeomorfoloji, litosferi inceleyen coğrafyanın
alt dalıdır.
Aşağıda verilenlerden hangisi jeomorfolojinin yararlandığı bilim dallarından biri
değildir?
A) Limnoloji B) Litoloji C) Pedoloji
D) Jeoloji E) Jeofizik
6. Coğrafya biliminin gelişimini çeşitli dönemlerde ele almak mümkündür. Her dönemde coğrafya bilimine katkıda bulunan bilim insanları
olmuştur.
Coğrafya biliminin tarihsel gelişimi düşünüldüğünde, aşağıdaki isimlerden hangisi diğerlerine göre farklı bir dönemde yaşamıştır?
A) Eratosthenes B) Carl Ritter
C) Friedrich Ratzel D) James Cook
E) Humboldt
7. Doğa, Dünya’nın her yerinde aynı imkânları
sunmaz. İnsanlar, yaşamını sürdürebilmek
için doğanın sağladığı imkânlardan yararlanmak ve ortam koşullarıyla mücadele etmek zorundadır.
Buna göre yukarıdaki haritada taralı bölgeler ve insanların mücadele etmek zorunda kaldıkları olumsuz doğal koşulların
eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
8. Kutuplara yakın yerlerde yaşayan insanlar,
sıcaklıkların çok düşük olması nedeniyle yılın önemli bir kısmında kalın kürkler giyerler.
Yıl boyunca sıcaklık değerlerinin yüksek olduğu Orta Afrika’da ise insanlar ya oldukça
ince kıyafetler giymekte ya da yarı çıplak yaşamaktadırlar. Mevsim kavramının belirgin
olarak yaşandığı orta kuşakta ise insanlar yıl
içindeki sıcaklık değişimine bağlı olarak daha
fazla giysi değiştirme ihtiyacı hisseder.
Buna göre yukarıdaki haritada numaralandırılan taralı alanlardan hangisinde insanların yıl içinde daha fazla giysi değiştirme ihtiyacı hissettikleri söylenebilir?
A) I B) II C) III D) IV E) V
9. Doğal çevre unsurlarından biri olan dağlar,
iklim koşullarının uygun olmaması, tarım arazilerinin kısıtlı olması, ulaşım olanaklarının
problemli olması gibi durumlarla insan yaşamı üzerinde olumsuz etkiler bırakır.
Buna göre haritada numaralandırılan taralı alanlardan hangisinde, insan yaşamı
üzerinde olumsuz etkiler bırakan doğal
unsur, yukarıda bahsedilenden farklıdır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
G
-
2. Ünite i Millî Uyanış: Bağımsızlık Yolunda Atılan Adımlar SORU :Birinci Dünya Savaşı, dünya tarihinde çok sayıda siyasi devletin birbiri...
-
Hazırlık Çalışması 1. “Doğaya adapte olma, doğayı kendine adapte et!” sözünden ne anlıyorsunuz? Sizce böyle bir bakış açısının çevre üzeri...
-
2. Rönesans ve Reform SORU : Coğrafi keşifler ve ticaret yollarının değişmesi ile zenginleşen Avrupa’da bilim ve sanat alanında ne gibi ge...